Suriye Artık Bir NATO Müttefiği!
"Her şey Soykırımcı Siyonist için..."
Bundan sonra izleyeceği politikalarda NATO belirleyici olacaktır. Başta Siyonist işgalci olmak üzere tüm komşularıyla ilişkilerini bu çerçevede oluşturacaktır. NATO’nun dostlarıyla dost, müttefikleri ile müttefik, düşmanları ile düşman olacaktır.
İngiliz eski başbakanlarından Margaret Thatcher, 1990 yılında İskoçya’da yapılan NATO toplantısında; “Sovyetler Birliği yıkılmıştır, karşımızda düşman kalmamıştır. Ama düşmansız bir ideoloji yaşayamaz. Yeni bir düşman bulmamız lazım. Düşman aramaya ise gerek yok; yeni düşmanımız İslam ’dır” diyerek NATO’nun düşmanını açıklamıştır.
NATO’nun resmi üyelerinin yanında ayrıca müttefiklerinin de olduğunu biliyoruz. NATO bunları düşmanlarına karşı kullanır yeri geldiğinde de kol kanat gerer. Körfez ülkeleri, bir kısım Afrika ve Uzakdoğu ülkeleri gibi.
Kudüs’ün esaretten kurtarılması NATO’nun politikalarıyla uyumlu değildir. Bu yüzden NATO üyesi veya müttefiki bir ülkenin Kudüs’ü özgürleştirme söylemleri temelsiz, iç politikaya yönelik retorikten ibarettir.
NATO gücünü muhafaza için kendi dost ve müttefikleri arasındaki husumeti bitirme, onları “kardeşler kılmaya” çalışır. Bu bağlamda şimdiye kadar Suriye’de birbirleri ile savaşan dostlarının kendi aralarında NATO kardeşliğini tesis için barıştırma faaliyetleri yürütüyor. Düşmanlarına karşı eğitip, ağır silahlarla donattığı dostlarının, silah bırakmasını silahlarını küçükten büyüğe teslim yoluyla tekrar NATO envanterine kaydını planlamaktadır. Halen NATO müttefiklerinin elindeki silah ve mühimmat NATO’ya ait olup birçoğu zaten bedelsiz verilmişti. Her NATO üyesi devletin, ordusu ve silahları da aynı zamandan NATO’ya ait olduğundan üyelerden birinin namı hesabına bırakılan silahlar da NATO’ya bırakılmış olacaktır.
NATO/ABD, silahlandırdığı bir gücün kendi inisiyatifi ile silah bırakmasına asla izin vermez. Böyle bir durum “askerden firar ve ihanet” suçunu oluşturur ki cezası kurşuna dizilmektir. Ancak NATO’nun “derhal silah bırak” talimatına “emredersiniz!” diyerek emri harfiyen yerine getirenleri de ödülsüz bırakmaz.
NATO/ABD fiilen hâkimiyetine aldığı toprakları imar kanunun 18.maddesini uygular gibi önce sınırları kaldırarak hepsini bir hamur teknesine koyar sonra yeniden aralarında bölüşür. Kısaca Önce TEVHİD, sonra ifraz! Her şey Soykırımcı Siyonist için.
ABD/NATO’ya neden buralardasınız? Niçin bu toprakları işgal ediyorsunuz?! Diye sorulduğunda muhtemelen: “Haşa! Biz işgalci değiliz. "i'lâ-yı demokrasi" için buralardayız. Halk bizi istiyor, bizim kravatımızı mollaların sarığına tercih ediyor”. Diyeceklerdir.
Haksız da sayılmazlar… Hocaların Kasyun dağında NATO/ABD ve kravatının zaferini nasıl kutladıklarına şahit olduk.
Biz, NATO’nun düşmanları olmakla gurur duymaya ve bunun için her bir parçamızın Gazze gibi direnmesine ve bedel ödemesine dünden razıyız. Asla teslim olmayacağız. Sayımıza silahımıza değil kâinatın sahibine güveneceğiz ve onun emirlerini ifaya, rızasını almaya çalışacağız. Mülk onun dilediğine verir. Vesselam. (islamianaliz, 10 Ocak 2025)