Gazetecilere 'Paralel Kumpas' belgelendi
17 Ocak 2011'de Türkiye genelinde Hizbullah Cemaati üye ve yöneticisi oldukları iddiasıyla gözaltına alının gazeteci-yazar ve İslami Sivil Toplum Kuruluşu (STK) yöneticilerine, Fethullah Gülen’e bağlı yargı mensupları tarafından kumpas kurulduğu belgelendi.
Doğruhaber Gazetesi'nin manşetten verdiği habere göre, 17- 25 Aralık ve ‘devletteki paralel yapı' soruşturmaları kapsamında tutuklu polislere tahliye kararı veren hâkimler Mustafa Başer ve Metin Özçelik'in 17 Ocak 2011'de aralarında gazeteci-yazar ve İslami STK yöneticilerinin de bulunduğu 15 kişi hakkında tutuklama ve ceza kararı veren hâkimler olduğu ortaya çıktı.
Yasadışı hiçbir faaliyetleri olmadığı halde Hizbullah Cemaati üye ve yöneticileri oldukları iddiasıyla gazeteci, yazar ve İslami STK yöneticilerini gece yarısı baskınıyla evlerinden alarak soruşturma açan İstanbul Emniyeti TEM Biriminin başında da yine tanıdık bir isim vardı: Yurt Atayün... Paralel yapı kapsamında şu an tutuklu bulunan dönemin Terörle Mücadele Şube Müdürü Atayün'ün, İslami STK dosyasından alıkonanlarla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan talep ettiği bir günlük ek gözetim kararı ile de suç oluşturmak için zaman kazanmak istediği anlaşılıyor.
CEZAEVİNDEKİ ONLARCA KİŞİ PARALEL YAPI HÂKİMLERİNİN MAĞDURU
HSYK tarafından açığa alınan Mustafa Başer, Metin Özçelik ve İzmir Hâkimi Serdar Ergül hakkında soruşturma sürüyor. Hükümetin yapılan usulsüzlüğe anında müdahale etmesi beraberinde başka soruları da gündeme getirdi. Paralel yapıyla birlikte örgütlü çalışan hâkim ve savcıların daha önce verdikleri kararlarla alakalı acaba nasıl bir yola başvurulacak? Çünkü verilen kararlarla alakalı birçok kişi mağdur edilmiş durumda.
PARALEL YAPI HÂKİMLERİNİN GEÇMİŞ KARARLARI DA YOK HÜKMÜNDE SAYILMALI
Kamuoyu şimdi, örgütlü çalışan bu hâkimlerin daha önce verdikleri kararların akıbetini merak ediyor. Ayrıca kamuoyu, HSYK'nın olaya el koyarak yok hükmünde saydığı Mustafa Başer ve Metin Özçelik'in kararı gibi paralel yapı örgütünün isteği doğrultusunda hareket eden hâkimlerin geçmişte, onlarca kişi hakkında verdikleri menfi, haksız kararların da HSYK tarafından soruşturulup geçersiz sayılmasını bekliyor.
MUSTAFA BAŞER VE METİN ÖZÇELİK'İN BAKTIĞI İSLAMÎ STK DAVASI YARGITAY'DA
‘Paralel yapı' için çalıştığı belirtilen Hâkim Metin Özçelik'in verdiği kararla gözaltına alınan 19 kişiden 6'sı tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Gazeteci, Yazar Fikret Gültekin, Sait Şahin, Mehmet Eşin, Hacı İnan, Mehmet Bahattin Temel ve Mehmet Şefik Temel 9 ay cezaevinde tutulmuştu.
Paralel yapının yargı ayağını oluşturan hâkimlerden olduğu belirtilen Mustafa Başer'in de içinde bulunduğu bir heyet tarafından da İslami STK davası sanıklarından 15 kişinin her biri için 6 yıl ile 12 yıl arası hapis cezası verildi ve süreç, Yargıtay'ın vereceği karara bağlı.
HUKUKÇULAR GELİŞMELERİ DEĞERLENDİRDİ
Doğruhaber Gazetesine yargıdaki son gelişmelerle ilgili olarak değerlendirmelerde bulunan Av. Murat Sadak ve Av. Bülent Demir, açığa alınan hâkimler Mustafa Başer ve Metin Özçelik'in Pensilvanya'ya bağlı hareket ettiklerini, dolayısıyla bu hâkimlerin geçmiş kararlarının da yok hükmünde sayılması gerektiğini belirterek önemli açıklamalarda bulundular.
HÂKİMLER ‘GÜLEN ÖRGÜTÜ'NE BAĞLI ÇALIŞTI
Av. Murat Sadak, açığa alınan hâkimlerin, 2011'de haklarında hiçbir suç delili olmadığı halde kumpas kurularak, aralarında gazeteci yazar ve İslami STK yöneticilerinin de olduğu 6 kişiyi tutuklatarak toplam 15 kişiye onlarca yıl hapis cezası veren Fetullah Gülen Örgütü'ne bağlı çalıştığını belirtti.
Av. Sadak şöyle konuştu; “Doğruhaber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Göktaş, Mustazaf Der İstanbul Şube Başkanı ve Doğruhaber Gazetesi yazarı Sait Şahin, İnzar Dergisi yazarı M. Bahattin Temel, Doğruhaber Gazetesi yazarı Fikret Gültekin, Sivil Toplum gönüllüsü M. Şefik Temel, Dua Yayıncılık sahibi M. Ali Gönül'ün de aralarında bulunduğu 19 kişiye yönelik olarak, 17-28 Ocak 2011'de operasyon gerçekleştirilmiştir. Tutuklu olarak yargılanan sanıklar 9 ay sonra suç vasfının değişebilme ihtimali üzerine tahliye edilmişlerdir. Nihayetinde, sözde yargılamanın akıbetinde Hacı İnan, Mehmet Göktaş ve Cemal Çınar beraat ederken, Mehmet Bahattin Temel, Sait Şahin ve Fikret Gültekin 12 yıl 6 ay diğerleri ise 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmış ve dosya halihazırda Yargıtay'da.”
AYNI HÂKİMLER BU KEZ ÖRGÜT MENSUPLARINI CEZAEVLERİNDEN FİRAR ETTİRMEYE ÇALIŞTI
Açığa alınan ya da tutuklanan paralel yapıya bağlı hâkim, savcı ve polislerin keyfi ve çifte standartlı uygulamalar ve örgütlü faaliyetlerine dikkat çeken Av. Sadak, “2011'de gazeteci yazar ve İslami STK yöneticilerine yönelik yapılan soruşturma, operasyon ve yargılama bugünlerde kabul edilen Fetullah Gülen Örgütü tarafından yapılan bir kumpastı. Zira operasyonun başında Terörle Mücadele Amiri Yurt Atayün vardı ve Atayün, hâlihazırda söz konusu terör örgütünden cezaevinde.
Tutuklama kararını veren hâkim Metin Özçelik ve mahkûmiyet kararını veren heyette yer alan hâkim Mustafa Başer ise Fetullah örgütü mensuplarını cezaevlerinden adeta firar ettirmek için yargıyı kullanarak tahliye kararı veren hâkimler olup HSYK tarafından görevi kötüye kullandıkları ve açıkça suç işledikleri bahsiyle açığa alınmışlardır. Yine Sivil Toplum Kuruluşu davasında mahkûmiyet kararı veren diğer hâkimler ise tenzili rütbe verilerek asliye ceza hâkimliğine gönderilmişlerdir” diye konuştu.
İslami STK dosyası kapsamındaki kumpaslardan birkaç örnek veren Av. Sadak, iddianamede geçen çelişkilere dikkat çekerek, “Haci İnan, tahliye öncesi örgüt yöneticiliğinden 11 yıl cezaevinde tutuklu kalmıştır. Tahliye edilmesi üzerine aradan sadece 13 gün geçmesine rağmen bu sefer örgüt üyeliğinden tekrar tutuklanmış ve yaklaşık 10 aya kadar tutuklu kalması ve neticede beraat etmesi de yapılan operasyonun hukuktan yoksun vehametinin açıkça göstergesidir” dedi.
Yasal faaliyetlerin suç sayıldığı bir diğer örnekte ise Av. Sadak, “Fikret Gültekin ve Sait Şahin 28.01.2011 günü gözaltında bulundukları esnada kendi mail adreslerine nereden gönderildiği belli olmayan bir e-postayla suçlanmışlardır. Gözaltı haberleri bütün basına yansıdığı halde böyle bir e-maille suçlanmaları tam bir hukuk garabeti olarak değerlendirildi. Dava avukatları, ısrarla söz konusu maili gönderen şahsın ve gönderi adresinin tespit edilmesi isteminde bulunmuş ancak bu talepler dikkate alınmamıştır. Zira bu mail, büyük olasılıkla kolluk tarafından veya kolluk denetiminde operasyon için komplo kuran ekip tarafından gönderilmişti” diye belirtti.
BAĞLANTILI HÂKİMLER OLDUKLARI ORTADA
‘Paralel Yapı' kapsamında tutuklu polislere tahliye kararı veren hâkimler Mustafa Başer ve Metin Özçelik'in 17 Ocak 2011'de aralarında gazeteci yazar ve İslami STK yöneticilerinin de bulunduğu 15 kişi hakkında tutuklama kararı verdiği dava avukatlarından Bülent Demir de önemli açıklamalarda bulundu. Av. Demir, açığa alınan hâkimler Mustafa Başer ve Metin Özçelik'in, hukuk çerçevesinde değil de Pensilvanya bağlantılı hareket ederek emir aldıklarını belirterek 2011'de yine bu hâkimlerin altında imzası olan tutuklama kararlarının yok hükmünde sayılması gerektiğini dile getirdi.
“BU HÂKİMLERİN VERDİĞİ KARARLAR YOK HÜKMÜNDE SAYILMALI”
Av. Bülent Demir şöyle konuştu; “Bunların Pensilvanya bağlantılı hâkimler olduğu ortada. Yani bir fraksiyonun temsilcileri olan Cumhurbaşkanının da söylediği gibi ‘aklını kiraya veren hâkim olamaz' prensibi gereğince bu hâkimlerin geçmişe yönelik vermiş olduğu sizin bahsettiğiniz ve bizim de avukatlığını yaptığımız davalara ilişkin kararların da yok hükmünde sayılması gerektiği kanaatindeyim. Onun için bu hâkimlerin, hâkimlik mesleği onuruna yakışır bir tavır içerisinde olmadığını, siyasi bir etkileşimle karar verdiklerini ve emir aldıkları mecralara uygun karar verdikleri için hukukun ayaklar altına alınarak verdikleri kararların yok hükmünde sayılması gerektiği kanaatindeyim.”
İŞTE PARALEL YAPI HÂKİMLERİ BAŞER VE ÖZÇELİK'İN GEÇMİŞTEKİ KABUL EDİLEMEZ İCRAATLARI…
Paralel yapı örgütü adına hareket ettikleri gerekçesiyle verdikleri son karar yok hükmünde sayılan ve açığa alınan hâkimler Mustafa Başer ve Metin Özçelik'in; 2011'de kabul ederek ceza yağdırdığı, delillerin olmadığı trajikomik savcılık iddianamesi ise çelişkilerle dolu…
İşte iddianameden bazı örnekler;
Hazırlanan iddianamede savcı tarafından bile “legal alanda faaliyet yürüten” kuruluşların basın açıklamasına katılmak denildiği halde; hasta ziyaretleri, komşularla ziyaretleşme ve dayanışma, halkın fakir kesimlerine yardım etmek, basın açıklaması yapmak suç olarak kabul edildi.
TİCARİ FAALİYETLER “ÖRGÜT İŞİ” GÖSTERİLDİ
İddianamede, ticari faaliyetleri için iki ayda bir yurt dışına çıkan Mehmet Bahattin Temel'in yurt dışı çıkışları örgütsel bağlantı gibi gösterilmiş. Hatırlanacağı üzere Bahattin Temel 28 Ocak'ta yurt dışında bulunmasına rağmen kendi avukatlarına haber vererek 4 Mart'ta Türkiye'ye dönüş yapmıştı. Aynı davadan yargılanan Mehmet Şefik Temel de Abisi M. Bahattin Temel ile telefonda görüşmek, akrabaları ile telefonda görüşmek ve onlara yardım etmekten suçlu bulundu.
GAZETECİLİK SUÇ SAYILDI
28 Ocak'ta evine yapılan baskında gözaltına alınan ve çıkarıldığı mahkemece tutuklanan gazeteci Fikret Gültekin ise hakkında 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Gültekin'in, bir gazeteci olarak yaptığı telefon görüşmeleri ve gittiği bütün haberler iddianamede örgütsel faaliyet olarak gösteriliyor.
BASIN AÇIKLAMASI ÖRGÜTSEL SUÇ KAPSAMINDA
Dava dosyasında bir diğer komedi ise Mustazaf-Der İstanbul Şube Başkanı ve aynı zamanda gazeteci olan Sait Şahin'in kendi derneğinin kapatılması ile ilgili basın açıklamasını organize etmesi bile hazırlanan iddianamede örgütsel faaliyet olarak değerlendiriliyor. Ayrıca davetli olarak katıldığı basın açıklamalarında yaptığı konuşmalar da örgütsel propaganda olarak gösterilmiş. Bunun yanında Şahin daha önce Hizbullah davasından çarptırıldığı cezanın bazı delilleri, yeni dava için tekrar deliller arasına alınıp yeni gerekçelere dönüştürülmesi gibi garip bir durum oluşturulmuş.
YASAL ÇERÇEVEDE FAALİYETLERİNİ SÜRDÜREN YAYINEVİ SAHİBİ OLMAK DA SUÇ!
Dava dosyasındaki bir diğer isim Mehmet Ali Gönül ise Akraba ziyareti, Dua Yayıncılık'ın sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü olmak, kitap yazarken veya satışını yaparken çeşitli görüşmeler yapmaktan dolayı paralel yapı hakimlerince suçlu(!) bulundu.
BABASINI KARŞILAMAYA 6 YIL CEZA!
Paralel yapı hâkimlerinin hakkında 6 yıl 3 ay hapis cezası verdiği Seyfulislam İnan'a isnat edilen suç ise en akıl almaz iddia olarak dava dosyasına girdi. Seyfulislam İnan'ın, CMK 102'den tahliye olan babası Hacı İnan'ı karşılaması, babasıyla karakola imzaya gitmesi ve eve gelen misafirleri karşılaması gibi durumlar suç sayılarak hakkında 6 yıl 3 ay hapis cezası verilmiş.
Açığa alınan hâkimler ne yapmak istedi; ne oldu?
‘Paralel Yapı'dan tutuklu polisler ve avukatları geçtiğimiz hafta ilginç bir hamle yaparak nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği yerine İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi'ne başvurdu. Bu mahkemenin hâkimi daha önce özel yetkili mahkeme olan ve Askeri Casusluk davasına bakan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin başkanlığını yapan Metin Özçelik'ti. Talebi değerlendiren Metin Özçelik, hâkimlerin tarafsızlığını yitirdiği için ‘reddi hâkim talebinde bulunduğu 10. Sulh Ceza Hâkimi'nin de reddi yönünde karar vermişti.
Hâkim Özçelik tahliye taleplerinin gelmesi üzerine soruşturma savcılarından şüphelilerle ilgili dosyayı istedi. Ancak soruşturma savcılığı, yetkinin Sulh Ceza Hâkimliği'nde olduğunu belirterek, dosyaları göndermedi.
Tahliye taleplerini değerlendirmesi için ise dosyayı İstanbul 32. Asliye Ceza Hâkimliği'ne gönderdi. Bu mahkemenin hâkimi ise, Hrant Dink davasına bakan İstanbul 14. Ağır Ceza Mâhkemesi'nin üye hâkimi olan Mustafa Başer'di. Hâkim Başer cumartesi gecesi kararını verdi.
Ancak soruşturma dosyalarını savcılığın ‘yetkili olmadığı' için göndermediği Hâkim Başer, soruşturma dosyalarını incelemeden kararını açıkladı. Hâkim Başer, Samanyolu TV yöneticisi Hidayet Karaca ile Yurt Atayün, Ali Fuat Yılmazer ve Ömer Köse gibi isimlerin de aralarında bulunduğu 70'e yakın polisin tahliyesine karar verdi.
Mahkemenin bu kararı ile yargıda yeni bir tartışma başladı. Çünkü Sulh Ceza Hâkimliği devreye girdi. Nöbetçi İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği bir karar verdi.
Yetkinin kendisinde olduğunu belirten İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği ‘İstanbul 29. ve 32. Asliye Ceza mahkemelerinin kararlarının geçersiz olduğuna, soruşturma aşamasındaki tutuklama ve itirazları değerlendirme yetkisinin Sulh Ceza Hâkimliği'nde olduğuna' hükmetti.
Sulh Ceza Hâkimliği bu kararını polislerin tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi'nden sorumlu Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'na da göndererek, polislerin tahliye edilmesinin önüne geçti.
Tahliye kararlarını veren hâkimler 27 Nisan Pazartesi günü de, tahliye kararlarının uygulanması için yeniden girişimde bulundu. Ancak infaz savcılığı bu talebi de geri çevirdi. HSYK 2. Dairesi de 20 Nisan Pazartesi günü yaptığı olağanüstü toplantıda, İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Metin Özçelik ve İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Mustafa Başer'i soruşturma sonuçlanana kadar tedbiren açığa aldı. (Mehmet Özcan - Doğruhaber)