Cezaevinde 220 Hizbullah hükümlüsü var
HÜDA PAR İstanbul İl Başkanlığı tarafından düzenlenen "28 Şubat ve FETÖ Yargısı Mağdurları" konulu panelinde konuşan Avukat Murat Sadak, "Cezaevlerinden İslami faaliyetlerinden dolayı yaklaşık 300’e yakın mağdur var. Bunların 220’si Hizbullah davasıdır." bilgisini paylaştı.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası başlatılan soruşturmalar kapsamında FETÖ ile ilişkili binlerce yargı mensubu açığa alınmış, yüzlercesi de tutuklanmıştı. Söz konusu yargı mensuplarının kumpaslar sonucu neden oldukları mağduriyetler giderilmeyi beklerken, HÜDA PAR İstanbul İl Başkanlığı, “28 Şubat ve FETÖ Yargısı Mağdurları” konulu bir panel düzenledi.
Kazlıçeşme Kültür Merkezinde gerçekleştirilen panele, HÜDA PAR İstanbul il teşkilatı yöneticileri, gazeteciler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, mağdur yakınları katıldı.
Modaratörlüğünü Münevver Aktaş yaptığı panelin birinci bölümünde Avukat Murat Sadak, Gazeteci Arzu Erdoğral ile Esra Elönü ve Hizbullah hükümlüsü Yasin Demir’in eşi Semiha Demir birer konuşma yaptı.
Panelin açılış konuşmasını yapan HÜDA PAR İstanbul İl Başkanı Erdal Elibüyük, İslami kesimin 28 Şubat’tan önce başlayan bir mağduriyeti olduğunu dile getirerek şöyle konuştu:
“Özellikle Müslümanların 28 Şubat’ın daha da öncesinde başlayan bir mağduriyeti var. Bu anlamda FETÖ yargısı eliyle büyük bir mağduriyet var. Umarız bu panel mağduriyetin giderilmesine vesile olur. Bu memlekette birçoklarının mağduriyetlerini giderme adına önemli adımlar atılırken Müslümanların mağduriyeti hâlâ devam ediyor. Sayın Cumhurbaşkanı 5 yıl, 15 yıldır cezaevinde olanlar olduğunu söyledi. 28 Şubat mağduriyetleriyle ilgili bir an önce önemli adımlar atılmalı. 15 Temmuz’dan sonra bu ailelerden büyük oranda bize başvurular oldu. Bu ailelerin yeniden yargılama talebi var. Cezaevinde 15-20 yıldır tutuklu olan insanlar af istemediklerini, affı suçluların istediğini söylüyorlar. Kendilerinin ise yeniden yargılama ile birlikte haklılıklarının ortaya çıkarılmasını istiyorlar.”
Elibüyük’ün konuşmasının ardından panelin birinci oturumu başladı. İlk konuşmacı olan Avukat Murat Sadak, İslami camialara karşı düşman hukukunun uygulandığına dikkat çekti.
“Cezaevindekilerin çoğuna müebbet hapis cezası verilmiş”
İslami kesimin mağduriyetinin 28 Şubat öncesine dayandığını dile getiren Sadak, “2000’lİ yıllarda bu mağduriyetler zirve yaptı. Cemaatler ve İslami oluşumlara düşman hukuku uygulandı. Verilen cezalar ise dosyalara bakılmadan Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi tarafından onaylandı. Öncelikle devleti yönetenlerin anlayışının değişmesi lazım. Cezaevlerinden İslami faaliyetlerinden dolayı yaklaşık 300’e yakın mağdur var. Bunların 220’si Hizbullah davasıdır. Bunların ağırlığı müebbet hapis cezası almış. Bununla birlikte Sivas Davası, Hizb-ut Tahrir, İslami Hareket, İBDA-C ve Tevhid Selam davası mağdurları var. Bunun dışında mağduriyetler sadece cezaevinde yaşanmıyor. Yurdu terk edip, annesinden, babasından uzak mağdurlar var. Bunları da eklersek bu sayı daha da artar.” dedi.
“İnfaz sisteminin revize edilmesi gerekir”
“Peki, bunlar ne yapmışlardı?” diye soran Sadak, sözlerine şöyle devam etti: “Bunlar Cumhurbaşkanının ifadesiyle ‘Eski Türkiye’ye karşı çıkmışlardı.’ Adil düzen istiyorlardı ama kendilerine bu reva görüldü. Bunlar yargılandıklarında kendilerine farklı hukuk uygulandı. Mesela Hizbullah dosyalarında 10 bin kişi imzasız öz geçmiş raporlarından dolayı cezalandırıldı. Bu öz geçmiş raporlarını sanıklar kabul etmedi ve ceza aldı. Bunu örgüte üyelik olarak saydılar. Hizb-ut Tahrir davalarında mahkeme Hizb-ut Tahrir’i şeriat istemesinden dolayı silahlı örgüte tabi tutarak ceza verdi… Devletten af beklemiyoruz, adaletin yerini bulmasın istiyoruz. Yeniden yargılama yaşanan mağduriyetleri giderecek bir mekanizma olamaz. Yeniden yargılama olabilmesi için adil bir yargı sistemi kurulmalıdır. İşte böyle bir yargı sistemi hâlâ bulunamadı. Yeniden yargılama için dosyalar ele alındığında bu vakit alır ve mağduriyet ikiye katlanır. Bu nedenle infaz sisteminin revize edilmesi gerekir.”
“28 Şubat birçok hayatı çaldı”
Gazeteci Arzu Erdoğral ise 28 Şubat ve FETÖ yargısının neden olduğu mağduriyetlerin bir an evvel giderilmesi gerektiğini söyleyerek, “Geciken adalet adaletli olmasa da bir an önce 28 Şubat ve FETÖ mağdurları için ‘adalet, adalet, adalet’ demek için bir aradayız. 28 Şubat bin yıl sürecek dediler. 28 Şubat birçok hayatı çaldı. Bugün burada hepimiz geciken adaleti istiyoruz. Birçok Müslümanın hayatını mahvettiler, bununla birlikte hayatlarını çalarak, ailelerini de çeşitli zorluklarla baş başa bıraktılar.” dedi.
Çok sayıda 28 Şubat ve FETÖ yargısı mağdurunu dinlediğini söyleyen Erdoğral, FETÖ soruşturmalarından cezaevinde bulunan yargı mensuplarının kararlarının yok hükmünde sayılması gerektiğini belirtti.
Erdoğral’ın ardından konuşan Gazeteci Esra Elönü de yaşanan mağduriyetleri bildiğini ifade ederek, “Ben ilk Yasin Börü katledildiğinde naçizane bir canlı yayın yaptım. Orada Yasin Börü’nün annesi ‘Benim oğlum onlara ne yaptı’ diye sordu. Öyle bir ahtı ki bu beni çok etkiledi. Yasin Börü’nün annesinin ahı o insanları buldu. Biliyorum ki 15 Temmuz’dan sonra mazlumların sesi daha yoğun olarak çıktı. Bundan sonra sürece bakacağız.” diye konuştu.
“Çocuklarımız cezaevi yollarında büyüdüler”
Hizbullah hükümlüsü Yasin Demir’in eşi Semiha Demir ise yaşadıkları mağduriyetleri şu sözlerle ifade etti:
“Benim eşim Müslüman kimliğiyle bilindiği için zalim FETÖ’nün zoruna gitti. Öbür kardeşlerine yaptıklarını ona da yaptılar. Gece 03.00 gibi zalim FETÖ’nün polisleri evime baskın düzenlediler. Onlarca polis yüzleri maskeli, kapılarımızı fünyeyle patlatıp evime girip eşimi gözaltına aldılar. Eşim bana ‘babamı ara seni alıp götürsün’ dediğinde eşimi darp ediyordular. Eşimden 20 gün haber alamadık. Polisler evimde karakol kurdular. Evimde karakol kuran polislere ne olduğunu soran ev sahibimizi bile tutukladılar. Daha sonra serbest bıraktılar. Eşimin, 20 günlük gözaltından sonra Erzurum Cezaevine konulduğunu öğrendik. Bu Müslümanlara müebbet vermişlerse, ailelerine ağırlaştırılmış müebbet verdiler. Çocuklarımız cezaevi yollarında büyüdüler.”
“Bu zulüm değil de nedir?”
FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi ile gerçek yüzünün ortaya çıktığını söyleyen Demir, “Herkes bunların nasıl insanlar olduğunu anladı. Bunlar bize zulmettiler. Şu anda cezaevlerine düştüler. Bunlar ceza verdikleri Yusufilerin yanına, cezaevine girdiler. Şimdi bunların neden bıraktıkları izlere dokunulmuyor. Bu zulüm değil de nedir?” ifadelerini kullandı.
“Sesimiz bugüne kadar duyulmadı ya da sesimiz duyulmak istenmiyor”
Eşinin cezaevinde hastalandığını ve hastalığının ağırlaştığını söyleyen Demir, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu Müslüman kardeşleriniz sağlam olarak zindana atıldılar, bu zindanın verdiği eziyet yetmiyormuş gibi hastalandılar. Bunlardan biri de benim eşimdir. Eşim kronik hepatit hastası. Erzurum Numune Hastanesi eşimin cezaevinde kalmasının uygun olmadığına dair rapor veriyor. Ankara Numune Hastanesi bu raporun tersinde rapor veriyor. Şimdi bizim suçumuz neydi? Bu kardeşlerimizin suçları İslami hizmetleriydi. Bunları dışarı çıkarsalar toplumu ıslah ederler. Ne seydalar ne âlimler şimdi cezaevindedir. Sesimiz bugüne kadar duyulmadı ya da sesimiz duyulmak istenmiyor. Bu haykırışlarımıza rağmen sesimiz duyulmuyorsa biz diyor ki; ‘Hasbiallah ve nimel vekil’ İnşallah bizler eşlerimizin cezaevinden çıkışını göreceğiz. Maalesef bazı anneler ve babalar çocuklarını göremedi.”
Panelin birinci oturumunun ardından 28 Şubat ve FETÖ yargısı mağdurlarının fotoğraflarının yer aldığı bir sergi açıldı. (M. Hüseyin Temel, Zeki Aras, Mahmut Aydibek – İLKHA)