Putin Münih’e döndü
![](https://hurseda.net/resimler/yazarlar/20/11/47/mehmet-ali-guller.jpg)
"Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 2007 yılında Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşma bir milattı. Putin “Tek kutuplu dünyanın artık kabul edilemeyeceğini ve ABD’nin tek güç olamayacağını” ilan ederek, kimi Atlantikçilerin ifadesiyle “batı düzeninde ilk kırılmayı” başlatmıştı."
61. Münih Güvenlik Konferansı 14 Şubat’ta başlıyor. Öncesinde “Münih Güvenlik Raporu 2025” yayınlandı. 151 sayfalık raporun başlığı “Çok Kutupluluk”.
Önemli saptamalar içeren raporu ana hatlarıyla incelemeye çalışalım:
1. ABD liderliğindeki tek kutupluluk bitti
Raporun en önemli saptaması şu: “Dünya, ABD liderliğindeki tek kutupluluktan çok kutupluluğa doğru kayıyor.” Rapor bu süreci “gerilim ve belirsizliklerin arttığı bir dönem” olarak değerlendiriyor.
Kuşkusuz bu saptama özelikle Asyalılar için yeni bir şey ifade etmiyor. Çünkü Çin’den Rusya’ya, İran’dan Hindistan’a pek çok Asya ülkesi, uzunca bir süredir zaten “çok kutupluluk” döneminin başladığına işaret ediyordu. Hatta bu gerçeğin çeşitli Avrupalı siyasetçiler tarafından da dile getirildiği biliniyor.
Yine de Atlantik dünyasının Davos gibi önemli organizasyonlarından biri olan Münih Güvenlik Konferansı’nda bu gerçeğin artık dile getirilmek zorunda kalması iki kere önemlidir. İkincisini yazının sonunda söyleyeceğim.
2. ABD-Çin rekabetinin geleceği
Raporda dikkati çeken ikinci konu ABD-Çin rekabetine dair görüştür. Münih Güvenlik Raporu, “Geleceğin, ABD-Çin rekabetinin hakimiyetinde mi yoksa daha geniş bir çok kutuplu sisteme mi evrileceği belirsiz” diyor.
Evet, çok kutuplu bir dünya inşa oluyor ama bu zamanla iki kutba dönüşür mü? Amerikan Hegemonyası’nın Sonu (Kırmızı Kedi Yayınevi, 1. Baskı Mart 2019, 8. Baskı Nisan 2020) isimli kitabımda dünyanın beş merkezli bir sisteme doğru evrildiğine işaret etmiştim. O merkezler ABD, Çin, AB, Rusya ve Hindistan’dı. Kuşkusuz kitaplarımda ve yazılarımda, ABD’nin süreci götürme biçiminin bu beş merkezi, iki kutba zorlayabileceğini de belirtiyorum.
Emperyalist ABD’nin küresel liderlik için daha sert yöntemler seçmesi, Çin merkezli bir ülkeler grubu oluşumunu kaçınılmaz kılabilir.
3. ABD’nin rolü
Raporda “ABD’nin küresel liderlik rolünden çekilmesinin savaş ve barış konularının ötesinde sonuçlar doğuracağı” belirtiliyor ve “ABD olmadan, insanlığın karşı karşıya olduğu birçok ciddi tehdidin bazılarıyla mücadele edebilmenin hayal olduğu” savunuluyor.
Bu daha çok güvenliğini tamamen ABD’ye devretmiş Atlantikçi Avrupa kanadının görüşünü yansıtıyor. Oysa bugün ABD Avrupa açısından bile sorun çözücü değil, bizzat sorunun kaynağı durumundadır. Örneğin ABD’nin “Avrupa-Rusya” bağını koparmak üzere, Avrasyacılığa karşı izlediği çizgi Avrupa ekonomilerini felç etmiş durumda.
4. Liberalizm zayıflıyor
Münih Güvenlik Raporu’nun dikkat çeken saptamalarından biri de şu: “Çok kutupluluk sadece yükselen güçlerin artan etkisinde değil, aynı zamanda liberal değerlerin hem uluslar içinde hem de küresel sistem genelinde hakimiyetini kaybetmesiyle ideolojik bölünmelerin genişlemesinde de kendini gösteriyor.”
Amerikan liberalizminin küresel ölçekte zayıflamaya başladığı ortada. Atlantik’in ideolojik aygıtları bu erozyona “liberalizm zayıflarsa aşırı sağcılık, ırkçılık hortlar” iddiasıyla engel olmaya çalışıyor.
Oysa Avrupa’nın şikayet ettiği aşırı sağcılık da liberalizm ve serbest piyasacılık zeminindedir. Asıl mesele ise kamuculuktur. Dünya özellikle Covid-19 pandemisiyle birlikte kamuculuğun önemini bir kez daha görmeye başladı, çünkü liberalizm büyük insanlık sorunlarında yetersizdi.
5. Trump Atlantik’i zayıflatır
Münih Güvenlik Konferansı’nın raporu, Donald Trump’ın ikinci ABD başkanlığı döneminin çok kutupluluk sürecini hızlandıracağını düşünüyor.
Trump’ın “küresel iş birliğinden ziyade ABD çıkarlarına öncelik veren yaklaşımının, özellikle Avrupa’daki ittifakları zorlayacağı” savunuluyor.
Doğru. Trump’ın AB ülkelerine yaptırımları, ek vergileri ve AB toprağı durumundaki Grönland’ı zorla satın almak istemesi ABD-AB ittifakını zorluyor.
Raporda ayrıca “Trump’ın mevcut uluslararası düzeni elverişsiz olarak gördüğü ve muhtemelen ABD çıkarlarına ve Çin’in çevrelenmesine öncelik vereceği, bunun da müttefiklerle ilişkileri zorlayacağı” değerlendiriliyor.
Bu önemli. ABD’nin Çin‘le mücadeleyi ele alış biçiminden etkilenecek ülkeler AB ve Hindistan’dır. Washington’un tutumu bu iki müttefiki ile olan bağını zayıflatabilir.
6. ABD istikrar çıpası değil
Raporun en dikkat çeken saptamalarından biri de şu: “ABD artık bir istikrar çıpası değil, aksine korunulması gereken bir risk.”
Raporu yazanlar bu sonuca Trump’ın Grönland, Panama ve Gazze politikalarından hareketle ulaşmış durumdalar. Elbette ABD’yi dünya için sakınılması gereken bir risk olarak ortaya koyan başka bir çok politikası var.
Putin’in Münih konuşması Genelkurmay’ın sitesinde
151 sayfalık raporu bu ölçekte bir makalede inceleyebilmek elbette mümkün değil ama ana hatlarına dikkat çekmeye çalıştım.
Gelelim yukarıda “Münih Güvenlik Konferansı’nda çok kutupluluk gerçeğinin artık dile getirilmek zorunda kalması iki kere önemlidir” dememe…
Evet, konunun ikinci önemi şurada. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 2007 yılında Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşma bir milattı. Putin “Tek kutuplu dünyanın artık kabul edilemeyeceğini ve ABD’nin tek güç olamayacağını” ilan ederek, kimi Atlantikçilerin ifadesiyle “batı düzeninde ilk kırılmayı” başlatmıştı.
Konunun Türkiye’yi ilgilendiren kısmı ise şuydu: Genelkurmay Başkanlığı, Putin’in Münih’te yaptığı o konuşmanın tam metnini internet sitesinden yayınlamıştı.
Sonuç olarak 2007’de “tek kutupluluk bitti, çok kutupluluk başladı” diyerek Münih’te Atlantik dünyasına seslenen Putin, Münih Güvenlik Konferansı’nın “Çok Kutupluluk” başlıklı 2025 yılı raporuyla yeniden Münih’e dönmüş oldu! (CGTN Türk)
NOT: Alıntı makaleler Hürseda Haber'in yayın politikasını yansıtmayabilir.