Moğollar vebayı Avrupa'ya niçin ve nasıl taşıdı?
Tarihin birçok devrinde karşılaştığımız, binlerce insanın hayatını alan salgın hastalıkların en büyüğü vebaydı. Moğollar'ın fetih hırsı ile akılalmaz yöntemlerle Avrupa'ya getirdiği veba, Ortaçağ'ın en karanlık dönemi olarak tarihe geçti.
Moğolların fetih uğruna vebalı kişileri mancınık yoluyla bulaştırdığı Avrupa'yı kasıp kavuran veba salgını yüzbinlerce insanın hayatına malolmuştu.
Veba, Yersinia pestis adındaki bakteri tarafından oluşturulan enfeksiyon hastalıklarına verilen genel isimdir. Antik çağlardan beri görülmekte olup hala Afirka'nın bazı bölgelerinde mevcuttur.
Bulaşıcı ve öldürücü bir hastalıktır. Vebanın farelerden bulaştığı kanısı yaygındır, ancak gerçekte bakteriyi yayan bir tür piredir ve fareler de bu hastalığın kurbanıdırlar.
Tarihte veba salgınlarından önce şehirlerde büyük miktarda fare ölümlerinin meydana geldiği görülmüş, ölü farelerle temas eden insanların, pire ısırması nedeniyle bu hastalığa maruz kaldıkları tespit edilmiştir.
İbn-i Sina (980-1037)'ya göre veba; durgun sular, gömülmeyen çürümüş cesetler, kayan yıldızlar, göktaşları, şiddetli ve sıcak rüzgârlar, yağmursuz fırtına nemliliği gibi hava ve toprak etkenleriyle havanın bozulmasından kaynaklanır. Çağdaş bir deyim kullanmak istersek, atmosfer kirliliğindeki değişiklikler.
Asıl konu ise vebanın Ortaçağ Avrupa'sını yakıp yıkması. Avrupa o güne kadar gördüğü en büyük işgal ile karşı karşıyaydı. Moğollar doludizgin Orta Asya'dan kalkmış Avrupa kapılarına dayanmıştı. Gittikleri yerleri yakıp yıkıyor böylece ele geçiriyorlardı.
Moğollar Avrupa'yı ele geçirmeyi kafalarına koymuşlardı. Karşılarına çıkan kaleleri bir bir ele geçiyorlardı. Ancak bazı yerler oldukça fazla direnç sağlıyorlardı. Onlardan biri de Kırım'dı. İşte tam burada tarihin biyolojik silahı devreye girdi.
Moğollar Kırım'ı Cenevizlilerden almak istiyorlardı. Ancak zorlu rakibi karşısında bir fikir akıllarına geldi. O sıralar Moğolların işgal ettiği topraklarda veba yaygındı ve birçok ölüm oluyordu. Komutanın aklına bu ölüleri kalelerin içine atma fikri gelmişti ama nasıl yapacaklardı?
Cevabı çabucak bulan Moğollar akıllara durgunluk veren bir yöntem geliştirdiler. Vebalı bedenleri mancınığa bağlayıp kalelerin içine atıyorlardı. Oldukça bulaşıcı bu hastalık kısa sürede bütün kaleye yayılıyor, herkesi hasta ediyordu. Moğollar da şehri ele geçirirdi.
Kırım'da başlayan bu 'yolculuk' hızla yayıldı. Çünkü hasta olan Kırım şehri Cenevizlilere aitti ve Cenevizliler de tacir bir topluluktu. Haliyle hastalık kolaylıkla Avrupa'ya taşındı gemilerle.
Gemi dışında hastalık savaşlarla da yayılıyordu. Moğollar Viyana önlerine kadar gelmişti. 1347 Avrupa tarihi için kara bir dönemin başlangıcı olmuştu.
Birkaç yıl içinde Avrupa'nın neredeyse tamamında veba hastalığı görülüyordu. Zengin fakir soylu sıradan vatandaş demiyor, tuttuğunu öldürüyordu veba. Hatta Aragon kralı IV. Pedro'nun karısı Kraliçe Leanor ve Kastilya kralı XI. Alfonso'nun oğluyla evlenmeye giderken Bordeaux'da ölen, İngiltere kralı III. Edward'ın kızı Joan da vardı. İki Canterbury başpiskoposu art arda vebadan öldü.
14. yüzyılda bu salgına "Büyük Ölüm" dense de, daha sonraki yıllarda "Kara Ölüm" olarak tanımlanmıştır. Bunun sebebi de, genel inanca göre, bu hastalık sonucunda deri altı kanamalar yüzünden derinin siyaha dönmesidir. Aslında bu ad mecazi anlamda kullanılmış olup, "kara" burada kasvetli, sıkıntılı, kederli anlamına gelir. (Ajanslar)