Soysal: Babamın naaşını artık bulun
1998 yılında Batman'daki evinin önünden çalıştığı işyerine gitmek üzere servis beklerken, FETÖ’cü polisler tarafından kaçırılıp, işkence edildikten sonra öldürülen Cevzet Soysal cinayetinde bir arpa boyu yol katedilemedi. Devlet içerisine sızan FETÖ yapılanmasının ilk kurbanlarından olduğu belirtilen Cevzet Soysal’ın naaşının bile ulaşılamaması; Soysal ailesini derinden sarsıyor.
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından ve Hizbullah’a yönelik olduğu iddia edilen bir dizi kaçırma eylemi neticesinde ortadan kaybolan ve bugüne kadar da izine rastlanılmayan Cevzet Soysal cinayeti hala aydınlatılmadı. Yaklaşık 19 yıl önce Batman'da kaçırılıp işkence edildikten sonra öldürülen Türkiye Petrolleri (TP) işçisi Cevzet Soysal’ın naaşının bile ulaşılamaması; Soysal ailesini derinden sarsıyor. Babasız geçen 19 yılda çok mağduriyetler yaşadıklarını dile getiren Cevzet Soysal’ın oğlu Mücahit Soysal, en azından babasının naaşının bulunmasını istediğini ve İçişleri Bakanlığı’ndan olumlu cevap beklediklerini söyledi.
SONUN BABAN GİBİ OLUR DEDİLER…
Yaklaşık 19 yıl önce FETÖ’cüler tarafından kaçırılarak katledilen Cevzet Soysal’ın oğlu Mücahit Soysal, Akit’e yazdığı mektubunda, mağduriyetlerinin son bulmasını istiyor. Babasını bulmak için yıllardır mücadele ettiğini ancak çeşit çeşit tehditlerle karşılaştığını ifade eden Soysal mektubunda, “Babam, 09.11.1998 yılında işe giderken evimizin önünde o zamanlar bilmediğimiz kişiler tarafından kaçırıldı. Kaçırıldığını anladıktan sonra Batman Emniyet Müdürlüğü’ne birden fazla başvuruda bulunduk. Ancak başvurularımızın devamlı tehdit, hakaret ve aşağılama ile sonuçlandı. Her seferinde babamızın bulunmasını istedikçe bizi kaale almamakla beraber bana ve anneme psikolojik baskı, telsizleri yüzümüze doğrultmak suretiyle “körü körüne gitsin” ifadelerini kullanıyorlardı. 2009 yılında Silopi Cumhuriyet Savcılığının, faali meçhul kemiklerin bulunması üzerine kayıp ailelerinin bulunduğu illerdeki gerekli mercilere başvurmaları istendi. Bende Batman Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele birimine başvurdum. Muhatap olduğum komiser olayı fazla dile getirmememi ve daha fazla karıştırmamamı söyledi. Zira karıştırırsam sonunun babamın ki gibi olacağını söyleyip tehdit etti.” ifadelerine yer verdi.
YIPRATILMIŞ BİR AİLE BIRAKTILAR
Babasız geçirdikleri yılların ne kadar zor geçtiğini mektubunda tek tek anlatan Soysal, şunları söylüyor: “Tüm başvurularımız yardım etme ile sonuçlanması gerekirken tehditler ile sonuçlandı. Bizde o tarihten itibaren ümidimizi kaybetmemekle beraber devletten, polisten yetkili tüm mercilerden ümidimizi kestik. Zira memleketimizi ve vatanın evlatlarını korumakla yükümlü olan bu sorumluluğu üstlenmiş her yetkili bize kapılarını kapatıp 2.sınıf muamelesi yapıyorlardı. Babamın kaçırılması bize hem maddi hem manevi bir darbe idi. 6 çocuğu babasız büyütmek zorunda kalan bir anne okumak isteyip de, okuyamamış, evin sorumluluğunu yüklenmek mecburiyetinde olan 15 yaşındaki bir erkek çocuğu… Üstelik bu yıpratılmış yok edilmiş hayatın haklı bir gerekçesi dahi yok. Sırf İslami bir yaşantısı olduğu için yok edilen hayatların hiçbir zaman affedilecek bir yanı yok, olamaz da!”
BABAMIN ÖLDÜRÜLDÜĞÜNÜ KİTAPTAN ÖĞRENDİM
Sabri Uzun’un “İn” isimli kitabında, babasının öldürüldüğünü öğrenen Mücahit Soysal, şöyle devam ediyor: “14 Ocak 2015’te Sabri Uzun’un “İn” adlı kitabında, babamızı kaçıran polisin (Hulisi Cemil Altınlı) ifadesi, kimler tarafından kaçırıldığı (FETÖ’cü polisler) talimatını verenin Batman Emniyet Müdürlüğü’ndeki polis müdürlerinin (Ahmet Akbal, Cemil Ceylan, Ömer Köse) olduğu yazılıyordu. Babamızın kaçırıldıktan sonra 1 ay kadar işkence gördüğünü (işkence türlerini dile getirmek dahi istemiyorum) ve boynu kırılmak sureti ile Cenab-ı Hakk’a kavuştuğunu öğrendik.”
KARDEŞİM EN AZINDAN BABAMIN NAAŞINI GÖRSÜN
Cevzet Soysal’ın naaşını bulunmasını isteyen oğul Soysal, mektubunu şu ifadelerle sonlandırıyor: “Babamızın akıbetinin belirsizliği kadar naaşını bulamamızda tam bir muamma. FETÖ’den darbe yemiş bir iktidarın FETÖ’den darbe yemiş bir aileye yardımı bu kadar güç olmasa gerek. Devlet büyüklerine mektuplarımızın, BİMER’e başvurularımızın, savcılık başvurularımızın haddi hesabı yok! Ancak hiçbir ilerleme yok. Bizim isteğimiz babamıza bu zulmü ve bize bu cehennemi yaşatan insanların yargılanması değil. Biz o hesabı hiçbir adaletsizliğin, zulmün göz ardı edilmeyeceği, beklemeye alınmayacağı, hafifletilmeyeceği güne bıraktık. Bizim isteğimiz babamızla tanışma ihtimalini kaybetmiş kardeşimin naaşıyla da olsa tanışma umudu, bir Fatiha ve 19 yıllık bekleyişin son bulması!” (Yeni Akit)