Avrupa seçimlerinde ulusalcı sağın yükselişi ve Türkiye
Avrupa Parlamentosu (AP) koltukları için 6-9 Haziran’da yapılan seçimlerde “aşırı sağ” diye yanlış tanımlanan Avrupa ulusalcı sağının güç kazanacağı tahmin ediliyordu ama bu kadarı değil. Seçim sonuçlarının sarsıcı etkisi 9 Haziran gecesi ilk sonuçların alınmasıyla kendini gösterdi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Parlamentoyu feshederek ülkeyi acilen (30 Haziran’da) seçime götürme kararı aldı. Avrupa Birliğinin (AB) altı kurucu ülkesinden bir diğeri, Belçika’nın Başbakanı Alexander de Croo da istifa etti. Almanya Şansöylesi Olaf Scholz’un partisi Sosyaldemokratlar seçimden ciddi oy kaybı ile üçüncü çıktı. Halen görevdeki liderlerden AP seçimlerinden zaferle çıkansa AB’nin bir diğer kurucu ülkesi İtalya’nın Başbakanı Giorgia Meloni oldu. Meloni zaten İtalyan ulusalcı sağının lideri olarak iktidara gelmişti.
Bu manzara Türkiye-AB ilişkilerini ister istemez etkileyecek. Zaten AB liderleri 13 Aralık 2023 zirvesinde Türkiye’yi tartışmayı 2024’e bırakmışlardı. Türkiye’yi tartışma içini 5 Kasım 2024’te yapılacak ABD Başkanlık seçimleri sonrasına bırakmaları şaşırtıcı olmaz.
Ulusalcı sağın yükselişi
ABD’de de ulusalcı sağın temsilcisi Donald Trump’ın kazanması da artık kimseye şaşırtıcı gelmeyecek.
Tabii Avrupa ulusalcı sağının önemli liderlerinden Viktor Orban’ın yönetimindeki Macaristan’ın Haziran’da AB Dönem Başkanlığını Belçika’dan devralacak olması da tarihin ve siyasetin bir cilvesi oldu; Avrupa siyasetindeki sarsıntı 2024’ün ikinci yarısında durulacağa benzemiyor.
O nedenle AP seçimlerinde ne olup ne bittiğine biraz daha yakından bakalım.
Fransa’da Macron’un Rönesans Partisi yüzde 15 oy alırken, Marine Le Pen’in yeni yıldızı 28 yaşındaki Jordan Bardella Ulusan Birlik Partisi oylarını 10 puan artırıp yüzde 31 küsurla birinciliğe yerleşti. İşin ilginci Partinin de yükselip yüzde 14 ile Macron’u yakalaması.
Almanya’da Hristiyan Demokratlar (CDU/CSU) oy attırıp yüzde 30’la birinci sıraya yerleşti. Scholz’un SPD’si az önce gördük, üçüncü sırada. Ama neo-Nazi söylemleri nedeniyle AP’deki ulusalcı sağ Kimlik ve Demokrasi (ID) Grubundan dahi çıkarılan Alternatiflerin (AfD) yüzde 16 ile ikinciliğe yükselmesi. AFD’nin AP’de 17 milletvekili olacak.
Savaş yanlıları kaybetti
Başbakanın istifasıyla sonuçlanan Belçika AP seçimlerinde birinci parti hem ulusalcı hem de bölücü (yani Belçika’dan kopmayı savunan Yeni Flaman İttifakı oldu. Burada da ilginç olan ulusalcı sağdan sonra en fazla oy artıran partinin Marksist İşçi Partisi olması.
En ilginç tepkiyi verense Polonya ulusalcı sağının temsilcilerinden Başbakan Yardımcısı Jarosław Kaczyński oldu. Kaczyński oyunu kullandıktan sonra AB’nin kendileri için ekonomik bakımdan önemli olduğunu ama “Fransız-Alman emperyalizminin yeniden inşa girişimi olamayacağını” söyledi.
Fransa’da Macron, Almanya’da Scholz’un aldıkları yenilgi de Avrupa Parlamentosunda en fazla sandalye kaybedenlerin liberal Yeniden Avrupa (RE) ve Yeşiller olmaları da şaşırtıcı değil. Bu partiler Rusya’nın Ukrayna’ya savaşı konusunda ABD’deki Joe Biden yönetimi doğrultusunda en aktif konum alan, Gazze krizinde ABD-İngiltere çizgisinde en İsrail yanlısı tutum alan partiler. Tek neden elbette bu değil, ekonomik nedenler, göçmenler ve ülkelerde laik duyarlılığın yerini kilisenin yükselişine bırakmasının da payı var. Ama bu da bir ortak payda.
İtalya, AB, G7 ve Türkiye
Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri (FdI) Partisi AP seçimlerinden oylarını artırarak birinci parti çıktı. Meloni’yi 2022 İtalya seçimlerinde de iktidara taşıyan zaten ulusalcı sağ siyasetiydi. Meloni, faşist söylemiyle Lig partisi oylarını da (FdI) içinde eritmiş görünüyor. Fransa ve Belçika’da olduğu gibi İtalya’da da oyunu en çok artıran parti, yüzde 20 barajını geçen Sol Demokratik Parti oldu.
AB’nin dönem başkanının Macaristan olması gibi “Batı” kavramını en çok karşılayan kapitalistler kulübü G7’nin dönem başkanı da İtalya. (G7 üyeleri: ABD, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Kanada. AB Konseyi ve AB Komisyonu başkanları da oy hakkı olmayan doğal üye olarak katılıyor.)
G7 Zirvesi bu hafta 13-15 Haziran’da İtalya’nın Apulia şehrinde yapılacak. Macron ve Scholz’un buruk katılacağı zirvede ev sahibinin başı yukarıda olacak.
Meloni’nin ev sahibi olarak davet ettiği liderler arasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da bulunuyor. Diğer davetli ülkeler Ukrayna, Birleşik Arap Emirlikleri, Brezilya ve Arjantin. Zamanın ruhuna uygun sürpriz ise Meloni’nin Papa Fransicus’u da davet etmiş olması; ilk kez bir G7 zirvesine dini bir lider katılacak.
Türkiye: olumsuzluk içindeki fayda
Avrupa’nın ortaya çıkan yeni siyasi görünümü Türkiye açısından hem aleyhte hem lehte sonuçlar getirebilir. Aleyhte sonuçlar arasında Avrupa’da yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığı gibi şimdiye dek uçta görünen siyasi çizgilerin artık merkeze yaklaşıp merkezi etkileme gücünü artırmaları geliyor. Bu zaten bekleme odasından yarım asırdır çıkamayan AB ilişkilerinin böyle devamı anlamına gelir.
Bu Türkiye’de demokratik kalite çıtasının yükseltilmesi çıpasının daha da hasar görmesini getirecektir.
Avrupa’da ulusalcı sağın yükselişi ise ekonomi ve ticaret alanlarında ülkeler arası rekabetin artması nedeniyle Türkiye’nin lehine bir durum ortaya çıkarabilir. Türkiye’nin Rusya, Kafkaslar ve Orta Asya ile yakınlığı yeni imkân kapıları açabilir.
Türkiye’deki siyasi hava AK Parti’nin MHP ile 2017 Anayasa referandumundan itibaren kurduğu Cumhur İttifakıyla dini yönü ağırlık taşıyan ulusalcı sağ çizgiye yerleşmişti. Aynı eğilimi artık Avrupa’da da görüyoruz.
Çin ve Rusya bu durumu dikkatle izliyor.
ABD’de da ulusalcı sağ Trump ile iktidara gelirse, dünya 21’inci yüzyılın ilk çeyreğine hayli gergin tamamlayacak. (yetkinreport)
NOT: Alıntı makaleler Hürseda Haber'in yayın politikasını yansıtmayabilir.