Filistinli gençler İsrail'in kartlarını nasıl alt üst etti?
Siyonist Rejim, artık önceki nesillere benzemeyen ve sadece İsrail'in yok edilmesiyle ilgilenen Filistinli ve Arap gençlerden oluşan bir nesille karşı karşıya olduğunu gördü.
Bu günlerde Filistin'de yaşanan gelişmeler, ilk silahlı Filistin intifadası olarak kabul edilen 2000 yılındaki ikinci intifadayı anımsatıyor; 5 yıl süren intifada sonunda uzlaşma ekibi (Filistin Özerk Teşkilatı) ve bazı Arap liderlerin kandırması ve bağımsız Filistin devleti vaadiyle durduruldu.
Filistin'de İlk Silahlı İntifadadan Bu Yana Direniş Süreci
Bu aşamadan sonra, Filistin direnişi başta Hamas ve İslami Cihad Hareketi olmak üzere Gazze Şeridi'nde konuşlu gruplarla sınırlı kaldı ve Temmuz 2006'da işgalci rejimin Hizbullah'a karşı yenilgisinden sonra, Gazze'deki Filistinli grupların siyonist düşmanla mücadele motivasyonu artmış oldu; Öyle ki son 20 yıl içinde İsrail rejimi ordusu ile Gazze direnişi arasında birçok savaş yaşandı.
2008 yılından sonra Filistin direniş grupları ile Siyonist Rejim arasında yaşanan savaşlarda, Filistinliler ilk kez gelişmiş ve etkili silahları, özellikle de çatışma denklemlerinin değişmesinde büyük rol oynayan füze silahlarını kullandılar.
Filistin'de dengelerdeki değişimin doruk noktası, "Kudüs'ün Kılıcı" savaşı olarak bilinen Mayıs 2021 savaşıyla bağlantılıdır. Bu savaş aynı zamanda Filistinliler ile Siyonist işgalciler arasındaki çatışmanın tarihinde benzeri görülmemiş bir stratejik değişimin de başlangıcıydı; Bu tarihi olayda işgal altındaki topraklarda ve hatta 1948 topraklarında ilk kez tüm Filistinliler birleşti.
Kudüs Kılıcı'ından Sonra Filistinlilerin Olağanüstü Birliği
Gazze direnişi Kudüs Kılıcı Savaşını Kudüs halkını ve Mescid-i Aksa'yı düşmanın saldırılarına karşı savunmak için yaptı ve askeri ve füze gücünü eşi benzeri görülmemiş bir şekilde sergiledi. Bu savaşta 6 milyon Siyonist yerleşimci direnişçilerin füzelerinden korktukları için yaklaşık iki hafta sığınaklarda kaldılar. Savaş, ABD'nin sınırsız desteği ve dünyanın en gelişmiş silahlarıyla donatılmış İsrail ordusu için skandal bir hezimetle sonuçlandı. Böylece Filistin direnişi yeni bir geçiş aşamasına girdi. Bu aşamanın dönüm noktası, Filistin halkının Ramallah'taki özerk örgütüne güvenmemesidir. Bu, işgalci düşmana karşı mücadele eden direnişin zafere ulaşmasını kolaylaştırır.
Kudüs Kılıcı savaşından sonra siyonist güvenlik ve askeri çevreleri, İsrail için ölümcül bir senaryo yaratacak olan üçüncü Filistin intifadasının meydana geleceği konusunda defalarca uyarıda bulundu. İşgalcilerin yeni bir Filistin intifadasından korkması yersiz değil; Çünkü yeni intifadanın göstergeleri her geçen gün daha da görünür hale geliyor.
İsraillilerin İşgal Edilmiş Topraklardaki Huzurunun Sonu
Filistin'de ikinci silahlı intifadanın başladığının ilk göstergesi, Batı Şeria'da sık sık Siyonizm karşıtı eylemlerin düzenlenmesidir. Genel olarak Filistinli gençlerin yürüttüğü direniş operasyonları, 2014 savaşından sonra ortaya çıktı ve bunun nedeni, Batı Şeria'da yaşayan Filistinlilerin Gazze'deki direnişe olan güveniydi; Kudüs Kılıcı savaşından sonra direnişin Filistin'in kurtuluşu ve düşmanına karşı mücadeleye önderlik edebilecek güçte olduğu ispatlandı.
Ancak direnişle çatışmada ABD ve İsrail'in tüm kartlarını alt üst eden Kudüs Kılıcı savaşından sonra direniş operasyonları ya da "bireysel direniş eylemi" sadece Batı Şeria'da değil, Kudüs ve 1948'de işgal edilmiş topraklarda yoğunlaştı. Bu aşama “Filistin'de İsraillilerin istikrar ve güvenliğinin sona ermesi” aşaması olarak bahsediliyor. Siyonistler işgal altındaki Filistin'de yaratılan ortam nedeniyle, bu toprakların hiçbir yerinde kendilerini güvende hissetmedikleri ve hayatlarının her an tehlikede olabileceği kanaatine varmışlardır.
Yatırımcıların ve teknoloji şirketlerinin işgal altındaki topraklardan kaçışı ve tersine göçün yoğunlaşması, Siyonistlerin yaygın güvensizlik ortamında Filistin'deki geleceklerinden duyduğu endişeyi gösteriyor.
Filistin'in Yeni Nesli, Filistin Halkının Amacını Gerçekleştirmeye Çalışıyor
Batı Şeria'da veya Kudüs'te ve hatta 1948'de işgal edilmiş topraklarda yapılan şehadet operasyonlarının faillerinin çoğunun direniş gruplarıyla hiçbir bağlantısının olmaması dikkat çekicidir. Tamamen bireysel olarak yapılan operasyonların faillerinin çoğunun 20 yaşın altında olduğu biliniyor.
Böyle bir yaklaşımın sonucu, Batı Şeria'da, son iki yıldır Siyonistlerin korkulu rüyası olan Nablus ve Cenin taburları ve "Arin el-Esved" gibi genç ve bağımsız grupların ortaya çıkmasıdır.
Bu, önceki nesillerle hiçbir ortak yanı olmayan yeni bir Filistinli neslin ortaya çıktığını gösteriyor. 1940'larda Siyonist işgalin başlangıcına tanık olan eski Filistin kuşağı, Arap ordularının Filistin'i özgürleştireceğine umut bağladığı için işgale direnmek için etkili bir eylemde bulunmamıştır.
1967 savaşında Arapların yenilgisinden ve dönemin Mısır hükümeti ile Siyonist İsrail arasında "Camp David" anlaşmasının imzalanmasından sonra, Filistinliler mücadeleye devam etme konusunda hayal kırıklığına uğradılar. Filistin Özek Teşkilatı çerçevesinde hain uzlaşma ekibinin Oslo Anlaşmasına imza atması Filistinlilerin mücadelesini engelledi.
Filistin Davasının Yeniden Canlanmasında İran İslami Devriminin Stratejik Rolü
İran'da İslam Devrimi'nin 1979'daki zaferi, Filistin halkı için umut ışığı oldu; Çünkü Arap devletlerinin çoğunun İsrail'i doğrudan ve dolaylı olarak tanıdığı ve Filistin davasının ortadan kalktığı bir ortamda, İmam Humeyni (ra) önderliğindeki İslam Devrimi, Filistin meselesini bir kez daha dünyanın gündemine getirmiş ve Filistin'in dünya haritasından silinmesine izin vermemiştir.
İslami Cihad Hareketi ve Hamas gibi direniş gruplarının kurulmasının ardından Filistinliler mücadeleyi sürdürmeye umut bağladılar; 2000'de sözde yenilmez İsrail ordusunun Hizbullah tarafından büyük bir yenilgiye uğraması ve İran'dan Lübnan, Suriye, Irak, Filistin ve Yemen' kadar uzanan Direniş Ekseni'nin ortaya çıkmasıyla birlikte Filistin'in yeni nesli yeniden hayata kavuşmuş oldu. Bu, işgalci rejimin ilk başbakanı David Ben-Gurion'un "Yaşlılar ölür, gençler unutur" şeklindeki teorisinin yanlış olduğunu gösterdi. Bunun en bariz örneği, geçtiğimiz haftalarda işgal altındaki Filistin'in güney sınırında 20 yaşındaki Mısırlı asker Muhammed Salah'ın İsrail'e yönelik düzenlediği eylemde şehit olmasıdır.
Ancak son günlerde Batı Şeria'daki Cenin kenti, Filistin direnişinin bir simgesi haline geldi ve bu bölgenin gençleri, Siyonist düşmanla mücadele tarihinde benzeri görülmemiş operasyonlar yaptı.
Siyonistler bu hafta, sadece 24 saat içerisinde, Filistinli gençlerden 2 büyük darbe yediler; Bunlardan ilki, 19 Haziran Pazartesi günü Cenin'de İsrail ordusuna ait gelişmiş zırhlı aracının yolda patlamasaydı. Kazada araçta bulunan 7 kişi ağır yaralandı.
İkinci olay ise Ramallah operasyonudur. Ramallah kentinde Filistinli gençler tarafından yapılan eylemde 4 Siyonist öldürüldü, 4'ü de ağır yaralandı.
Cenin ve Ramallah'taki Direniş Eylemlerinin Stratejik Mesajları
Batı Şeria'da sadece 24 saat içinde gerçekleşen iki etkili direniş eylemi birkaç stratejik mesaj taşıyor, bunlar şöyle:
Netanyahu kabinesindeki ırkçı bakanların Filistin'deki direnişi artan askeri baskıyla bastırma planının ters sonuç vermesi.
- İşgalci rejimin Batı Şeria ve Filistin'in diğer bölgelerindeki herhangi bir hareketine Filistinlilerin hızlı ve etkili bir yanıt vermesi.
- Filistin'in genç kuşağı, işgalcileri yenmek için silahlı mücadeleyi tek seçenek olarak görüyor ve Filistin Özerk Teşkilatı'na itaat ve Siyonistlerle sahte uzlaşma umudu sona erdi.
- Filistinlileri geri çekilmeye zorlamaya çalışan Siyonist Rejimin direnişe karşı defalarca savurduğu tehdit söylemi hiçbir işe yaramadı.
- Filistinli gençlerin operasyonlarında kullandıkları yeni silahlar, Filistin askeri yeteneklerinin gelişmesinde bir aşamanın başladığını gösteriyor, şimdi Batı Şeria'nın füze teknolojisi edindiğine dair sinyaller bile var.
-Siyonist İsrail, en gelişmiş casusluk ve istihbarat araçları kullanmasına ve Batı Şeria'da Filistin Özerk Teşkilatı ile güvenlik işbirliği yapmasına rağmen, bu bölgedeki silahlı Filistinli gençleri yakalamakta sınıfta kaldı.
- Direniş, tüm Filistinliler arasında genel bir yaklaşım ve strateji haline geldi ve artık direniş grubu sadece Gazze Şeridi ile sınırlı değil.
Yeni aşamada Siyonist Rejim, önceki nesillere benzemeyen, hain “Oslo” anlaşmalarını tanımayan ve sadece İsrail'in yok edilmesiyle ilgilenen Filistinli ve Arap gençlerden oluşan bir nesille karşı karşıyadır.
İsrail rejiminin ilk başkanı Haim Weizman, Filistin'de işgalin başlangıcında tüm Araplarla normalleşme hayalini kurarken kendinden çok emindi. O dönemde ABD'nin sınırsız desteğine güvenen Weizman, "İsrail Hava Kuvvetleri Arapları teslim olmaya ve uzlaşmaya zorlayacak" dedi. Ancak ABD ve Avrupa'dan en gelişmiş silahları alan Siyonist düşman ordusunun aynı hava kuvvetlerinin, küçük bir şehir olan Cenin'de Filistinli gençleri dize getiremediğini görüyoruz.
Bu, üstün askeri gücün hiçbir savaşı kazanmada belirleyici olamayacağını ve inancın ve toprağı savunma azminin her silahtan daha güçlü olduğunu göstermektedir. Siyonistler böyle bir silaha sahip değil, çünkü Filistin'in kendilerine ait olmadığını biliyorlar. (Tesnim)