Yapıcıoğlu: La Şii'ye, La Sünni'ye
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Irak'ta yaşanan son gelişmelerle ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Ümmetin önündeki en büyük tehlikelerden birinin ehli kıblenin bir birini tekfir etmesi olduğunun altını çizen Yapıcıoğlu, Rahmetli İmam Humeyni'nin, bir sözüne atıfta bulunarak, "La Şii'ye, La Sünni'ye, İslamiyye İslamiyye" şiarını dillendirdi.
Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkanı Yapıcıoğlu, Kanal On4'de Egemen Arkut'un sunduğu Siyaset Farkı programına konuğu oldu.
Yapıcıoğlu'na, ilk olarak Türkiye'de kangren halini almış Kürt meselesinin altında yapan neler ve bu meselenin zaman ortaya çıktığı sorusu yöneltildi. Genel olarak Kürt Meselesinin yıllar öncesine dayanan bir sorun olduğunu anımsatan Yapıcıoğlu, ancak sorunun tek parti döneminde uygulanmaya başlanan ve günümüze kadar devam inkar ve asimilasyon politikasının bu meselenin kangrenleşmesinde büyük röle sahip olduğunun altını çizdi.
"AK Parti İnkar ve Asimilasyon Politikalarını Son Verdi"
Gelinen aşamada AK Parti Hükümeti'nin Kürtlere karşı uygulanan inkar ve asimilasyon politikalarına son verdiğini belirten Yapıcıoğlu, "Son bir kaç yıldır, özellikle AK Parti hükümeti döneminde, Kürt meselesinin memleketin en can yakıcı meselelerinden biri olduğu devlet tarafından da kabul edildi. Daha önce uygulanan inkar, imha ve asimilasyon politikalarına son verildi. Kürtlerin varlığı kabul edilerek, bu sorunun çözülmesi noktasında bir irada ortaya konuldu. Biz bu iradenin ortaya konulmasını değerli buluyoruz. Bu yüzden adına çözüm süreci denilen sürece destek verdiğimizi ilan ettik" dedi.
"Süreçler İlgili itirazlarımız Var"
AK Parti Hükümetinin başlattığı süreci destekleseler de, süreçle ilgili itirazlarının olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, sorunun çözümünde Hükümetin sadece PKK'yi muhatap almasını doğru bulmadıklarını ifade ederek, "Kürt meselesi yüz yılı aşan bir sorundur. PKK yokken de bu sorun vardı. PKK'nin silah bırakmasıyla bu sorun çözülmez." değerlendirmesinde bulundu.
"Kürtler Eşit Haklara Sahip Değil"
Türkiye'de Türklerin sahip oldukları haklara Kürtlerin sahip olmadığını belirten Yapıcıoğlu, "Kürtler devletin kurucu unsurlarıdır. Dolayısıyla Kürtler, Türklerle eşit hakka sahip olması gerekir. Yani asli unsur olan Kürtlerin dili ikinci bir resmi dil olarak tanınmalıdır, eğitim dili olmalıdır ve Kürtçenin önündeki bütün engeller kaldırılmadır. Aynı hakları diğer halklar için de istiyoruz." talebini dillendirdi.
"Devlet Vatandaşını Korumak Zorundadır"
PKK'nin, Lice'de başlattığı şehirler arası yol kesme, kimlik sorma, adam kaçırma gibi eylemlerine devletin sessiz kalmasıyla ilgili önemli açıklamalarda bulunan Yapıcıoğlu, Hazro'ya bağlı bir köyde 8 kişinin ölümüyle sonuçlanan olayın, basında köylüler arasında yaşanan kavga şeklinde yansıtıldığını anımsatarak, şunları kaydetti: "Halbuki o olay 29 gündür Diyarbakır'da kaçırılan çocukları için eylem yapan annelerin eylem yapmasının altında yatan sebeple aynı. Yani kendilerinden habersiz çocukları dağa götürülen ailelerin, kendilerine göre çocuklarını götürenlerden hesap sorması meselesidir. Fakat bunun üzeri örtüldü. Bir kaç ay önce Kızıltepe'de de benzer bir olay yaşandı. Belediye Başkanı kendi makam odasında silahla yaralanmış ve yaptığı açıklamada saldırıyı yapan şahsı tanımadığını söylemişti. Sonradan ortaya çıktı ki, benzer bir mesele. Silahla yaralayan kişinin oğlu daha önceden dağa götürülmüş. Bu Yine kızı da kendisinden habersiz götürülünce sorumlu olarak gördüğü belediye başkanından kızını istemeye gitmiş. Tartışma büyüyünce silahla yaralanma olayı yaşanıyor."
Lice'deki olayda devletin vatandaşı patlama noktası getirmek istediğine dikkat çeken Yapıcıoğlu, böyle bir politikanın vatandaşı örgütle karşı karşıya getireceğini, oysa vatandaşın can, mal, din, akıl ve nesil emniyeti korumak zorunda olduğunu anlattı. Yapıcıoğlu, vatandaşın, can, mal ve seyahat özgürlüğünü garanti altına alamayan bir devletin, vergi talep etme hakkının olmadığını sözlerine ekledi.
Çocuklarını İsteyen Anneleri Eylemi
Diyarbakır'da dağa kaçırılan çocuklarını PKK'den geri isteyen annelerin eylemini desteklediklerini yenileyen Yapıcıoğlu, BDP'lilere yaptıkları akla ziyan açıklamalardan yaz geçerek ailelerin taleplerini yerine getirmeye çağırdı.
BDP/PKK'lilerin HÜDA PAR'a Yönelik Saldırıları
BDP/PKK'lilerin son dönemlerde HÜDA PAR'a yönelik gerçekleştirdiği kaçırma ve silahlı eylemleriyle HÜDA PAR'lıları sindirmeye çalıştığı belirten Yapıcıoğlu, "PKK'yi tanıyanlar bilirler ki; kurulduğu günden bu yanan siyasi rakiplerini şiddet kullanarak sindirmiştir. Aynı yöntemi HÜDA PAR üzerinde de denemek istedi. Partimizin kuruluşundan 30 Mart seçimlerine kadar yüzlerle ifade edebileceğim saldırılara maruz kaldık. Bu saldırıları, bütün seçim süreçlerinde uygulaya geldikleri gerginlik politikasının bir ürünü olarak değerlendirdik ve yaptıklarını halka şikayet ettik. Fakat Mayıs ayı sonunda HÜDA PAR Dicle temsilcisi PKK tarafından kaçırıldı. 4 gün alıkonulan temsilcimize HÜDA PAR'dan istifa etmesi yönünde baskı yapıldı, ancak kendisi dik durdu ve 4 gün sonra serbest bırakıldı. PKK şunu çok bilmeli ki, bu tür yöntemlerle HÜDA PAR ve HÜDAPAR'lıları sindiremez. İnşallah böyle bir şeye bir daha tevessül etmez" temennisinde bulundu.
Irak Kürdistan'ın Bağımsızlık İlan Etmesi Konusu
IŞİD'in Musul'u ele geçirmesinin ardından Irak'ta dengelerin değiştiğini, Kürdistan yönetiminin tam bağımsızlık ilanın söz konusu olduğunda HÜDA PAR'ın bunu nasıl değerlendirdiği yönündeki bir soruyu yanıtlayan Yapıcıoğlu, HÜDA PAr olarak İslam Ümmetinin tamamında sınırların kaldırılması gerektiği düşüncesinde olduklarını aktararak, "Ama herkesin kendi bölgesinde söz hakkının olması meşru bir taleptir. Bu illa ki bağımsız bir devlet şeklinde olmak zorunda değil, federasyon, özerklik veya üniter bir yapıda olabilir ama esas olan adalettir. Bir ülkeyi küçük parçalara böldüğünüzde orada zulüm rejimi türeye bilir veya bütün bir coğrafyayı birleştirdiğinizde de eğer adaletle hüküm etmiyorsanız birleştirmenin bir anlamı olmaz" dedi.
"La Şii'ye La Sünni'ye İslamiyye İslamiyye"
HÜDA PAR'ın Irak'ta son yaşanan olaylara bakışını da net olarak ortaya koyan Yapıcıoğlu, hali hazırdaki gelişmelerin bir mezhep savaşı olmadığını, ancak o yöne doğru evrilme ihtimalinin göz önünde bulundurulması gerektiği belirterek, "Birileri bunun bir mezhep savaşına dönüşmesi için olağan üstü bir çaba sarf ediyor. Amerika Şii-Sünni ihtilafı çıkarmak için bütçeden 60 milyar dolar gibi devasa bir kaynak ayırmış. Suriye'de bu denendi, başarılı olamadı. Şu anda Irak bir mezhep savaşı çıksın diye olağan üstü bir çaba var. Bu Ümmetin önündeki en büyük tehlikelerden bir tanesidir. Biz Rahmetli İmam Humeyni'nin dediği gibi, diyoruz ki; "La Şii'ye La Sünni'ye İslamiyye İslamiyye, La Şerkiye La Ğerbiyye... Ümmet birlik olup bir birine omuz vermeli. Küresel Emperyalizm'in ve Siyonizm'in Ümmeti bir birine düşürmek için çabaladığını görmeli, bu oyunları bozmak için aralarındaki ihtilafları bir kenara bırakmalı.
Kural şudur; Ümmetin arasında farklı mezhepleri, kavimler, dilleri arasında bazı ihtilaflı konular olabilir. Ama haçlı seferleri İslam coğrafyasına yapılırken, bu ihtilafları bir kenara bırakmak farz olduğunu bilmelidir. Üstad Bediuzzaman, hem ehli sünnete hem de Şia/Alevilere şöyle seslenmiş: 'Çabuk bu aranızdaki haksız, mesnetsiz, gereksiz nizaı bir kenara bırakın. Yoksa -bugünkü gibi- kuvvetli bir şekilde hüküm eyleyen zındıka cereyanı birinizi diğerini ezmek için alet olarak kullanır, alet olanı kullandıktan sonra da onu kıracak' Şu anda yapılmak istenen budur. İngiliz bir yetkilinin çok çarpıcı bir sözü var. Der ki; 'Ben şimdiye kadar İngilizler adına onlarca savaş yönettim, kendimle iftihar ediyorum ki; bir savaşta dahi bir İngiliz'in burnu dahi kanamadı. Çünkü hiç birinde İngilizler savaşmıyordu' Yani Emperyalist güçler adına Ümmetin farklı kavim ve mezheplerine sahip evlatları birbirine silah çekip öldürecek ve bunu da İslam adına yapıyorum diyecek! Bu Ümmetin önünde çok büyük bir tehlikedir. Mezhepçilik ve mezhep taassubu, mezhep savaşı çıkarmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmektedir. Yine Ümmetin önündeki bir başka tehlike de, ehli kıblenin bir birini tekfir etmesi olduğunu " söyledi.
"Mezhep Savaşı Ümmete Ağır Darbe Vurur"
Irak'taki olası bir mezhep savaşının Ümmete çok pahalıya mal olacağının altını çizen Yapıcıoğlu, Avrupa'da Hıristiyanlar arasında çıkan mezhep savaşlarını anımsatarak, "İşte Avrupada yüzyıl savaşları yaşandı. Amerika'da kuzey güne savaşı yaşandı. 2. dünya savaşında on milyonlarca insan can verdi. Aradan yıllar geçti, şimdi Avrupa Birliğini kurdular ve aralarındaki sınırları kaldırdılar." diye konuştu.
Geçmişte yaşanan acı olaylardan ders çıkarılması gerektiğini söyleyen Yapıcıoğlu, "Derle ki;'Akıllı insan yaşadıklarından ders çıkarandır. Daha da akıllı olan insani başkalarının yaşadıklarından ders çıkarandır' Avrupa'da yaşanmış bir tecrübe var. Aynı şeyi tekrar denemenin bir manası yok. Hiç bir mezhebin mensubu başka bir mezhebin mensuplarını öldürerek yok edemez. Aynı şekilde hiç bir kavmin mensubu başka bir kavme mensup kişileri öldürerek yok edemez. Eğer bu mümkün olsaydı Amerika'da Kızıl Derelilerin bitmiş olması gerekirdi." ifadelerini kullandı.
"IŞİD/Nusra Cephesi Terör Örgütü mü, Özgürlük Savaşçısı mı?"
HÜDA PAR'ın IŞİD ve Nusra Cephesi adlı örgütleri, 'terör örgütü olar mı görüyor, yoksa özgürlük savaşçısı olarak mı görüyor" yönündeki soruyu da yanıtlayan Yapıcıoğlu, şunları kaydetti: "Biz ne terör örgütü isimlendirmesini, ne de halkın özgürlük savaşçıları isimlendirmesini yapmak istemiyoruz. Farklı mezhep ve siyasi düşüncelerin bir birine düşmesi Ümmetinde içerisindeki bir fitnedir. Yapılanları doğru bulmuyoruz. Yaptıkları fiilleri tasvip etmiyoruz. Bizim şöyle bir prensibimiz var; 'en günahkar Müslüman en iyi kafirden daha iyidir.' Fakat Müslümanların kendi iç ihtilaflarını güç ve silah kullanarak çözmeye çalışmaları işi çok daha tehlikeli boyutlara götürür. (Hürseda Haber)