FETÖ/PDY kumpaslarının görülmeyen mağdurları -2
15 Temmuz süreciyle dünden bugüne FETÖ tarafından işlenen cürümlerin net bir şekilde deşifre olması ve bunların cesurca konuşulmaya başlandığı bir dönemde, büyük mağduriyet yaşamış İslamî kesimlerin görmezden gelinmesi kamuoyunu rahatsız ediyor.
Uzun yıllar devlet içinde yapılanıp kendi vesayet sistemini oluşturan ve bu süreçte farklı iktidarlar tarafından da desteklenen FETÖ/PDY, sızdığı emniyet, ordu ve yargı gibi önemli kurumların imkân ve gücünü sonuna kadar kullanarak hedefine aldığı İslamî cemaat ve yapıları sindirme, yok etme yoluna gitti.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ/PDY tarafından işlenen cürümlerin net bir şekilde deşifre olması ve yaşanan mağduriyetlerin başta hükümet ve muhalefet partileri olmak üzere kamuoyu tarafından cesurca dillendirilmeye başlandığı bir dönemde, büyük sıkıntılar yaşamış İslamî camiaların mağduriyetleri görmezden geliniyor.
FETÖ ve ondan önce de 28 Şubat cuntacılarının türlü komplo ve kumpaslarla derdest edip mahkum ettiği, yıllarca büyük acılar yaşattığı İslami kimlikli kişilerin aileleri “28 Şubat ve FETÖ Mağduru Aileleri” olarak bir inisiyatif çatısı altında bir araya gelerek yaşanan zulümlerin boyutlarını dile getiriyor.
Halk tarafından engellenen 15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlatılan FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında binlerce hâkim ve savcı ile kumpas davalarında aktif rol oynayan polis görevden alındı. Görevden alınan yargı mensupları ile polislerin çoğu terör örgütü üyesi olmaktan tutuklanırken adı geçen yargıçların verdiği kararlar yeniden tartışılmaya başlandı.
Ergenekon, Balyoz, Askerî Casusluk gibi davalarda yargılanan ve hüküm giyen Kemalist elitler kısa sürede kumpaslar gerekçe gösterilerek beraat ettirilirken, FETÖ/PDY tarafından İslami kesime yönelik kurulan kumpaslar ve bu kumpasların mağdurları görmezden geliniyor. Bu mağduriyetlerin göze çarpanlarından biri de Adıyaman’da yaşandı. Devlet imkânlarını kullanan FETÖ/PDY’nin, 2011 yılında Adıyaman'da faaliyet gösteren Vahdet-Der ve Mustazaf-Der Kahta Şubesi aleyhine oluşturduğu kumpasların yaşattığı mağduriyetler hâlâ devam ediyor.
Kumpas davaları Fethullah Gülen'in konuşmasıyla başladı
Kamuoyunda Tahşiye Davası olarak bilinen kumpas davasıyla hemen hemen aynı yol izlenerek başlatılan Vahdet-Der davası da 6 Nisan 2009 tarihinde herkül.org sitesinde yayımlanan Fethullah Gülen'in konuşmasına dayanıyor. Tahşiye Yayınevi çevresinin hedef gösterildiği konuşmanın bir bölümünde Hizbullah Cemaati de hedef gösterilmişti. Bu konuşmanın ardından hareket geçen FETÖ/PDY, elindeki medya aracılığıyla hedef alacağı yapılar aleyhine öncelikle algı operasyonuna girişti. Gülen'in konuşmasını talimat kabul eden devlet içindeki FETÖ/PDY mensupları, Tahşiye Yayınevi çevresini El Kaide ile Vahdet-Der, Mustazaf-Der Kahta Şubesi, Elazığ İhya-Der gibi STK'ları da Hizbullah ile ilişkilendirerek harekete geçti.
Tahşiye ve benzeri davalarda olduğu gibi usulsüz dinlemeler yoluyla kumpasa başlayan FETÖ/PDY, sahte delil oluşturma gayretine girerek Vahdet-Der ve Mustazaf-Der Kahta Şubesine açacağı davaların temellerini oluşturdu. Oluşturduğu sahte deliller üzerinden düğmeye basan FETÖ/PDY savcıları, ilk olarak emirlerindeki polis marifetiyle adı geçen derneklere ve üyelerinin evlerine halkın göreceği şekilde büyük baskınlar düzenleyerek bir algı operasyonuna girişti. Bu algı operasyonuyla söz konusu dernekler ve üyeleri halkın gözünde itibarsızlaştırmak istendi.
Daha sonra açılan ve Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada yargılanan Kahta Mustazaf-Der Şube Başkanı Mustafa Yetiş, 10 yıl 6 ay hapis cezasına, Adıyaman Vahdet-Der yöneticisi Ahmet Yıldırım 9 yıl hapis cezasına, diğer Vahdet-Der üyeleri Ahmet Kalan, Hüseyin Demir, İsmail Alpaydın ve Kamil Demiral 7'şer yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırıldı.
Mahkûmiyet kararları bozularak komploculardan hesap sorulsun
Davayla ilgili olarak hazırladığı raporda tüm hukuksuzlukları gözler önüne seren İnsani Hak ve Hürriyetler Derneği (HÜR-DER) Hukuk Komisyonu, mağdurlar hakkındaki mahkumiyet kararlarının bozulması ve komplocu polis, savcı ve hakimlerden hesap sorulması gerektiğini belirtti.
Davaya bakan mahkeme heyetinin tümünün FETÖ/PDY üyesi olmaktan açığa alındığına dikkat çekilen raporda, toplumda adalete olan güven duygusunun zedelenmemesi için kumpasa karışan kamu görevlilerinin yargı önüne çıkarılmasının zorunluluk olduğu vurgulandı.
Davadaki hukuksuzluklar
Ceza verilen dernek üyelerinin Hizbullah üyesi olarak suçlandığı davada, tüm dinleme ve izlemelere rağmen sanıkların Hizbullah'la direk veya dolaylı hiçbir bağının tespit edilmediği vurgulanan raporda davadaki bazı hukuksuzluklar şöyle sıralandı:
- Yapılan dinleme ve izlemeler sonucu hukuken değeri olmayacak hacimli bir dosya oluşturulmuş.
- Mağdurların evlerinde yapılan aramalarda tamamen yasal olan kitap, dergi ve gazeteler ile müzik CD'leri suç unsuru olarak dosyaya yansıtılmış.
- Vahdet-Der'de bulunan iki adet sadaka kumbarası, Mustazaf-Der Kahta Şubesinde ele geçirilen fakir öğrencilere ait isim ve okul bilgilerinin yer aldığı belge.
- Kur'an-ı Kerim yakılmasını protesto amacıyla düzenlenen protesto eyleminde okunan basın açıklaması metni.
- Erzurum'da açılan bir davada yargılanan Mehmet Karayiğit isimli bir şahsın ifadeleri tanık ifadesi olarak delil olarak sunulmuş. (Ancak adı geçen kişi mahkemedeki ifadesinde kollukta kimseyi örgüt üyesi olarak suçlamadığını belirtmiştir.)
- Bunlar dışında yapılan dinlemeler sonucu insanların yaptığı doğan insani faaliyetler (hasta ziyareti, düğün vb) dosyaya suç unsuru olarak doldurulmuş.
- Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen dinlenme, izlenme ve teknik takip kararların hiçbir delil, ihbar ve dokümana dayanmıyor.
- Mahkeme heyeti savunma delillerini dinleme ve inceleme zahmetinde dahi bulunmadığı gibi avukatların esas savunmayla ilgili sunumlarının olduğu CD'leri inceleme ile ilgili ret veya kabul ara kararı vermeden dosyayı karara bağlaması da usule aykırı ayrı bir durumdur.
Ceza kararı veren mahkeme heyeti FETÖ/PDY'den açığa alındı
Adeta hukuk katledilerek tamamen yasal olan STK faaliyetlerinden dolayı “terör örgütü üyesi” olmaktan verilen ağır cezalar daha sonra FETÖ/PDY kontrolünde olduğu ortaya çıkan Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından onaylandı.
15 Temmuz sonrası başlatılan soruşturmalar kapsamında söz konusu operasyonlara imza atan tüm polisler ile davada karar veren savcı dâhil tüm mahkeme heyeti, FETÖ/PDY üyesi olmak gerekçesiyle açığa alındı. Açığa alınan bu isimlerin büyük çoğunluğu terör örgütü üyesi olmaktan tutuklanmasına rağmen FETÖ/PDY kumpaslarıyla mağdur edilenler ise hâlâ cezaevlerinde tutulmaya devam ediliyor. (Fırat Aslan - İLKHA)