Tel Aviv, İran-Mısır ilişkilerinin gelişmesinden endişe duyuyor
Füze ve insansız hava aracı kabiliyetlerini geliştirerek Tel Aviv'e karşı bir caydırıcılık denklemi kuran Filistinliler bir de Mısır topraklarından yardım alırlarsa güçlerini daha da pekiştirecekler ve bunun İsraillilere bedeli de ağır olacaktır.
Bölge ülkeleri arasındaki gerilimleri her zaman kendi yalıtımını kırmak ve Arap ülkeleriyle normalleşmeyi ilerletmek için nefes alma imkânı olarak kullanan İsrail rejimi, bölgesel gelişmelerin, özellikle de İran ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerin çatışmaları azaltma yönünde ilerlemesi nedeniyle kafa karışıklığı, endişe ve geleceğe dair umutsuzluğa kapılmış durumda.
İran ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin düzelmesini engelleyemeyen İsrailli yetkililer, şimdi en azından diğer Arap ülkelerinin İran ile yeniden canlanan ilişkilerini sekteye uğratmak için çabalıyor. Tahran-Riyad yumuşama anlaşmasından sonra İran'la ilişkileri düzeltmeye hazır olduğunu dile getiren ve bu amaçla görüşme yürüten ülkelerden biri de Mısır.
Bu bağlamda İsrailli Yedioth Ahronoth gazetesi Çarşamba günü yayınladığı bir haberde, İranlı yetkililer ilişkilerin yeniden başlaması için ortamı hazırlamaya çalışırken, İsrailli elçilerin gizlice Kahire'yi ziyaret ederek Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi'ye Tahran-Kahire ilişkilerinin düzeltilmesinin durdurulması gerektiği konusunda baskı yaptığını yazdı.
İsrail'in endişeleri, Tahran-Kahire ilişkilerinin kırk yıllık bir aradan sonra yeniden canlandırılması konusunda geçtiğimiz yıl somut ilerlemeler kaydedildiği bir dönemde ortaya çıktı. Bu konuda gösterilen son çabalara ilişkin olarak bazı kaynaklar, geçtiğimiz ay Bağdat'ta Irak Başbakanı Muhammed Şii el-Sudani'nin arabuluculuğunda İranlı ve Mısırlı yetkililer arasında görüşmeler yapıldığını ve bu görüşmelerde iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin kademeli olarak geliştirilmesi olasılığının ele alındığını belirtti. Ayrıca Kasım ayında İran Çevre Bakanlığı Başkanı, Şarm el-Şeyh'te düzenlenen iklim değişikliği toplantısı çerçevesinde Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri ile görüştü. İki ay önce Mısır Turizm Bakanı, Mısır hükümetinin daha fazla turist çekme kampanyasının bir parçası olarak, Kahire'nin İran vatandaşlarının Mısır'a turist vizesi almaları için yeni kolaylıklar sağlayacağını açıkladı.
İran ve Mısır arasında şimdiye kadar pek çok siyasi ilerleme kaydedildi. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan da son günlerde iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da gelişeceğini umduğunu ifade etti.
Emir-Abdulahiyan, "Mısır tarafıyla görüşmeler devam ediyor ve Mısır ile ilişkiler bizim için önemli" dedi.
Bu etkileşimler göz önüne alındığında, iki ülkenin yakınlaşma yolunda büyük bir mesafe kat ettiği ve resmi bir açıklamaya fazla bir şey kalmadığı söylenebilir. İsraillilerin bunu engellemek için Kahire'ye koşmasının nedeni de bu. Tel Aviv'in İran-Mısır yakınlaşmasından duyduğu tehlike hissinin ardındaki itici gücü güvenlik endişesi teşkil ediyor.
İsrail'in bölgesel gerilimleri istismar ettiği günlerin sonu
Güvenliğini bölgedeki İslam ve Arap ülkelerini kendi iç sorunlarına gömdürmeye ve birbirleriyle çatıştırmaya dayandıran İsrail rejimi, son yetmiş yıldır İran ve Arap ülkeleri arasındaki gerginlik ortamını sınırlarını güvence altına almak için sürekli kullandı ve bir dereceye kadar da bunda başarılı oldu.
Şimdi ise Mısır'ın İsrail rejiminden uzaklaşması ve bölgesel gelişmelerin de etkisiyle Tel Aviv'in rakiplerine yaklaşması İsraillilerin kendilerini tehdit altında hissetmelerine neden oldu. İsrail'in bu endişesi Mısır'ın Arap dünyasındaki rolü ve tarihsel konumu, İsrail-Arap ve Filistin gelişmelerinden kaynaklanmaktadır.
Cemal Abdülnasır döneminde Mısır, İsrail işgaline karşı Arap dünyasının ve Arap milliyetçiliğinin lideriydi. O dönemde Abdülnasır, Arap uluslarının ve onların İsrail rejimine ve Batılı destekçilerine karşı mücadelelerinin sembolü olarak parladı ve Mısır, bölgedeki Araplar arasındaki bu imajını bir süre devam ettirdi. Şu anda da Kahire, Arap dünyasının politikalarını şekillendirmede öncü bir role sahiptir.
Ayrıca kalabalık nüfusu ve uygun coğrafi koşulları Mısır'a Arap dünyasında üstün bir konum sağlamaktadır ve Kahire'nin Arap Birliği'ndeki dinamik politikası nedeniyle ülke, bloğun yaklaşım ve politikalarının belirlenmesinde her zaman ağırlık sahibi olmuştur. Öte yandan, geçtiğimiz yüzyılda Mısır, El-Ezher Üniversitesi'ne ev sahipliği yapması ve Arap ülkelerinden çok sayıda öğrencinin Mısır'dan mezun olması nedeniyle Arap dünyası üzerinde hem bilimsel hem de kültürel açıdan büyük bir etkiye sahip olmuştur.
Mısır aynı zamanda Soğuk Savaş döneminde 'Bağlantısızlar Hareketi'nin kurucularından biri olmuş ve ülkeyi Kuzey Afrika ve Batı Asya'daki ilişkilerinde bir denge unsuru olarak gören Doğulu ve Batılı güçlerin her zaman odağında yer almıştır. Ayrıca bu ülkenin Müslüman dünyasının en büyük sorunu olan İşgal Altındaki Filistin sınırlarına yakınlığı, Kahire'yi bu bölgesel çatışmada bir rol oynaması için ilgi odağı haline getirmiştir.
Mısır, 1978 yılında İsrail rejimiyle Camp David barış anlaşmasını imzaladı ve o tarihten bu yana Tel Aviv'le yakınlaşma yolunda ilerledi. Bu sayede İsraillilere siyasi bir ağırlık, Arap dünyasına bağlayıcı bir köprü, İsrail-Filistin görüşmeleri için bir katalizör ve Oslo Anlaşmaları ve 2002 Arap Barış Girişimi gibi sonuç veren anlaşmaların destekçisi olarak hizmet etti.
Son on yılda Başbakan Benjamin Netanyahu ve diğer İsrailli yetkililer, özellikle Suriye krizinin başlamasından sonra İranofobik bir politika izleyerek Araplara yakınlaştılar ve hatta bazı Arap devletleri Amerikan baskısı altında normalleşmeye itildi. Ancak son aylardaki gelişmeler İsrail'in istediği gibi gitmedi.
Fars Körfezi monarşileri ile İran arasındaki ilişkilerin düzelmesi ve ardından Ürdün ve Mısır'la ilişkilerde beklenen gelişmenin yaşanmasının ardından İsrail'in gergin koşullardan faydalanmasının önü kesilmiş olacak. Geçen yıl ABD ve İsrail'in İran'a karşı bölgesel bir koalisyon kurma çabalarının ortasında Mısır hükümeti Tahran'a karşı herhangi bir askeri koalisyona katılmayacağını açıklamıştı ve son on yılda Arap monarşilerinin aksine Kahire İran konusunda muhafazakâr davranmaya çalıştı.
Mısır'ın İran'la ilişkilerini yeniden başlatması halinde İsrail işgali üzerindeki güvenlik kuşatması daha da sıkılaşacak ve bu durum işgal altındaki topraklardaki koşulların son derece gergin olduğu bir dönemde Tel Aviv için tehlikeli olabilir.
Mısır Tel Aviv'den uzaklaşıyor
Mısır, İsrail rejimi ile uzlaşma anlaşması imzalayan ilk Arap ülkesi olmuştur ve kamuoyu baskısını hafifletmek için her zaman Tel Aviv ile daha fazla Arap ülkesini barıştırmak için çalışmıştır. Bu nedenle Mısır hükümeti Arap-İsrail normalleşmesinde seçkin bir role sahiptir ve başka bir deyişle Arap-İsrail siyasi ilişkilerinin kolaylaştırıcısı olmuştur. Ancak son aylarda İsrail'in işgali genişletme politikaları ve Arapların İran'a yakınlaşması nedeniyle normalleşme projesi durma noktasına geldi ve bu durum, Araplarla ittifak kurarak İran İslam Cumhuriyeti'ni izole etmeyi amaçlayan ancak şimdi kendisini bir güvenlik kuşatması içinde bulan Tel Aviv için ciddi bir tehdit olarak görülüyor. Dolayısıyla İsrailliler için Mısır'ın İran'a yaklaşması Arap dünyasında iyi bir müttefiki kaybetmek anlamına geliyor.
Ayrıca Mısır son kırk yılda terörist gruplar ile işgal altındaki topraklar arasında tampon bölge rolü oynamış ve Sina çölündeki militanları İsrail sınırlarından uzak tutmuştur ve İsrailliler Mısır'ın bu iyiliğini takdir etmektedir. Ancak İsrailliler Kahire'nin Tel Aviv'den uzaklaşmasını, apaçık sahte olan sınırlarına yönelik bir tehdit sayıyor.
Ayrıca Mısır, Filistinli direniş gruplarıyla yaşanan gerginliklerde her zaman arabulucu rolünü üstlendi ve aslında İsrailli liderler, yerleşimcilerin güvenliğini korumak için Mısır'ın kapasitesinden yararlanıyor. Ancak bugünlerde Mısır hükümetinin İsrail rejimiyle ilişkileri gerilmiş durumda ve Kahire, İran'la işbirliğini genişleterek Tel Aviv üzerinde baskı kurmaya ve Filistinlilere karşı tartışmalı planlarını uygulamaktan vazgeçmeye zorlamaya çalışıyor. Dolayısıyla İran ve Suudi Arabistan arasında imzalanan diplomatik anlaşmalarla birlikte İran'ın Kahire ile ilişkilerini yeniden başlatması da mümkündür ve bu alanda ilerleme kaydedilmesi, engellerin ve güvensizliğin ortadan kaldırılmasına ve geçmişte yaşanan gerginliklerin giderilmesi için uygun bir atmosfer yaratılmasına bağlıdır. Her iki tarafın da iradesi ve ciddi kararlılığı göz önüne alındığında bu konu ulaşılamaz gözükmemektedir.
Direniş Ekseninin daha da güçlenmesi korkusu
Bir diğer önemli konu ise İsrailliler için İran'ın Mısır'da güç kazanmasının hemen yanı başındaki Direniş Cephesinin güçlenmesi anlamına gelecek olmasıdır. Diplomatik ilişkilerden bağımsız olarak İran ve Mısır arasındaki ilişkilerin gelişmesi, iki ülke arasında ekonomik ortaklığın önünü açacak ve İranlı şirketler, uzmanlıkları ve teknolojileri sayesinde Mısır'ın son yıllarda iyi gitmeyen ekonomik sektörüne yatırım yapabilecek. Filistin'in en büyük destekçisi olan İran'ın Mısır'daki güçlü siyasi ve ekonomik varlığı, işgale karşı İslam ülkeleri arasında daha fazla etkileşime neden olacaktır ki bu husus son aylarda iyi bir şekilde gözlemlenmiştir.
Öte yandan Mısır'ın Gazze Şeridi ile ortak sınırı olması nedeniyle Tel Aviv, Refah Sınır Kapısı çevresindeki İran yatırımlarının bölgenin büyümesine katkıda bulunmasından korktuğu için Tahran-Kahire yakınlaşmasından çekiniyor. Gazze 2007'den bu yana boğucu bir kuşatma altında olduğundan, Refah'ta ekonomik avantajların yaratılması Gazzelileri güvenlik ve ekonomik kıskaçtan kurtaracak ve İran ile Mısır'ın Filistin bölgesine yardımlarını artıracaktır. Daha güçlü bir Gazze direnişi, İsrail'in Gazzeliler üzerinde baskı kurma planlarını etkisiz hale getirecektir. Füze ve insansız hava aracı kabiliyetlerini geliştirerek Tel Aviv'e karşı bir caydırıcılık denklemi kuran Filistinliler bir de Mısır topraklarından yardım alırlarsa güçlerini daha da pekiştirecekler ve bunun İsraillilere bedeli de ağır olacaktır. (Alwaght - Çeviri: Medya Şafak)