Hizbullah yeni bir dönemi nasıl yönetiyor?

Hizbullah milletvekili Ali Feyyad, Hizbullah'ın eski Genel Sekreteri Şehit Hasan Nasrullah'ın ardından partinin geleceğiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Lübnan'daki Hizbullah hareketi, İsrail'le girdiği son savaşta üst düzey lider kadrosunun büyük bir kısmını kaybetmiş olması nedeniyle daha önce görülmemiş derecede zor günler geçirdiği düşünülürken eski Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah için geçtiğimiz günlerde düzenlenen cenaze töreni, Hizbullah’ın geniş bir halk desteğine sahip olmaya devam ettiğini çarpıcı bir şekilde hatırlattı. Yüz binlerce kişinin sokaklara döküldüğü cenaze töreni Lübnan tarihinin en büyük etkinliklerinden biriydi.
Quincy Enstitüsü'nün yayını Responsible Statecraft, son gelişmelerin ardından partinin geleceğini tartışmak üzere Hizbullah milletvekili Ali Feyyad ile bir araya geldi. Feyyad, kuruluşundan bu yana Hizbullah'ın aktif bir üyesi ve daha önce de partinin düşünce kuruluşu olan Dokümantasyon ve Araştırmalar Danışma Merkezi'nin başkanlığını yaptı.
Feyyad, mevcut koşullar altında örgütün yaklaşımının, Lübnan topraklarının bir bölümünü işgal etmeye devam eden İsrail ile durumu Lübnan devletinin ele alması yönünde olduğunu vurguladı. Ancak Lübnan'ın İsrail işgalini sona erdirmek için gerekirse güç kullanma hakkını saklı tuttuğunun da altını çizdi. Feyyad'a göre Hizbullah'ın, askeri olarak Lübnan devlet kurumlarına entegre edilmesinden söz etmek için henüz erken ve devletin savunma kapasitesini geliştirmesi gibi faktörlere bağlı.
Trump yönetiminin Lübnan'a yönelik politikalarıyla ilgili olarak Hizbullah milletvekili, Hizbullah'ı marjinalize etme girişimlerinin Lübnan'ı istikrara kavuşturmayacağını savunuyor. Feyyad ayrıca, Washington'un Lübnan ordusu ile Hizbullah arasında bir çatışma çıkarmaya çalışıyor olabileceği ihtimalini de gündeme getirerek böyle bir senaryonun vahim sonuçları olabileceği uyarısında bulundu. Ancak Feyyad, Hizbullah'ın ABD ile yaşadığı sorunların iki taraflı olmadığını, daha ziyade ABD'nin İsrail'e verdiği destekten ve dünya meseleleri üzerindeki “haksız hegemonyasından” kaynaklandığını açıkladı.
Suriye'deki durumla ilgili olarak, eski başkan Beşşar Esed'in devrilmesinin hareket için büyük bir gerileme olduğunu söyleyen Feyyad, yeni Suriye yönetiminin İsrail'e karşı tutumunu sorguluyor.
Röportajın tam metni aşağıdadır:
RS: Seyyid Hasan Nasrallah'tan sonra Hizbullah'ın geleceği nedir?
Ali Feyyad: Hizbullah, Seyyid Hasan'ın yoluna, ilkelerine ve Lübnan ve bölgedeki duruma yönelik direniş rolüne ve vizyonuna bağlıdır. Ancak Lübnan'da ve bölgede dikkate alınması gereken büyük değişimler de yaşandı ve Hizbullah bu değişimleri anlamaya ve bunlarla nasıl başa çıkacağını düşünmeye odaklanmış durumda. Seyyid Hasan'ın karizmatik liderliği, partiye liderlik etmede ve örgütü siyasi ve askeri olarak yönetmede çok temel bir rol oynamıştır. Şimdi, yeni sekreter Şeyh Naim Kasım'ın liderliğinde, bir liderin partisinden ziyade kurumsal bir parti tipine doğru ilerlememiz bekleniyor. Bu, yeni genel sekreterin inançlarıyla da uyumludur.
RS: Kurumsal bir partiden bahsettiğimizde, bunun yansıması iç arenaya daha fazla odaklanmak ve bölgeye biraz daha az odaklanmak mı olacak?
Feyyad: Bir lider tarafından yönetilen ve karar alma sürecinde kurumsal boyuta daha fazla odaklanan bir parti meselesinin bölgede ve Lübnan'da meydana gelen değişimlerle hiçbir ilgisi yok. Değişimlerden bahsettiğimizde, 1701 sayılı BM kararının uygulanmasına ilişkin belgenin (son Lübnan-İsrail ateşkes anlaşması) yayınlanmasından sonra Lübnan'la ilgili olan ve ABD'nin bölgeyi yeniden şekillendirmeye yönelik yaygın girişimleri var. Lübnan'la ilgili olarak, 1701'e ve uygulama tedbirleri belgesine bağlılığımızın altını çizdik. Litani Nehri'nin güneyiyle ilgili yükümlülüklere tamamen bağlıyız ve uygulama belgesi 1701 sayılı kararın açıklanması ve uygulanmasıyla ilgili olduğu için referansı ve coğrafi kapsamı 1701 sayılı uluslararası karara tabidir.
RS: Daha kurumsal bir yapıya sahip olduğunda Hizbullah'tan ne bekleyebiliriz?
Feyyad: Seyyid Hasan'ın varlığı çok etkileyiciydi. Bir şeye karar verdiğinde, tarihi liderlik rolü göz önüne alındığında bu karar herkes tarafından benimsenirdi. Şimdi ise yeni genel sekreter Şeyh Naim Kasım, karar alma sürecinde kurumların rol oynamasından yana; artık kararları iç bürokrasiye, iç kurumlara dayanarak alan kolektif bir kurumsal liderliğe doğru ilerliyoruz.
RS: Hizbullah sadece siyasi bir parti olma sürecinde mi?
Feyyad: Hayır, yaşanan değişimlere rağmen Hizbullah bir yandan bir direniş partisi, diğer yandan da siyasi bir parti olmaya devam ediyor. Ancak direniş söz konusu olduğunda her aşama farklı bir yaklaşım gerektirmektedir. Hizbullah direnişe bağlılığını sürdürmekte ve İsrail'in her türlü saldırısına karşı koymanın Lübnan'ın hakkı olduğunu düşünmektedir. Ancak içinde bulunduğumuz aşama, kendine özgü doğası ve yaşanan değişimler göz önüne alındığında, belki de farklı bir yaklaşım gerektiriyor.
Örneğin, mevcut aşamanın en önemli gelişmelerinden biri Lübnan devletinin İsrailli düşmana karşı durumu yönetmek için öne çıkması ve Hizbullah'ın bu rolü kabul ederek devlete İsrailli düşmana karşı durumu yönetme fırsatı vermesidir. Bu, Hizbullah'ın artık direniş rolüne bağlı olmadığı anlamına gelmiyor.
RS: İnsanların cevabını bilmek istediği daha net soru silahlarla ilgili olanıdır, çünkü ateşkes anlaşmasının zımnen Hizbullah'ın silahlarından kurtulmasını içerdiği yönünde bir anlayış var.
Feyyad: 1701'in coğrafi olarak Litani Nehri'nin güneyini ifade ettiğini söylüyordum. Litani Nehri'nin kuzeyiyle ilgili olarak uygulama belgesinde hiçbir silahın ithal edilemeyeceği ve geliştirilemeyeceği belirtiliyor. Lübnan devletini sınırlardaki durumun kontrolüne ilişkin rolünü eksiksiz olarak yerine getirmeye çağırıyoruz. Bu konuda bir sorunumuz yok, ancak Litani Nehri'nin kuzeyindeki direnişle ilgili her şeyin Lübnan hükümetini ilgilendiren egemenlik meselesi olduğunu düşünüyoruz ve Hizbullah, hükümeti Litani'nin kuzeyindeki durumla ilgili bir anlayışa varmaya çağırıyor.
RS: Cumhurbaşkanı Jozef Aun'un Hizbullah'ın silahları konusunu diyalog yoluyla ele alma çağrısını olumlu mu buluyorsunuz?
Feyyad: Bu, Hizbullah'ın istekleriyle uyumlu.
RS: Silahlar konusunda bir anlaşmaya varılması halinde Hizbullah askeri olarak devlete entegre olmaya hazır mı?
Feyyad: Bu konular hakkında konuşmak için henüz çok erken. Birbiriyle iç içe geçmiş bir dizi mesele var. Bu mesele tek başına ele alınamaz, aksine bütünsel olarak ele alınmalıdır. Bunu söylediğimde, devletin Lübnan'da toprağı ve halkı savunma rolünü yerine getirebilmesini sağlamakla yakından bağlantılı olduğu anlamına geliyor.
RS: İsrail'in Lübnan'da hâlâ işgal altında tuttuğu beş mevzi var. Devlet bu konuyu ele almakta başarısız olursa Hizbullah bununla nasıl başa çıkacak?
Feyyad: Bu aşamanın -1701 tedbirlerinin uygulanması aşaması- devletin sorumluluğu olduğunu düşünüyoruz ve durumu yakından takip ediyoruz. Devlet çıkmaza girdiğinde, onu durumu değerlendirmeye, fırsatları belirlemeye ve bölgeyi özgürleştirecek seçeneklere bakmaya çağırıyoruz. Ancak her halükarda İsraillilerin beş noktada bulunması bizim işgal olarak gördüğümüz bir durumdur ve bu da Lübnan'a işgal altındaki bu toprakları kurtarmak için mümkün olan tüm araçları kullanma hakkı vermektedir. Üç liderin (cumhurbaşkanı, başbakan ve meclis başkanı) Baabda'da (Lübnan cumhurbaşkanlığı sarayı) yaptığı toplantıda da Lübnan'ın resmi tutumu bu şekildeydi. ... İsrailliler Lübnan topraklarında kalacaklarını açıkladıklarında, üç lider bir araya geldi ve İsrail'in bu bölgedeki varlığının işgal olduğunu ve Lübnan'ın bu toprakları kurtarmak için mümkün olan tüm araçları kullanma hakkına sahip olduğunu duyuran çok önemli bir bildiri yayınladı.
RS: Mümkün olan tüm araçlar, buna silahlı direniş de dahil mi?
Feyyad: Taif Anlaşması'nda ve uzun yıllar boyunca Bakanlar Kurulu bildirgelerinde yer alan ve Cumhurbaşkanlığı açıklamasında yeniden gündeme getirilen “mümkün olan tüm araçlar” ifadesi diplomatik ve diplomatik olmayan araçlar anlamına geliyor.
RS: İran uçaklarına ne olduğunu bildiğimizde (Lübnan'ın üst düzey yetkilileri İsrail'in tehditlerinin ardından Tahran ve Beyrut arasındaki doğrudan uçuşları süresiz olarak durdurma kararı aldı) göz önünde bulundurarak bu hükümete yönelik bir tür iyimserlik olduğunu hissediyorum. Olanlar ışığında iyimser misiniz?
Feyyad: Lübnan hükümetine kendini kanıtlaması ve kabine manifestosunda verdiği sözleri yerine getirebileceğini göstermesi için bir fırsat verilmesini hak ettiğini düşünüyoruz. Bildiride önceliğin toprağı özgürleştirmek ve halkı savunmak olduğu belirtiliyordu. Ayrıca bunun devletin ana rolü olduğunu ve halkı ve toprağı koruyamadan devlet egemenliğinin bir anlamı olmadığı da doğrudur. İkincisi, bu hükümet devleti kurtarmaya, reforme etmeye ve yeniden inşa etmeye söz verdi ve biz her iki konuda da işbirliğine tamamen hazırız.
RS: Parti, Amerika'nın, özellikle de Trump yönetiminin rolünü nasıl görüyor? Amerikan elçisi (ABD'nin Orta Doğu elçi yardımcısı Morgan Ortagus) Hizbullah'ın yenildiğini ve hükümetten dışlanması gerektiğini söyledi. Bu açıklamalara ve daha geniş anlamda Trump yönetimine ilişkin duruşunuz nedir?
Feyyad: Lübnan'ın siyasi istikrarının dayandığı hassasiyetleri ve hassas temelleri dikkate almamalarının yanı sıra bu tutumlar sorumsuzca ve Lübnan'ın içişlerine müdahale niteliğindedir. Lübnan devleti üzerinde kaldırabileceğinden daha fazla baskı oluşturmakta ve bu nedenle istikrar ve iyileşmenin sağlanmasına yardımcı olmamaktadırlar.
Hizbullah Lübnan'daki en popüler siyasi hareket ve önde gelen bir siyasi aktördür ve bir direniş olarak geniş bir halk desteğine sahiptir. Amerika'nın tutumu Lübnan halkının büyük bir kesiminin iradesini ve Hizbullah'ı temsil eden ve demokratik yollarla seçilmiş bir parlamento bloğunu görmezden gelmektedir. Dahası, bu tutumlar Lübnan'daki duruma yönelik sorumlu bir siyasi yaklaşım olmaktan ziyade, medya propagandasına benziyor çünkü Ortagus Hizbullah'ın hükümette temsil edilmemesini şart koştu ancak Amerikan elçisi Baabda'da bu açıklamayı yaparken hükümet kuruluyordu ve Hizbullah da hükümetin bir parçasıydı. Yani Hizbullah hükümette iki bakanla temsil ediliyor.
Amerikan yönetimi tarafından ortaya konan tutumlar ve Amerikalıların Lübnan'a yaklaşım biçimi, Lübnan'da istikrar ve güçlü bir devletin yeniden inşasına yönelik kesin kararlılığı ifade eden Amerikan hedefleriyle çelişmektedir. Hizbullah, hükümete ve diğer gruplara, çözüm bekleyen meseleleri diyalog yoluyla kendi içlerinde tartışmaları çağrısında bulunmaktadır. Amerika'nın tutumu bu yönde değil, aksine Lübnan'da iç çatışmaya yol açacak. Korkarız ki Amerika'nın amacı Lübnan ordusu ile Hizbullah ve destekçileri arasında bir çatışma yaşanmasıdır. Bu Lübnan için çok tehlikeli bir şey ve biz bunu istemiyoruz ve bundan kaçınmak istiyoruz. Aksine, Lübnan ordusu ile mümkün olan en iyi ilişkilerin kurulmasını istiyoruz ve orduyu destekliyoruz.
RS: Madem bu konuya değindiniz, Amerika'nın Lübnan ordusuna verdiği desteği nasıl görüyorsunuz?
Feyyad: Hiçbir zaman, özellikle de içinde bulunduğumuz zor ekonomik ve sosyal koşullar ışığında, hibeleri reddeden bir tutum sergilemedik. Ancak her zaman askeri kurumun bağımsızlığına ve herhangi bir yabancı gücün rehinesi olmamasına önem verdiğimizi ve dış yardımların siyasi koşullara bağlı olmaması gerektiğini vurguladık.
RS: Vefik Sefa (Hizbullah'ın İrtibat ve Koordinasyon Birimi Başkanı) geçtiğimiz günlerde Amerikalıların her zaman partiyle temas kurmaya ve Hizbullah'la doğrudan görüşmeye çalıştığını ve bunun devam ettiğini söyledi. Amerika Birleşik Devletleri ile doğrudan temas kurma girişimleri konusunda partinin tutumu nedir?
Feyyad: Uluslararası alanda, AB ülkeleri de dahil olmak üzere dünyadaki çok sayıda ülkeyle çok iyi ilişkilerimiz var. Ancak Amerika Birleşik Devletleri söz konusu olduğunda, topraklarımızı işgal eden ve Filistin halkına karşı soykırım uygulayan İsrail ile tam bir uyum içinde olması nedeniyle, Amerikan yönetimi ile herhangi bir şekilde temas kurmayı reddeden bir siyasi duruşumuz var. Ancak ister medya kuruluşları, ister akademik kurumlar, ister aktivistler ya da entelektüeller olsun, Amerikan yönetimi ile Amerikan toplumu arasında da bir ayrım yapıyoruz. Hizbullah ile bu taraflar arasında bu tür gayri resmi toplantıların yapılmasında hiçbir sorun yoktur.
RS: Birçok kişi Hizbullah'ın İsrail ve ABD için ortak bir tehlike olduğunu söylüyor ve (1983) deniz kışlası saldırılarına geri dönerek Hizbullah'ı terör faaliyetlerine karışmak ve Amerikalıları hedef almakla suçluyor. Ancak sizden anladığım kadarıyla parti ile ABD arasındaki tek sorun ABD'nin İsrail'e verdiği destek. Durum bu mu?
Feyyad: Amerikalılarla ikili sorunlarımız yok. Amerikalılara karşı duruşumuz her şeyden önce Filistin davası ve insan haklarını, BM yasalarını ve Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etme hakkını görmezden gelen (İsrail ile) bu uyumla bağlantılıdır. Ve bu noktanın devamı olarak, son savaşta 200 bin (Lübnanlı) evi yıkmak için silahlarını kullanan ve Genel Sekreteri (Hasan Nasrullah) sadece Amerika'nın sahip olduğu silahlarla -2 bin pound ağırlığındaki bombalarla- öldüren İsrail'e verilen bu Amerikan silahlı desteği ve İsrailliler bunu itiraf etti. İsrailliler yakın zamanda 9 bin kiloluk bombalarla yeniden silahlandırıldı. Bu tür bombalar tarihteki en ağır nükleer olmayan bombalardır. Dolayısıyla Amerikan yönetiminin sorunu öncelikle bu konu, ikinci olarak da diğer toplumların ve ülkelerin işlerine müdahale etmesi ve uluslararası ilişkiler üzerinde haksız bir hegemonya kurmasıdır. Dolayısıyla, biri Filistin ve Arap-İsrail çatışması ve içişlerimize müdahale, diğeri de Amerika'nın küresel sisteme yaklaşımıyla ilgili olmak üzere iki sorunumuz var. Bu, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Woodrow Wilson'un 14 maddesiyle tamamen çelişmektedir. Aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri'nin kurucu babaları tarafından oluşturulan tüm anayasal ve insani ideallerle de çelişmektedir.
RS: Hizbullah'ın Kıbrıs, Tayland ve diğer uzak yerlerde terörist faaliyetler ve planlar yürütmekle suçlanmasını nasıl karşılıyorsunuz?
Feyyad: Hizbullah ister Lübnan'da ister yurtdışında olsun hiçbir terörist faaliyet yürütmemektedir. Hizbullah Lübnan'da düşman İsrail tarafından işgal edilen toprakları kurtarmak için açıkça faaliyet göstermektedir. Bu hak, Birleşmiş Milletler yasalarında yer almaktadır ve ulusların ve insan topluluklarının haklarına ilişkin temel ilkelerden biridir. İkinci olarak, İsrail saldırılarına karşı kendimizi savunma hakkına sahibiz. Bu toplumlar ağır bedeller ödüyor, binlerce insan öldürülüyor, kurumları ve evleri yıkılıyor. Ayrıca Güney Lübnan'da beyaz fosfor kullanılması gibi uluslararası alanda yasaklanmış silahların da kurbanı oluyorlar. İsrail'in kayıpları ile bizim kayıplarımızı karşılaştırdığınızda, bu kayıpların neredeyse yok denecek kadar az olduğunu görürsünüz.
RS: Suriye'deki olaylar Hizbullah için ne kadar ağır bir darbe oldu ve bunun Lübnan'a ve Hizbullah'ın destekçilerine yansımalarını nasıl değerlendiriyorsunuz, çünkü (Lübnan ve Suriye arasındaki) sınırda çatışmalar gördük.
Feyyad: Suriye'de meydana gelen siyasi dönüşümün büyük bir stratejik kayıp olduğuna şüphe yok, bunu inkar edemeyiz. Eski Suriye rejimi ile Suriye halkı arasındaki karmaşık bağlara ilişkin olarak benimsenen yaklaşımı desteklemedik. Her türlü baskı ve yolsuzluğu ya da mezhepçi uygulamaları desteklemiyoruz.
RS: O zaman neden rejimi desteklediniz?
Feyyad: Rejimle daha önceki bağlarımız, İsrail'in her türlü uluslararası desteği aldığı karmaşık bir bölgesel mücadelede İsrail'e karşı bir denge kurma gerekliliği ve bölgesel derinliğe sahip olma amacıyla ilgili belirli bir konuyla bağlantılıdır. Rejimle olan bağlarımız kesinlikle bu hususlara bağlıydı.
RS: Peki sınırdaki çatışmalarla ilgili olarak?
Feyyad: Suriye'deki yeni yönetimle ilgili olarak, biz sorun aramıyoruz ve iki ülke arasında dengeli ilişkiler kurulması çağrısında bulunan Lübnan devletinin duruşunu benimsiyoruz. Ancak azınlıkların korunmasının, özgürlüklere saygı gösterilmesinin ve Suriye'de yeni bir baskıcı yönetimin olmamasının öneminin altını çiziyoruz. Suriye'deki yeni yönetimin İsrail'e yönelik tutumunu da dikkatle izliyoruz. Bu duruş kafa karıştırıcıdır ve birçok soru işaretine yol açmaktadır; zira İsrail, yeni yönetimin herhangi bir tavrı olmaksızın Suriye topraklarına sızmış ve işgal etmiştir. Bu, hukuki ve siyasi açıdan başka hiçbir ülkede rastlayamayacağınız garip bir durum.
(Lübnan-Suriye sınırındaki) çatışmalar kaçakçılık ve kaçakçılık çeteleriyle ilişkilendirildi ama biz bunun bundan daha fazlası olduğuna inanıyoruz. Lübnan üzerinde siyasi baskı kurmayı amaçlıyor ve bizim istediğimiz de kuzeydoğu sınırlarının istikrarlı olması.(Çeviri:YDH)