Altan Tan: Bölge halkı PKK'ye öfkeli
HDP Diyarbakır milletvekili Altan Tan, bölge halkının hem PKK’ya hem de devlete öfkeli olduğunu, özellikle muhafazakâr Kürtlerin HDP'nin son dönem politikalarını benimsemediğini belirterek, Kürt siyasetinin kesin bir yol ayrımında olduğunu açıkladı.
Gazete Habertürk'ten Kübra Par'ın sorularını yanıtlayan Altan Tan, PKK'nin üstlendiği İstanbul Vezneciler'deki saldırı ile Midyat'ta saldırıyı 'terör' saldırısı olarak niteleyerek, "Bu iki saldırıda da bundan önceki saldırılarda da terör eylemleri asla meşru, mazur görülemez. Hangi terör örgütü yaparsa yapsın tamamını kınıyorum. Bu eylemler halka fayda getirmeyecek, daha fazla gerilimi, karışıklığı ve kaosu körükleyecek. Sonunda ülkeyi iç savaşın eşiğine getirecek, ardından askeri darbeye neden olacak eylemler yapıyorlar." dedi.
"Bu koşullar altında HDP’lilerden daha yüksek sesli tepkiler bekliyoruz. Yapabileceğiniz daha fazla şey yok mu?" sorusuna, “Yapacak daha fazla bir şeyimiz yok' diyemeyiz." Yanıtını veren Tan, şöyle devam etti: "Bir şeyi durduramıyorsak yapılacaklar bitmemiş demektir. Kürtlerin Türkiye’de hak arama mücadelelerinde şiddetin, terörün sağlayacağı bir fayda yoktur. Kürt siyasal hareketleri topyekûn kesin bir yol ayrımındadır. Kürtler Türkiye’yle birlikte bir gelecek mi inşa edecek? Yoksa Türkiye’den ayrılarak ayrı bir siyasi gelecek mi inşa edecek? Yakın zamana kadar PKK dahil Kürt siyasetçilerin ezici çoğunluğu demokratik bir Türkiye inşa edecekti. Hatta bu modeli Suriye’ye, Irak’a taşıyarak demokratik bir Orta Doğu fikrini savunuyorlardı. Bu sürecin benim açımdan cevabı nettir. Türkiye ile birlikte demokratik ve legal yollarla bir gelecek inşa etmeliyiz. Demokratik tercihin ne kadar doğru bir yol olduğu 7 Haziran 2015 seçimlerinde ispatlandı. Kimsenin öngöremediği büyük bir destekle 80 milletvekili çıkardık. Bu süreç demokratik çizgide devam ettirilseydi 1 Kasım’da en az 100 milletvekili çıkarabilirdik. Bir sonraki seçimde HDP anamuhalefet partisi olabilirdi."
PKK'nin yeniden şiddet sarmalına girmesinin hiçbir izanın olmadığının altını çizen Tan, "Cumhurbaşkanı’nın, AK Parti’nin, devletin işine geleceğini bile bile PKK şiddet sarmalına girdi. Bunun Ortadoğu’daki geliş¬melerden, uluslararası müdahalelerden kaynaklandığı söyleniyor. Belki bu çatışmalar¬dan sonra devletin bazı adımları atmaya mecbur edilebileceği düşünülüyordu. Ama sonra bir PKK yetkilisi “2016 yılında devletin bu kadar sert bir şekilde üzerimize geleceğini düşünemedik” dedi. Bu özrü kabahatinden çok daha büyük bir ifadedir. 7 bin Kürt genci hayatını kaybetmişse sadece “pardon” diyemezsiniz. Bunu görememiş ve hesaplayamamışlarsa görevi bırakmaları lazım. Bana göre Türkiye’deki derin yapılarla Kürt siyasetinin içindeki derin yapılar bu işi paslaşarak birlikte yaptılar." ifadelerini kullandı.
1 Haziran’da Murat Karayılan "Devrimci halk savaşı ile bağımsız Kürdistan’ı hedefliyoruz. Yeni bir dönem başlayacak" hatırlatılması üzerine, PKK'nın aksine Kürt halkının devrimci halk savaşı istemediğini vurgulayan Tan, "Kürtlerin geleceğini Türkiye’nin demokratikleşmesinde, ortak vatan haline getirilmesinde görüyorum. Murat Karayılan’ın açıklaması bütün legal kapıları kapatmak demektir. Topyekûn savaş budur. Kürt halkı devrimci halk savaşını istemiyor. Bu yüzden daha soğukkanlı cümleler kurmamız gerekiyor. AK Parti’nin ve Erdoğan’ın özellikle son dönemdeki siyasetine kuruluşundan beri muhalif olanlardan biriyim. “Tayyip Erdoğan’ın düşmesi için Türkiye cehenneme dönecekse dönsün yanacaksa yansın” diyemeyiz. Tayyip Erdoğan’ın politikalarına karşıyız. Türk İslamcıları Müslüman bir demokrasi yerine gittikçe totaliterleşen, yanlış yollara sapan bir güzergâhta felakete doğru gidiyorlar. Ama AK Parti’yi düşürmek için iç savaş yolu seçilirse sonucunda askeri darbe olur. Bu da bir felakete yol açar. AK Parti düşünce bu bölgenin yönetimini Kürtlere vermeyecekler. Bu büyük bir aldatmacadır. Tayyip Erdoğan’ın iktidarını düşürebilmenin yolu 7 Haziran’da görüldü. Hem de iç savaş ve ekonomik kriz olmadan. Çare siyasettedir. AKP’ye alternatif daha şeffaf, adil, herkesin hakkını hukukunu koruyan yeni bir siyaset inşa edilmeli. HDP’nin 7 Haziran’daki iddiası buydu. Bunu HDP yapamazsa başkaları yapmalıdır." dedi.
"Bugün yeniden sandığa gidilse HDP barajı aşar mı?" sorusuna net yanıt veren Altan Tan, "Kürt seçmenin büyük bölümü HDP’nin şu anki siyasetini yeterli bulmuyor. AKP’ye de kızıyor. PKK’ye de devlete de öfkeliler. Çözüm ve barış arıyorlar. Demokratik haklarının tanınmasını istiyorlar. Bu siyasi tablo nereye doğru evrilir, göreceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
Uluslararası siyasette Türkiye ile kavgası olanlar varlığına işaret eden Tan, "Türkiye’yle kavgasının ötesinde Tayyip Erdoğan’ı istemeyen, onu devre dışı bırakmak isteyen güçler var. AK Parti’yi iktidardan düşürmek isteyenler var. Bir de direkt İslam’la kavgalı olanlar var. Bunların tamamı siyasi kavgalarına alet olarak Kürtleri seçti. Kürtler isyan etsin, vursun, kırsın onların amacı gerçekleşsin; sonra Türkiye’yi dizayn etsinler istediler. Peki, bunda Kürt’ün faydası ne? Erdoğan’dan nefret edenler, beyaz Türkler, sol sosyalist marjinal gruplar, Amerika, İngiltere, Almanya, İran, Rusya Kürtlere ne söylüyorsunuz? Bugüne kadar İran ve Rusya’nın Suriye’deki Kürtlerle ilgili projesi yok! Bütün bu unsurlar Kürtleri kiralık katil gibi kullanmak istiyor. Silahlı mücadelelerin, bombanın, kavganın sonunda Kürtlere kazanç görünüyorsa ben onu göremiyorum. İç savaş Türk’e de Kürt’e de zarardır. Türkiye’de bu olaylar olurken Rojava’da kazanım elde edileceği söyleniyor. Ben bunu da göremiyorum. Uluslararası güçlerin PKK ve PYD’ye verdiği stratejik değil taktik destek. Kendi askeri yerine Kürtlerin ölmesini istiyorlar. Rakka ve Musul, IŞİD’den temizlenince buraların yönetimini Kürtlere mi verecekler? Kürtlerin geleceği Türkiye’dedir. Silahın, şiddetin varabileceği bir yer kalmadı. Türkiye’deki Kürtlerin siyasal mücadeleleri başarılı olursa demokratik kazançlar elde edilirse Rojava’nın da geleceği garanti altına alınır." dedi.
Röportajın kalan bölümünü Habertğrk'ten okumak için tıklayın...
(Hürseda Haber)