“Gökçek araştırılırsa FETÖ’nün siyasi ayağı başlamış olur”
Gazeteci-yazar Murat Ağırel, yeni kitabı “Parsel Parsel”i ve Melih Gökçek’in Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönem yaşananları anlattı ve Bülent Arınç'ın Melih Gökçek için: “Ankara’yı FETÖ’ye parsel parsel sattı” hatırlatmasında bulundu.
“KENDİ KİTABIMI DELİL GÖSTEREREK SAVCILIĞA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDUM”
Murat Ağırel, Gökçek’in Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemdeki karmaşık ilişkiler ağına dikkat çekerek, “Parsel Parsel”i iki yılda hazırladığını ve oldukça da zorlu bir süreç olduğunu şu sözlerle dile getirdi:
“Sarmal, çıktığı zaman ben zaten bu kitabı yazmaya başlamıştım. Hatırlarsanız Sarmal’da 1919’dan itibaren Türkiye’de vuku bulan ve 1940’lı yıllardan sonra yayılmaya başlayan ‘Siyasal İslam’a dikkat çekmiştim. Melih Gökçek kitabını yazarken yine çok boyutlu incelememiz gerekiyor. Bu kitabı yazmamın amacı, Türkiye’nin son 30 yılına damga vuran bir anlayışı ortaya koymaktı. Normalinde bu kitabın on katı kadar bilgi ve belge var. Gazetecilik etiği gereği doğrulatabildiğiniz belgeleri yayınlamak zorundasınız. Bu kitaptaki belgelerin tamamının doğru olduğunu biliyorum. Hepsini doğrulatarak yazdım. Kitaba çok güvendiğim için de kitap çıktıktan sonra da konunun muhatapları tarafından yargıya taşınacağını umut etmiştim. Ama ne yazık ki, böyle bir girişim olmadığını görünce de ben kendi kitabımı delil göstererek gidip suç duyurusunda bulundum.”
“MELİH GÖKÇEK ANKARA’YI FETÖ’YE PARSEL PARSEL SATTI”
Eski Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Bülent Arınç, Melih Gökçek için “Ankara’yı FETÖ’ye parsel parsel sattı” iddiasında bulunmuştu. Ağırel’in kitabının ismi de bu iddiadan geliyor. Gazeteci-yazar Murat Ağırel, bu olayın perde arkasını ve FETÖ-Melih Gökçek ilişkisi ile Bülent Arınç-Melih Gökçek ilişkisine dair bilinmeyenler hakkında şunları söyledi:
“Özellikle bunların altı çizilerek üzerine gidilmesi gerekiyor. Bizler ülke olarak 15 Temmuz’da çok büyük bir badire atlattık. 15 Temmuz FETÖ darbe girişimine cesaret edebilecek hainlerin tamamı geçmişte siyasetteki isimlerle içli dışlı olan ve onlar tarafından semirtilerek büyütülen, rantlar sağlanan, onların bütün imkânları ve istekleri yerlerine getirilen kişilerdi. Bunların çok iyi irdelenmesi ve üzerinde durulması gerekiyor. Biz hâlâ 2021 yılına gelmiş olmamıza rağmen sabah haberleri açtığımızda FETÖ operasyonlarının devam ettiğini ve bu kişilerin bulunamadığını görüyoruz. Ben bu kişilerin bazı kişiler tarafından korunup kollandığını ve başka bir şeyler için hazırlandığını düşünüyorum. 15 Temmuz sürecine girerken Ankara’da Şadan Sakınan isimli bir savcı vardı. Bu savcı, daha önce 2010 KPSS kopya skandalının soruşturmasını senelerce hasıraltı ederek birçok insanın mağdur olmasına sebep olan kişi. Binlerce FETÖ mensubunun haksız yere kadrolara alınarak, devletin gizli bilgi ve belgelerinin olduğu Kozmik Oda’ya girilerek, bu bilgilerin ele geçirilerek devlet aleyhine kullanılmasının baş aktörü olan firari Ankara Cumhuriyet Başsavcı vekili kendisi. Bu kişi hakkında FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle açılan davada Ankara 16. Ceza Mahkemesi mal varlığına el koymuş durumda. Söz konusu davada Şadan Sakınan ‘silahlı terör örgütü üyesi olmak’ ve ‘görevi kötüye kullanmak’ gibi birçok suçtan yargılandı. O dönemde yapılan büyün yolsuzluklar ve usulsüzlükler 116 dava bu kişiye gidiyor, şikâyetleri hasıraltı ediyor. Dava açmıyor. 116 dava Melih Gökçek hakkında. Bu kişiye Gökçek neler vermiş? Bu kişi arazi almış, bu arazi belirli bir süre sonra da bir anda imar getirilerek değeri on-yirmi katına çıkmış. Arazi değerlendikten sonra satılıyor, satıldıktan sonra da imar değişiklikleri iptal ediyor. İptal edildikten sonra ise kooperatifler vasıtasıyla rantlar veriliyor. İşte ‘Parsel Parsel’in ayakları bunlardır.”
“DEVLETİN HAFIZASI ÇOK GÜÇLÜDÜR, UNUTMAZ!”
Gazeteci-yazar Murat Ağırel, Melih Gökçek’in AK Parti ile yollarının neden ayrıldığı sorusunu şu ifadelerle yanıtladı.
“Gökçek ile ilgili yargıya intikal eden dosyaların hiçbiri vuku bulmadı. Gökçek, yargılanmadı. Dolayısıyla da halk bundan haberdar olmadı. Siyasi konjonktür gereği başka nedenlerle de Gökçek’i destekleme söz konusu oluyordu. Şunu da söyleyebilirim; Mansur Yavaş’ın belediye başkanı olmadan önceki seçimde de aslında Yavaş’ın seçildiğini de tüm Türkiye biliyor. Fakat daha sonra bu seçim sonucu bir sihir elle değişikliğe uğradı. Bu süreç içinde tabii ki yapılan yolsuzluk ve usulsüzlükle ilgili Gökçek ve rahmetli Burhan Kuzu arasındaki bir telefon görüşmesi gündeme gelmişti. Gökçek, bir davadan ceza alacağı zaman ‘bununla ilgili bir kanun çıksa da’ diye başlayan bir görüşmeydi. Bu, kayıt açık kaynaklarda da var. Tüm Türkiye bu konuşmayı biliyor. Sonrasında da gördük ki, bu kanun çıktı ve Gökçek yargılanmadı. Öncesinde Çocuk Esirgeme Kurumunun başındayken, Keçiören Belediyesi zamanlarındaki yolsuzlukları nedeniyle de Tansu Çiller’in de olur verdiği yargılamalar zamanaşımına uğradı. Hakkında en çok şikâyet olan belediye başkanı Melih Gökçek. Ama Şadan Sakınan gibi savcılar Melih Gökçek’i o dönem çok korudu. Bu kitapta yazdıklarımla ilgili ben peşini bırakmayacağım. Bir yargılama başladığı zaman Gökçek ve ailesinin yurt dışı bağlantıları ortaya çıkacak. Gökçek ailesinin yurt dışındaki paralarının da incelenmesi gerekiyor. Çok büyük meblağlardan bahsediyoruz. Bu yargılamalar önünde sonunda yapılacak. Devletin hafızası çok güçlüdür, unutmaz. Bu yargılamalar başladığı zaman elimizde bir dönem hakkında çok büyük bir veri olacak. Aynı zamanda bazı şeylerin de başlangıcı olacak diye düşünüyorum.”
GÖKÇEK’İN HESAPLANAMAYAN SERVETİ
Açıklamasında Melih Gökçek’in servetinin hesaplanamadığını da vurgulayan Ağırel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gökçek’in serveti hesaplanamıyor. Çok büyük bir meblağ ve ihale çıkmazı var. Hangi ihalenin gerçekten yapılıp hangi ihalenin gerçekten yapılmadığı belki de on-on beş sene sürecek araştırma… Çok büyük bir ağ ve ilişkiler söz konusu. O paraların izinin sürülebilmesi ve neler yapıldığına dair ana merkezlerin tespit edilmesi gerekir. Bunlarla ilgili daha yüzlerce dava açılacak.”
“ÇOCUKLARA SİYASİ GÖRÜŞLERİNİ EMPOZE EDEBİLECEKLERİ ALAN OLUŞTURULMUŞ”
Melih Gökçek’in Çocuk Esirgeme Kurumunun başında olduğu dönemi ve kurumun yurtlarından 29 çocuğun yurt dışına satıldığına dair iddiaların yanı sıra çocukları imamların eğittiği iddialarını da anlatan Ağırel’in değerlendirmeleri şöyle:
“O dönem çocuklar bir şebeke tarafından yurt dışına satılıyor ve buna da göz yumuluyor. Tabii bu çok ayyuka çıkınca Gökçek, ‘Araştıracağım’ dedi ama her zamanki gibi bunun da üstünü örttü. Çocukların Fransa’ya satıldığı örtbas edildi ve bu dosyalar kapatıldı. Tabii bu çocukların sayısı basına yansıyanlar, basına da o dönem yansımayan çok çocuk var böyle. Gökçek, kurumun başına geldikten sonra yurtların içinde çocukların dini eğitim alabilmesi için alanlar tahsis edip, eğitim adı altında çocuklara siyasi görüşlerini empoze edebilecekleri bir alan oluşturmuş. Gökçek’in CIA ve İngiliz destekli Mücadele Birliği gibi bir yapının içinden gelip başka bir şey yapması da beklenemezdi.”
“GÖKÇEK ARAŞTIRILIRSA FETÖ’NÜN SİYASİ AYAĞI BAŞLAMIŞ OLUR”
Murat Ağırel, Gökçek döneminin araştırılması ve FETÖ’nün siyasi ayağı konusunda da önemli bir açıklama yaptı. Ağırel, “Melih Gökçek araştırılmaya başlanırsa FETÖ’nün siyasi ayağı başlamış olur. İlk yargılama olur ve bununla birlikte de o ağ genişletilirse diğer yerlerle bütün bağlantılar da ortaya çıkacaktır. Türkiye’de de FETÖ ile mücadele anlamında bir milat olacak.” dedi.
GÖKÇEK’İN HANGİ TARİKATLARLA İLİŞKİSİ VAR?
Melih Gökçek’in FETÖ dışında başka tarikatlarla ilişkisi olup olmadığı konusunda ise Ağırel, “Nakşibendi Tarikatına ait Muradiye Vakfı var. Erenköy Cemaatine ait. Buraya 1994’ten sonra yirmiye yakın şirkette belediye kaynaklarının aktarılması ile ilgili soruşturma geçiriyor. Bu soruşturma neticesinde tutulan raporlar var. Gökçek de o dönem gözaltına alınıyor. Gökçek, gözaltı sürecinden o dönem Adalet Bakanlığı müsteşarı Arif Yüksel’in devreye girmesiyle serbest bırakılıyor. O davadan da yargılanmıyor. Orada ortaya çıkan gerçek şu; Muradiye Vakfına bağlı yirmiye yakın şirket var ve o şirketlerin ihaleleri Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından tanzim ediliyor. O aldıkları ihalelerin bütün paraları da vakfa aktarılıyor. Bu gerçekler de devletin resmi belgeleriyle ortaya çıktı.” diye konuştu.
“ANKAPARK BİR İHANET PROJESİ”
Murat Ağırel, ANKAPARK Projesi’nin bir ihanet projesi olduğunu da sözlerine ekleyerek şöyle konuştu:
“Ben ANKAPARK Projesi bir ihanet projesi, diyorum. Çıkış amacı her ne kadar ‘biz turist getireceğiz’ olsa da projesiz sadece rant amaçlı yapıldığı zaman devletin, halkın, Anadolu insanının 719 milyon doları yani yaklaşık 5 milyar TL’lik rakamın çöpe atılması demek oluyor. Çünkü daha proje gerçekleştirilmeden, proje açılmadan yıllar öncesinde oyuncakların alındığını ve bu oyuncakları alan kişilerin yine Melih Gökçek ağının içindeki kişiler olduğu, bu kişilerin daha öncesinde yine siyasi figürlerin oğulları, çocukları olduğu görülüyor. Bunların neticesinde çöp olan ve açılsa dahi kullanılmayacak olan oyuncakların devletin kalbine resmen hançer gibi nasıl saplandığını ANKAPARK’ta canlı tanığı olarak görüyoruz. Ankara’nın nasıl yağmalandığını ve Atatürk ile hesaplaşmanın da ANKAPARK üstünden nasıl yapıldığını görüyoruz.”
“GAZETECİLİK SUÇ DEĞİLDİR”
Gazeteci ve yazar Murat Ağırel, “Parsel Parsel” hakkında Melih Gökçek’in “Okumadım ve okumayı da düşünmüyorum.” ifadelerini de değerlendirdi.
Ağırel, Gökçek ve oğullarının kendisini FETÖ vari tekniklerle bir şekilde itibarsızlaştırmaya çalıştığını ve gerçeklerin de üstünü kapatmaya çalıştıklarını söyledi. Aldığı ölüm tehditlerini de açıklayan Ağırel, gazeteciliğin suç olmadığının bir kez daha altını çizerek, “Önünde sonunda Gökçek ailesinin yargı önünde hesap vereceğinden şüphem yok.” diyerek sözlerini noktaladı. (CRI)