Sıra dışı bir mabet mimarisi
Londra Dizayn Müzesi geçtiğimiz günlerde yılın en iyi tasarlanmış on beş binasını seçti. Sidney, Paris ve Şanghay gibi şehirlerden seçilen modern binalardan birisi de İstanbul Büyükçekmece’deki Sancaklar Camii idi. Geçtiğimiz aylarda ziyaret etme imkânı bulduğum cami gerçekten sıra dışı bir mimariye sahip. Sıra dışılığı sadece modern mimari eserler arasından fark edilmiyor. Bir cami mimarisi açısından da ilginç bir deneme. Ayrıca caminin ödülü ilk değil. Singapur’daki dünya Mimarlık Festivali’nde de ödül almıştı.
Sancaklar Camii, klasik cami mimarisinin ana öğeleri olan kubbe, minare, mihrap gibi unsurları taşımıyor ya da bu fonksiyonlar farklı şekillerde tasarlanmış. Meyilli arazi yapısıyla uyumlu ve malzemesi taş olan yapının insana hissettirdikleri de farklı.
Caminin loş atmosferine dâhil olduğunuzda bir mabet içinde bulunduğunuzu net biçimde hissediyorsunuz. Hissetmek kelimesini özellikle kullanıyorum. Çünkü bir mabette his önemli bir farkındalık düzlemi.
Sancaktar Camii’nde geleneksel camii mimarisinin yüzyıllar içinde gelişip şekillenen unsurları aradan çekiliyor ve belki de insanlık tarihinin ilk evrelerine kadar gidebildiğiniz duygusunu yaşıyorsunuz. Öyle ki Hz. Adem(as)’e gelen din ile Hz. Muhammed (sav)’e gelen dinin aynı özden olduğu hissiyatını fark edebiliyorsunuz. Geleneğin insani eylemlerle şekillenmiş kültürel boyutları sıfırlanıyor ve ilahi boyut ön plana geçiyor.
Kuşkusuz bu değerlendirme, geleneği önemsiz ve değersiz bulma, yok sayma fikrinden beslenmiyor. Zira gelenek dini ve aynı zamanda insanlık serüvenini doğru anlama bakımından göz ardı edemeyeceğimiz bir unsur. Fakat cami mimarisi konusunda yeni ve farklı denemelerin yapılması zenginleştirici girişimler. Geleneğin kopyalarını yaparak hem geleneği deforme etmemek hem de yeni ihtiyaçlar üzerinde düşünmemizi sağlayacak açılımlar olması bakımından Sancaklar Camii öncü bir girişim.
Öte yandan ülkemizdeki sermaye sahiplerinin böyle kültürel zenginliklere fırsat veren teşebbüsleri hem dini, hem kültürel hayatımız açısından önemli ve örnek bir davranış. Türkiye’de cami yaptırma konusunda genel bir toplumsal hassasiyet olsa da, öncü, rafine ve çığır açıcı deneyimler ne yazık ki yeterli değil.
Özellikle İstanbullulara Sancaklar Camii’ni ziyaret etmelerini tavsiye ederim. Hatta bir gün beş namaz vaktinin her birini farklı bir camide kılarak mekân üzerinden eşsiz tecrübeler yaşamak güzel bir dini ve kültürel deneyim olabilir.
Selimiye, Süleymaniye, Fatih Camii kendi dönemlerinin mimarlık harikaları olduğu kadar biraz da yüzyılların birikimiyle değerli değil mi bizim için? Bu mekânları içinden geçen insanları, kürsüsünden okunan hutbeleri, bayram namazları, hatıralarıyla sevip benimsemedik mi?
Mescid-i Haram’dan, Mescid-i Nebevi’ye, Mescid-i Aksa’dan, dünyanın tüm Müslüman renklerinin izlerini yansıtan camilere kadar tüm mabetler tek bir yöne bakıyor. Fakat içinde binbir çeşit zenginliği barındırıyor. Fas’ta okyanusa bakan II. Hasan Camii’nde kıldığınız namazla, Emeviye Camii’nde kıldığımız namazın hissiyatı bambaşka. Bu zenginlik içinde Sancaklar Camii de aynı kıbleye dönük bu çağın önemli bir zenginliğidir.
(Akşam Gazetesi)