Amerikan gençleri ve Deniz Gezmiş
"Bugün Ortadoğu’da Amerikan emperyalizminin ileri karakolu olan İsrail’e karşı Arap halkları anti-emperyalist bir savaş yürütmektedir. Bu savaş Asya’da, Afrika’da, Latin Amerika’da ve bütün dünyada emperyalizmin baskısı altında ezilen halkların yürüttüğü devrimci kavganın bir parçasıdır. Emperyalizme karşı yürütülen savaş, bütün dünya halklarının ortak savaşıdır. Vietnam’da, Ortadoğu’da, Latin Amerika’da emperyalizme karşı atılan her kurşun, aynı zamanda Türkiye halkının kurtuluşu için sıkılmaktadır.." (Filistin mücadelesine katıldıktan sonra dönen Deniz Gezmiş’in yoldaşı Yusuf Aslan)
Bugün 6 Mayıs..
Bundan tam 52 yıl önce bugün 1972’de Türkiye devrimci hareketinin önderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edilmişti.
Deniz Gezmiş ve onun gibi düşünen 30 kadar genç Suriye, Lübnan ve Ürdün’e giderek Filistin halkının devrimci örgütlerine katılmış, İsrail’e karşı savaşmış ve bazıları oralarda yaşamını yitirmişti..
Hiç biri de ‘ Bize ne Filistin’den’ dememişti.
Onlar gibi çok sayıda genç dünyanın dört bir yanından Filistin halkının mücadelesine destek vermek için oralara gitmişti .
O zamanlar Filistin halkının mücadelesinde İslamcılar yoktu çünkü Türkiye dahil Arap ve Müslüman ülkelerinde İslamcılar ABD ve emperyalist ülke ve güçlerin emrindeydi.
Peki şimdi durum ne?
Geçen süre içinde dünyanın her yerinde olduğu gibi sol ve devrimci düşünce ve hareketler geriledi ve yerine din eksenli örgütlenmeler ön plana çıktı.
Tıpkı Filistin’de olduğu gibi.
Sol ve devrimci örgütlenmelerin işe yaramadığını ve işgal altındaki toprakların kurtarılması mücadelesinde sonuç alamadığını gören Filistinliler zamanla Hamas ve İslami Cihad gibi din eksenli örgütlere yönelmeye başladı.
Bunun sonucu olarak 2005 sonunda işgal altındaki Batı Şeria ve Gazze’de yapılan seçimlerde Hamas zafer kazanarak hükümeti kurdu ve şimdiki Hamas lideri İsmail Heniye başbakan oldu. Heniye başbakan oldu ama BM, AB, ve yabancı temsilcilerin gözetiminde yapılan demokratik seçimlerin sonuçlarını kimse kabul etmedi ve sonrasında gelişen olaylarla durum bugüne kadar geldi ya da getirildi.
Yani İsrail’in Gazze’deki soykırım ve toplu katliamına kadar.
7 Ekim’de başlayan olaylardan bu yana İsrail; ezici çoğunluğu çocuk ve kadın 40 bin Filistinliyi öldürdü, bir çoğu sakat kalan 100 binini yaraladı, 320 kilometre karelik alana İkinci Dünya Savaşında Almanya’ya atılan bomba kadar bomba attı, iki milyon Filistinliyi evsiz, aç, susuz ve ilaçsız bıraktı ve özetle herkesin hayatını cehenneme çevirdi.
Hem de tüm Arap ve Müslüman ülkeleri yöneten iktidarların gözü önünde. İktidarlar konuşmanın ötesinde hiç bir şey yapmayınca halklar da sessiz. Müslüman olmayan Batılı ülkelerde her hafta sonu milyonlar sokaklara dökülüyor ama Arap ve Müslüman ülkelerin sokakları bomboş.
Bizde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan Hamas’ı ‘Bağımsızlık ve kurtuluş mücadelesi veren Kuvayi Milliye’ye’ benzetirken önümüzdeki seçimlerde olası rakibi İBB Başkanı İmamoğlu Hamas için ‘Terör örgütü’ dedi.
Peki Deniz Gezmiş ve arkadaşları yaşamış olsaydılar nasıl bir tavır alacaklardı?
O dönemi yaşayan (İTÜ Makina’daydım sonra gazeteciliğe geçtim) ve tüm tartışma ve eylemlere aktif olarak katılan biri olarak hepimiz ‘emperyalizme, siyonizme ve gericiliğe karşı mücadeleye’ evrensel ve bir bütün olarak bakıyor ve öyle inanıyorduk. Hiç birimiz emperyalizm destekli Siyonizme karşı mücadele eden Filistinlilerin Müslüman ya da Hıristiyan olup olmadıklarına bakmıyorduk.
Tıpkı bugün Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ruhunu taşıyan ABD, Fransa, İngiltere ve bazı Avrupa ülkelerinde ayaklanan üniversite öğrencilerinin bakmadığı gibi.
Üstelik emperyalizmin merkezi ABD’de ayaklanan ve Filistin halkının direnişine destek veren öğrencilerin ezici çoğunluğu ülkeyi yöneten ailelerin çocukları. Bunun için de öğrenci ayaklanmalarıyla sistemin çökebileceği endişesini taşıyan ve dört yıl önceki Kongre baskınını unutmayan ve her fırsatta herkese ‘demokrasi palavralarını’ yutturmaya çalışan ABD yönetimi üniversitelere müdahale ediyor ve gençleri gözaltına aldırıyor. Çünkü Yahudi lobilerinin çok güçlü ve her alanda etkin olduğu ABD gibi bir ülkede İsrail ve Siyonizme karşı sesler yükseliyorsa sistem ve ‘kurulu düzen’ açısından işler kötüye gidiyor demektir.
Peki bizde durum ne ?
Çıt yok.
Yalnızca Filistin değil neresi olursa olsun mücadelenin olduğu her yer bizdeki üniversite gençlerinin ilgisini çekmiyor. Gezi olaylarından sonra iktidarın aldığı önlemlerin rolü var ama ülke genelinde yaşanan siyasal, ekonomik, toplumsal ve psikolojik baskılar daha ağır basıyor. İktidar kendi yandaşları hariç hiç kimseye nefes aldırmıyor.
Özgür düşünmeyi ve toplumsal duyarlılığı kısıtlamayı amaçlayan eğitim sisteminin egemen olduğu üniversitelerde başka türlüsü olamazdı. Az sayıda bazı üniversitelerde az sayıda gençlerin direniş ve mücadelesi ise ne medya ne de bu gençlerin ailelerinin ilgisi çekmiyor.
Özetle hemen hemen herkes Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının mücadelesinin ve bu mücadele yolunda canlarını feda etmesinden hiç bir şey öğrenmemiş ve çıkarılması gereken derslerden bir tekini çıkarmamış.
Ama yine de biz bugün siyasilerin ve ‘devrimcilerin’ Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla ilgili demeçlerini ve duygusal sosyal medya paylaşımlarını bolca göreceğiz.
Oysa Filistin mücadelesine katıldıktan sonra dönen Deniz Gezmiş’in yoldaşı Yusuf Aslan bakın ne demişti :
“Bugün Ortadoğu’da Amerikan emperyalizminin ileri karakolu olan İsrail’e karşı Arap halkları anti-emperyalist bir savaş yürütmektedir. Bu savaş Asya’da, Afrika’da, Latin Amerika’da ve bütün dünyada emperyalizmin baskısı altında ezilen halkların yürüttüğü devrimci kavganın bir parçasıdır. Emperyalizme karşı yürütülen savaş, bütün dünya halklarının ortak savaşıdır. Vietnam’da, Ortadoğu’da, Latin Amerika’da emperyalizme karşı atılan her kurşun, aynı zamanda Türkiye halkının kurtuluşu için sıkılmaktadır..’
Hikaye bundan ibarettir.
Anlamayanlar ve vicdanları körlendiğinden gereğini yapmayanlar için gerisi teferruattır. (6 Mayıs 2024, tele1)
NOT: Alıntı makaleler Hürseda Haber'in yayın politikasını yansıtmayabilir.