Türkiye, Fırat’ın doğusuna yönelik operasyonu neden erteledi?
Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda ABD tarafından 4 yıldır silahlandırılan YPG’ye yönelik operasyonunu erteleme kararının sebebi ne? Konuyu, Prof. Dr. Hasan Ünal ve Gazeteci Mehmet Ali Güller, Sputnik'e değerlendirdi.
Türkiye, ABD tarafından Fırat'ın doğusunda silahlandırılan YPG'ye yönelik operasyonunu erteledi. Karar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, ABD Başkanı Donald Trump'la görüşmesi sonrasında Fırat'ın doğusuna yönelik operasyonu bekletme kararı alındığını açıklamasıyla ilan edildi. Peki, ABD'nin beklenmedik bir şekilde bölgeden 60 ila 100 gün arasında çekileceğini açıklamasının ardından Ankara'nın operasyonu bekletme kararı nasıl açıklanabilir? Konuyu Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Ünal ve Gazeteci Mehmet Ali Güller, Sputnik'e değerlendirdi.
‘TÜRKİYE OPERASYONU ERTELEDİ ÇÜNKÜ ABD'NİN ÇEKİLMESİYLE OPERASYONUN PARAMETRELERİ DEĞİŞTİ'
Prof. Dr. Hasan Ünal'a göre, Türkiye'nin operasyonu ertelemesinin birkaç temel sebebi var. Ünal "Bunlardan birincisi, ABD'nin çekilme sürecinin devam etmesi. Zaten süreçle ilgili Ocak ayında ABD'den bir heyet gelecek. Muhtemelen orada sahadan bilgi paylaşımı yapılacaktır. İkincisi, ABD nin oradaki teröristlere yıllar içinde dağıttığı silahların mümkün mertebe geri çekilmesi olabilir. Çünkü ABD'nin dağıttığı silahlar, her ne kadar Türkiye'nin gerçekleştireceği bir operasyonu engelleyebilecek boyutta olmasa da, Türkiye söz konusu operasyonda asgari zayiat vermek için tedbirli davranıyor olabilir. Üçüncüsü ise, ABD'nin beklenmedik geri çekilmesinin, operasyonun parametrelerini değiştirmiş olması. Çünkü ABD'nin çekilmesinden önce Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna gerçekleştirmesinin an meselesi olduğu bu operasyonun bütün parametreleri ABD'nin orada olmasına dayanıyordu. Türkiye, bu saatten sonra PYD'ye karşı kararlılık göstermeye devam etmelidir ve öyle yapacaktır. Ancak bu operasyon kararlılığını sürdürürken Rusya ve Suriye ile koordinasyonu da son derece önemli" yorumunda bulundu.
‘ABD, KÜRDİSTAN PLANLARINI TÜRKİYE'YE RAĞMEN HAYATA GEÇİREMEYECEĞİNİ ANLADI'
ABD'nin planlarını Türkiye'ye rağmen hayata geçiremeyeceğini anladığı için çekilmek zorunda kaldığına işaret eden Ünal "Ben ABD'nin gerçekten çekildiğine inanıyorum. Çünkü ABD, Türkiye'ye rağmen Kürdistan planını hayata geçiremeyeceğini biliyordu. Washington'ın yapmaya çalıştığı, Türkiye'yi de bu planları konusunda ikna etmekti. Malum, ABD'nin bu projesinin Irak ayağının güçlenmesinde, Ahmet Davutoğlu dönemi politikalarının önemli rolü var. Amerika'nın yapmak istediklerine büyük katkılar sağladığına şüphe yoktu. ‘Çözüm Süreci' adı altında PKK'lıların o zamanlar geliştirdikleri ‘demokratik özerklik' talepleri de aynı doğrultudaydı ve ABD'yi Büyük Kürdistan'ın Türkiye ile birlikte oluşturulabileceğine ikna etti. Ancak bugüne geldiğimizde Türkiye, hem kendi sınırında bir Kürdistan planına izin vermemek hem de bunun için silah kullanma konusunda kararlılığını gösterdi. ABD'nin planını Türkiye'nin plana dahil olmaması çökertti" dedi.
‘TÜRKİYE İDLİB VE DİĞER KONULARDAN SIYRILIP FIRAT'IN DOĞUSUNA ODAKLANDIĞINDA SONUÇ ALDI'
zBölge ülkelerinin işbirliğinin önemine, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nde gerçekleşen referandumun bölge ülkelerinin itirazı ve kararlılığı sebebiyle hayata geçmediğini söyleyerek vurgu yapan Ünal "Bölge ülkelerini karşısına alan Barzani, 10 yıllık kazanımını 48 saat içinde sıfırladı. Sonrasında Türkiye'nin Suriye'de gerçekleştirdiği ardı ardına gelen operasyonlar oldu. Zaten o dönem itibariyle Türkiye'nin ABD'nin planlarına izin vermeyeceği ortadaydı. Sonra Türkiye'nin bu politikası daha da berraklaştı. Özellikle Soçi'de Rusya imzalanan mutabakatın ardından ABD'nin bu planının Türkiye eliyle bozulması kaçınılmazdı. Zira Soçi'deki mutabakatın ardından Türkiye, kararlılıkla Fırat'ın doğusuna yöneldi. Yani Türkiye ne zamanki İdlib ve benzeri konulardan sıyrıldı ve Fırat'ın doğusuna odaklandı; o zaman askeri gücüyle desteklediği politikalarından istenilen sonuçları almaya başladı. Türkiye, bu kadar kararlıyken, ABD'nin planlarında ısrarcı olması iki NATO müttefikini savaşa götürebilirdi. ABD, bunu bildiği ve göze alamadığı için geri adım attı. Türkiye'nin ABD'yi çekilmeye iten bu tutumu, Suriye'yle imzalanan Adana mutabakatı döneminde Türkiye'nin gösterdiği kararlılığa benziyor. Türkiye o zaman da kararlılığıyla Suriye'yi masaya oturtmuş, iki ülke 1998 yılında teröre karşı işbirliği için mutabakata imza atmıştı. Kanaatimce, hem bugün hem de geçmişteki bu örnekler, Türkiye'nin bir noktaya odaklandığı takdirde sonuç aldığını gösteriyor. Türkiye'nin gücünü hafife almamak lazım. ‘Zor, oyunu bozar' lafı boşuna söylenmemiş" diye ekledi.
‘ABD YA GERÇEKTEN ÇEKİLİYOR YA DA 60-100 GÜN ARASINDA YENİ BİR PLAN YAPMA PEŞİNDE'
Konuyu değerlendiren bir diğer isim, Gazeteci Mehmet Ali Güller ise ABD'nin Suriye'den çekilmesine temkinli yaklaşıyor. Ankara'nın operasyonun ertelenmesi kararını, ABD askerlerinin tamamen çekilmesinin beklenmesiyle gerekçelendirdiğini hatırlatan Güller "ABD'yi dünyada en iyi izleyen dışişleri bakanlıklarının başında Rusya Dışişleri Bakanlığı geliyor. İşte bu bakanlık, ABD'nin Suriye'den çekilecek olmasına en temkinli yaklaşan bakanlık oldu. Son olarak Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, ABD'nin Suriye'deki birliklerini çekeceğine inanmadığını söyledi. Bu temkinli açıklamalar, Moskova'nın ABD'nin çekilme açıklamasının arkasında bir başka planlama olduğunu düşündüğüne işaret ediyor. Mevcut tablo şöyle. ABD, ya gerçekten kaybetti ve çekiliyor ya 60 ile 100 gün içinde çekileceğini söyleyerek Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yapacağı operasyona karşı zaman kazanıyor, ya da güç kaybı nedeniyle çekiliyor ama bunu Türkiye'yle birlikte yeni bir planlamaya dönüştürmeye çalışıyor" değerlendirmesinde bulundu.
‘ABD'NİN TÜRKİYE'Yİ BATI KAMPINDA TUTMA VE BÖLGE ÜLKELERİYLE KARŞI KARŞIYA GETİRME GİRİŞİMLERİ SÜRÜYOR'
ABD'nin Türkiye'yi Batı kampında tutma girişimlerinin sona ermediğinin altını çizen Güller "14 Aralık tarihinde Erdoğan ile Trump arasında yapılan telefon görüşmesine dair her iki başkentten yapılan açıklamalar, bu üç seçenekten üçüncüsünü öne çıkarıyor. Türkiye ile ABD arasında son 50 gündür yapılan temaslara bakılırsa ve masaya konulan Brunson, FETÖ, Halk Bankası, Patriot vb. pazarlık konuları dikkate alınırsa, yeni bir durum var. ABD, üst düzey PKK liderlerinin başına ödül koyuyor, ABD'nin Suriye özel temsilcisi Jeffrey ‘Türkiye ile Kürtler arasında bir çözüm için çabalarımızı yeniden başlattık' diyor, Çavuşoğlu ‘Çekilmeyi ABD'yle birlikte koordine etmeliyiz, boşluk olmamalı. Bundan sonra siyasi çözüme odaklanmamız lazım' diyor. Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da ‘Arap ve Kürt kardeşlerimizin özgürlüğünü kendilerine iade etmek için Suriye'deyiz' diye açıklama yapıyor. Tüm bunlardan anlaşılması gereken şu: ABD güç kaybettiği için Suriye'den çekiliyor ancak esas hedefinin pratikte sürebilmesi için Türkiye ile bir planlama yaparak, Ankara'yı Batı kampında tutmaya ve bölge ülkeleriyle karşı karşıya getirmeye çalışıyor" ifadelerini kullandı.
‘TÜRKİYE'NİN ABD'NİN PLANLARINA ALET OLMAMASI İÇİN SURİYE'YLE ANLAŞMASI ŞART'
ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde özerk bir yapı kurma planlarını bir kenara bırakmadığını söyleyen Güller "ABD'nin esas hedefi Suriye'nin kuzeyinde bir Kürt devleti kurmak. ABD, Türkiye ile yeni planlamayı yaparken, bir Kürt devleti kurma hedefinden de vazgeçmiş olmuyor. Yöntem değiştiriyor ve ‘Türkiye'ye rağmen Suriye Kürdistanı kurmak' yerine Irak'ta denediği gibi, ‘Türkiye himayesinde Suriye Kürdistanı' planını devreye sokmaya çalışıyor. ABD, bu planlamanın finansmanını da, Kaşıkçı cinayetini kullanarak Suudi Arabistan'a yıkmış görünüyor. Peki bu plan tutar mı? AKP Hükümetinin Suriye'nin kuzeyine yönelik fetih iştahı ve bunu zaman zaman Misakı Milli ile örtüştürerek dile getiriyor olması, bu planı uygulayabilmesi noktasında ABD'nin elini güçlendiriyor. ABD şunu düşünüyor: Türkiye bölgeyi alsın, nasılsa Kürt nüfusu nedeniyle ileride durum Kürtlerin lehine değişecektir. Öte yandan Washington şunu da görüyor. Bu planı Ankara kabul ederse, Jeffrey'in söylediği gibi ‘Astana'nın da fişi çekilmiş olacak' ve Türkiye bölge ülkeleriyle yeniden karşı karşıya gelecek. Bunun doğal sonucu ise Türkiye'nin Atlantik stratejilerine yeniden çıpalanması olacak. Bu, Türkiye açısından en kötü senaryodur. Bunun gerçekleşmesi bölgede şimdikinden çok daha büyük felaketler doğurur. Tam da ABD'nin istediği gibi milletler boğazlaşmasına döner. Çözüm yok mu, elbette var. Türkiye ‘Suriye toprağında gözü olmadığını' ilan ederek ve Şam'la anlaşarak düğümü çözebilir. Bunu yaptığı takdirde Astana süreci daha da gelişir ve ABD'nin Suriye'den çekilmesi ‘plansız' kalır" diye ekledi. (Sputnik)