"'ABD geri döndü' ama artık Avrupa Çin ve Rusya'ya ABD gibi bakmıyor"
"Biden, Münih konuşmasında 'ABD geri döndü' dedi ama artık Avrupa Çin ve Rusya'ya ABD gibi bakmıyor. Biden'da Erdoğan hükümetinin eski Türkiye'yi kötülerkenki gibi kendini büyük görme yanılsaması var." Tülin Daloğlu’nun Ceyda Karan ile söyleşisi:
ABD Başkanı Joe Biden, Avrupa'daki müttefiklerinin ilk önüne çıkışını pandemi koşullarında video konferans yoluyla Münih Güvenlik Konferansı vesilesiyle gerçekleştirdi. Biden, konferansa hitaben yaptığı konuşmada, "Amerika geri döndü" mesajını verirken, uluslararası sorunların üzerine aynı değerleri paylaştıkları Avrupalı müttefiklerle birlikte gitmeyi vaad etti. Biden, Trump dönemi dış politika yaklaşımlarından uzaklaşacağını söylerken, Transatlantik ittifakına vurgu yaptı, NATO ortaklığı ve dayanışmanın altını çizdi. Biden'ın özellikle Çin ve Rusya Federasyonu'nu hedef alması dikkat çekti.
ABD'nin yeni Başkan'ının vurgularına karşılık Avrupa'nın öne çıkan iki gücü Almanya ve Fransa'nın liderleri de Donald Trump'ın ardından Biden'ın başa gelişinden memnuniyetlerini dile getirdiler. Ancak Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Avrupa'nın savunmasına 'özerklik', Almanya Başbakanı Angela Merkel'in de ABD ile her konuda aynı çizgide bulunmadıklarını hissettiren söylemleri dikkat çekti.
Biden'ın Münih Güvenlik Konferansı vesilesiyle verdiği mesajları ve yeni dönemdeki ABD dış politikasının zorluklarını uzun yıllar Amerika'de görev yapmış gazeteci Tülin Daloğlu ile konuştuk.
‘Trump sonrası Biden'de büyük kahramanlık ruh hali var, adeta bir Hollywood senaryosu kurgulanıyor'
Tülin Daloğlu’na göre yeni ABD Başkanı'nda büyük bir ‘kahramanlık’ ruh hali var. Biden'lı yeni dönem için ABD'de 'büyük bir coşku' bulunduğunu, Trump yıllarında Demokratların yaşadıklarından sonra bunun anlaşılır olduğunu söyleyen Daloğlu, diğer yandan adeta bir 'Hollywood senaryosunun' kurgulandığını söyledi. Devletlerin değişen hükümetlere karşın sürdürdükleri politik çizgiler bulunduğuna dikkat çeken Daloğlu'na göre Biden yönetimi de tıpkı Erdoğan hükümetinin 'eski Türkiye'yi kötülerken yaşadığı kendini büyük görme yanılsamasını yaşıyor:
“Bu pandemi zamanında aslında daha önce erişime sahip olamayacağımız şeylere erişebiliyoruz. Eskiden Münih Güvenlik Konferansı'nı YouTube’da canlı yayından seyretme olanağımız olmazdı. Ancak davetliyseniz oraya giderdiniz. Ama şimdi YouTube’dan ben de seyrettim acaba ne diyorlar diye. Öncelikli olarak sadece Biden konuşmadı oturumda. Biden ile birlikte Almanya Şansölyesi Angela Merkel ve Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron da konuştu. Yani daha farklı bir açılım vardı. Onun da bir anlamı var bence. Biden, ‘Amerika geri döndü, Transatlantik müttefiklik geri döndü, geçmişe değil geleceğe bakıyoruz’ diyor. Büyük bir kahramanlık bir ruh hali var kendisinde eminim. Çünkü Trump dönemi Amerika’da Demokratlar açısından bakarsak çekilir azap değildi. 4 sene içerisinde bunu bitirebildikleri için büyük bir zafer coşkusu var. Biden ilk defa Amerikan başkanı olmak için mücadele vermedi. Ama en nihayetinde yaşının ileri olduğu bir vakitte bunu başarıya ulaştırdı. Bunu kendisi açısından da eminim bir anlamı var. Büyük bir coşku var, bir Hollywood senaryosu uygulanıyor adeta. Ama şunu gözden kaçırmamak lazım. Bizler Türk dış politikasıyla ilgili yorumlar yaptığımızda şunun altını çiziyoruz; iç politikayı ve dış politikayı lütfen birbirine endekslemeyin. Çünkü ülkelerin yönetimlere göre yani o ülkeyi yöneten dönemsel hükümetlere göre çıkarı yoktur. Ülkelerin baki olan çıkar tanımları vardı, buna bakmak lazım. Yani Amerika geri döndü, Trump gitti ben geldim dünya çok güzel oldu diye bir şey yok. Devletlerin sürdürebilirliği diye bir konsept var. Bu konsept Türkiye’yi eleştirirken varsa, Amerika için de var. Dolayısıyla bence Erdoğan hükümetinin ilk başlarda yaptıkları eski Türkiye’yi kötülerkenki kendilerini büyük görme yanılsaması korkarım ki Biden yönetiminde de var ve Amerika ölçeğinde yaşanıyor bu. Yani sorun çok daha büyük olabilir. Benim birinci algım bu."
'Almanya da Fransa da Amerika’nın Biden yönetiminin baktığı gibi Rusya’ya da Çin’e de bakmıyor'
Biden'ın Avrupalı müttefiklere önemli mesajlar verdiğini dile getiren Daloğlu, öte yandan Trump sonrası 'müttefiklik geri gelse de' Avrupa kanadında yaşanan değişikliklere dikkat çekti. Trump dönemindeki sürecinde Avrupa’nın da değişim geçirdiğini söyleyen Daloğlu, Almanya’nın da Fransa’nın da artık Çin ve Rusya'ya Biden yönetiminin baktığı gibi bakmadıkları değerlendirmesinde bulundu. ABD dış politikasının Trump öncesinde de Obama ve Bush dönemlerinde de yarattığı sorunlara dikkat çeken Daloğlu, aradan geçen zamanda artık 'ABD ne isterse yapacak bir AB görünmediğini' kaydetti:
"İkincisi şuna dikkat çekmek lazım. Münih Güvenlik Konferansı’nda konuştu, Macron vardı, Merkel vardı. Ama şuna dikkat etmek lazım, Amerika geldi. Transatlantik anlaşma, müttefiklik yeniden geldi ama Avrupa aynı Avrupa değil. Avrupa, Amerika değiştiğinde başka şeyler yaşadı. Biden yönetimi iş başı yaptıktan iki hafta sonra Fransa Devlet Başkanı Macron dedi ki, Rusya Avrupa’nın bir parçasıdır ve biz Rusya’yı dışlamayacağız’ dedi. Biden yönetimi seçildikten ama iş başı yapmadan iki hafta önce de Avrupa Birliği 7 yıl boyunca Çin ile yürütmüş olduğu ticaret anlaşması müzakeresini nihayete ulaştırdı. Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan’ın ‘Hızlı davranmayın, biz işbaşı yaptıktan sonra bunu tekrar bir ele alalım’ demesine rağmen 30 Aralık 2020’de o anlaşmayı imzaladılar. Yani Almanya da Fransa da Amerika’nın Biden yönetiminin baktığı gibi Rusya’ya da Çin’e de bakmıyor. Onlar daha farklı bir konfigürasyon görüyorlar. Biden 'çok güzel biz geldik, Amerika yeniden geldi' dedi. Ama Trump öncesinde Amerika sorunlu bir memleket değil miydi? Bush yönetiminden başladık, Irak, Afganistan, NATO Savunma Bakanları toplantısını da eminim derledi. Orada da bunun bir açmazı vardı. Ondan sonra Obama yönetiminin Suriye ve Libya’da yaptığını da herkes çekiyor. Ölenler de işin cabası. Dolayısıyla Amerika yeniden geldi de nereye geldi ve hangi Amerika geldi? Siz ne yapmak istiyorsunuz? Sizler de AB içerisinde olan ülkeler olarak bizim çocuklarımızsınız, girin kolumuzun altına, biz ne dersek onu yapın diye bu sefer o AB üyesi ülkelerin pek geleleri yok gözüküyor.”
‘ABD Vietnam’dan beri gücünün sınırını yaşıyor, Afganistan’da Vietnam benzeri çok daha kötü bir açmaz yaşanacak’
ABD’nin Vietnam Savaşı’ndan beri gücünün sınırını yaşadığını söyleyen Daloğlu’na göre, Afganistan’da da Vietnam benzeri çok kötü bir açmaz yaşanacak. Biden’ın ‘biz geldik, yeniden masa başındayız’ dediğinde Avrupa’nın ABD’yi ‘çiçeklerle beklemediğine’ vurgu yapan Daloğlu, Almanya’nın Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattı ve Çin ile ticaret konusunda ABD’yle aynı düşünmediğine işaret etti. Daloğlu, ABD’nin her zaman maksimalist bir politika yürüttüğünü belirtti:
“Çin ve Rusya’ya artı bir de otokratik yönetimlere karşı Biden yönetiminin aldığı tavrı da eklemek lazım. Çünkü bütün bunların hepsinde son derece sert katı keskin durum mevcut. Bunu akademik açıdan da tartıştığımızda hangisinden başlatmak istersek onu bilmiyorum. Woodrow Wilson’dan da başlatabilirsin. Ama o kadar gerilere gitmeyelim. Bush yönetiminden başlatalım. Oğul Bush’un Irak’a müdahalesindeki ana gösterge demokrasiler birbirleriyle kavga etmezler, savaşmazlar. O yüzden biz demokrasi getireceğiz dediler. Demokrasi getireceğiz dedikleri Irak’ta ilk başta NATO yoktu. Afganistan’da vardı. Şimdi bu haftaki NATO Savunma Bakanları toplantısında gördük ki NATO Afganistan ile ilgili henüz daha kararını alamıyor. Ama Irak’ta asker sayısını artırıyor. Ortalıkta daha başka şeyler var. Biz geldik demokrasi, ulus inşa ediyoruz dediğiniz zaman bunu inşa edemiyorsunuz. Vietnam’dan beri aslında Amerika gücünün sınırlarını yaşıyor. Afganistan’da aynı Vietnam’dakinin benzeri çok kötü bir açmaz yaşanacak. Ama bu sefer sadece Amerika değil bölge ve çok daha geniş kapsamlı bunun acıtan yansımaları var. Biden, biz geldik, Transatlantik müttefiklik, yeniden masa başındayız dediğinde çiçeklerle karşılamıyor kimse. Almanya tarafından bakarsak, Kuzey Akım 2 doğal gaz hattı Rusya’nın kuzeyinden Baltık Denizi’nin altından Almanya’ya giden hat. Biden yönetimi buna son derece sert bir tutum alıyor. Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki geçen hafta içerisinde gayet net bir mesaj verdi. Ama Almanya aynı şekilde düşünmüyor, düşünmek zorunda da değil. Çin ile keza aynı şekilde. Çünkü Almanya’nın otomotiv sektörü için Çin çok olumlu bir piyasa, onu satabiliyor. Merkel’in yerine gelecek olan kişi Rusya ve Çin’e Merkel’den de bence daha çok sıcak bakıyor. Onlar diyorlar ki tamam ama dünyaya tek bir taraftan baktığında işlemiyor. Aynı zamanda böyle ticaret yaptığın zaman onlar da sana bağımlı oluyorlar. Bunlar daha önce Keynesyen ekonomide hep konuşuldu. Amerika her zaman elini maksimalist açıyor. O maksimalist açtığı zaman demokrasiyi getiriyoruz veya Suriye’de Biden yönetimi gerçekten ne yapmak istiyor, henüz daha politikalarını görmedik. Ama Suriye’de bildiğimiz Amerikan pozisyonu İran’ı sıfırlamak. Bu son derece maksimalist bir yaklaşımdır. Çünkü İran, Suriye’nin yan kapı komşusu. Amerika bunu söylüyor ama İran’a bunu nasıl yapacaksınız, orada kafalar karışıyor. Ama maksimalist bir politikadır, bunu söylüyorlar, yapmaya çalışıyorlar. Bu aynı mentaliteyi uyguladığınızda, tamam Biden da bunları diyebilir. Ama bu dört sene içerisinde göreceğiz.”
‘ABD süper güç olma aşamasına gelmişti, bunu aldığı siyasi kararlar ve giriştiği askeri müdahalelerle harcadı’
Daloğlu’na göre bugüne kadar görülmemiş bir şekilde iç politikasında birbiriyle çatışan bir ABD’nin farklılığının iç hafife alınır olmadığı görüşünde. ABD’nin kendi içinde geldiği siyasi kutuplaşmadan olumlu bir şekilde çıkarsa kendi demokrasisini fabrika ayarlarına döndürebileceğini söyleyen Daloğlu diğer yandan da 'idealist bir dünya bulunmadığını' ekledi. ABD’nin zamanında dünyanın tek süper gücü olma aşamasına gelmişken, yöneticilerin bu gücü kendil aldıkları siyasi kararlarla ve attıkları adımlarla, özellikle 11 Eylül sonrasında giriştikleri askeri müdahalelerle harcadıkları değerlendirmesinde bulundu. Daloğlu, "Dolayısıyla çok pembe dünya, aman Biden geldi, dünya çok iyi oldu. Ben bunun çok büyük bir yanılsama olduğunu, bir Hollywood senaryosu olabileceğini ama realitenin ondan uzak olduğu kanaatini taşıyorum” vurgusu yaptı:
“Bugüne kadar görmediğimiz bir bölünmüş, ayrışmış, birbiriyle çatışan bir Amerika var. Bunun da farklılığını bence hiç hafife almamamız gerekiyor. Amerika’nın çok vermesi gereken mücadeleler var. Ama dinleyelim. Hakikaten bence dünyanın geri kalan toplumları için de Amerika’nın özellikle kendi içindeki siyasi kutuplaşmanın geldiği noktadan eğer ki bunu olumlu bir şekilde döndürürse, hukukun üstünlüğünü temel alarak ki şu anda Adalet Bakanlığı’nın sayfasında hakikaten bütün gözaltına alınanlar, tutuklananlar açık liste olarak paylaşılıyor, bu çok önemli. Mahkeme başladığında bakalım nasıl olacak? Trump, federal mahkemede yargılanacak diye birtakım adımlar atıyorlar. Bütün bu mücadelelerden olumlu dönecek olursa, Amerika ilk önce kendi demokrasisini hakikaten bozulmuş ayarından fabrika ayarlarına döndürdü, böyle idealist bir dünya yok. Ama hadi diyelim ki böyle daha olumlu bir hale döndürdü. O zaman örnek haliyle dünya toplumlarına bu işler kötü gidince düzeltmenin de yolu vardır diye örnek olabilir. Ama ben geldim, siz beni sayacaksınız, siz benim dediğimi yapacaksınız. Bugünkü yeni nesiller bile anne babalarına bu kadar itaat etmiyorlar. Biden bir özgüven patlaması yaşıyor, kendisi çünkü çok gururlu. Artı Amerikan milliyetçiliği de farklı boyutlardadır. Başka ülkelerdekileri daha farklı eleştirirler, kendilerininkini biraz farklı algılarlar. Ama soğuk savaşın bitiminin hemen akabinde daha önce Roma İmparatorluğu’nda belki bir zaman öyle bir güç vardı. Amerika öyle bir güce hakikaten dünyanın tek süper gücü olma aşamasına gelmişti. Çok kısa zamanda bunu kendi attığı adımlarla, kendi aldığı siyasi kararlarla ve bu kararların sonucu dış politikada attığı adımlar, kararlar ve akabinde 11 Eylül sonrasında giriştiği askeri müdahalelerle harcadı. Siyasi kapitaller harcanabilir. Türkiye de bunu çok güzel yapıyor. Amerika, Amerika ölçeğinde yapıyor. Dolayısıyla çok pembe dünya, aman Biden geldi, dünya çok iyi oldu. Ben bunun çok büyük bir yanılsama olduğunu, bir Hollywood senaryosu olabileceğini ama realitenin ondan uzak olduğu kanaatini taşıyorum.” (Sputnik)