'Türkiye, İslam ile Kapitalizmi Harmanladı'
ABD'li bir “think-tank” kuruluşu olan Washington Enstitüsü, “Türkiye'nin Yükselişi” adlı kitabın tanımında çarpıcı ifadelere yer veriyor.
Nebraska Üniversitesi yayınlarından çıkacak olan kitabın yazarı, Washington Enstitüsü için Türkiye ve Orta Doğu çalışmaları yapan Soner Çağatay.
Washington Enstitüsü’nde yayınlanan söz konusu kitabın tanıtımında Türkiye’de geçmiş on yıllık süreçte muhafazakar elit bir tabakanın yükseldiğine dikkat çekilirken bu tabakanın üstlendiği role de vurgu yapılıyor.
İslam ve kapitalizmin harmanlanmasından ortaya çıkan modelin Orta Doğu’daki bütün Müslüman ülkeler için ciddi bir örneklik olduğu ifade ediliyor.
Washington Enstitüsü’nün sitesinde yayınlanan kitap tanıtımını ilginize sunuyoruz:
“Türkiye, Arap dünyasındaki kafelerden G-20’nin toplantı salonlarına, küresel politikaların değişken arenasında ciddi bir aktör oldu. Türkiye’nin ticaret örneklikleri, diplomatik alanda aldığı yol ve kültürel ihracatı ülkeyi soğuk savaşın uzak bir karakolu olmaktan yükselen ihtirasıyla dinamik bir aktörlüğe taşıyor.
Bu yükseliş, Türkiye’nin hükümetteki Adalet ve Kalkınma Partisince oluşturulan sosyal kaymayı yansıtan yeni muhafazakâr elitleri ve onların Türkiye’nin dünyadaki rolü hakkındaki vizyonu tarafından şekillendiriliyor. Bu yeni muhafazakârlar, ekonomi ve toplumu yeniden şekillendirmek için İslam ve kapitalizmi bir arada harmanlamış durumdalar: Türkiye, vatandaşlarının büyük çoğunluğunun orta sınıfta yer aldığı ilk büyük Müslüman millet oldu. Bu bolluk, ulusal başarıların kaynağını batı olarak görmeyen, kendinden daha emin bir toplumu doğurdu.
Bu özgüven, Türkiye’nin bazen uzun zamanlı dostlarıyla da özellikle Arap dünyasının kırmızı çizgileri üzerine münakaşaya girmesine sebep oldu. Ama yeni Türkiye’nin hedefi sorumsuzca büyüyen bir güç olmak değil: Türkiye’nin yeni liderliği, son tahlilde başarısıyla bağlantılı halde. Ülkenin yükselişinin köşe taşı, ekonomik büyüme için siyasi istikrarı beslemek. Siyasi istikrarın karışımı, Avrupa’nın nakit parası ve büyüyen Müslüman ekonomilere ulaşım bu ekonomik mucizeyi oluşturan etmenler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Diğer yandan Türk iktidarının temeli olan istikrar düzenini sarsacak ve bu manada Türkiye’nin itibarını karartacak politikalar da olabilir. Bu durum, Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya itibariyle sahip olduğu nisbi istikrar üzerinden şekillenir. Dolayısıyla Türkiye’nin NATO ile işbirliği içinde olması, ABD ile yakın ilişkiler kurması ve iktidarın devamlılığının sağlanması için özellikle İsrail gibi eşsiz bir ülkeyle ilişkilerini yeniden kurması gerekiyor. Aslında bu anlayış, Ankara’nın doğu ve batıyı dengelemesi noktasında katalizör görevi görmüştür. Bu, Batı güçlerinin Türkiye’ye global politikanın geleceğinden sorumlu bir ortak olarak masada yer vermelerini sağlamıştır. Bu yörünge içerisinde yer alan yeni Türkiye, bölgesel bir güç ve belki de küresel bir aktör olarak yükselebilir.
“Türkiye’nin Yükselişi:Yirmi Birinci Yüzyılın İlk Müslüman Gücü” kitabı hem Türkiye’nin ilham veren potansiyeline hem de tehlikeli tehditlere karşı bir rehber niteliğinde. Bu kitap, ülkeyi yeniden şekillendiren küresel politiğin Türkiye’nin geleceğindeki rolünü ve ABD ile ilişkilerini belirleyen insanları ve mekanları inceliyor. Gezi günlüğü şeklinde yazılan bu kitap her bölümde farklı bir şehre değiniyor ve yeni Türkiye’nin değişimini ele alıyor. Kürt meselesinden dış politikaya kitap, Türkiye’nin bölgesel ve küresel bir güç olması için üzerindeki batı yüküyle Müslüman kimliğini başarılı bir şekilde dengelemesi gerektiğini savunuyor.” (İSRA HABER)