Hizbullah'ın sır küpü Vefik Safa 33 gün savaşının bilinmeyenlerini anlattı
Lübnan İslami Direniş güçlerinin 2006 yılındaki 33 günlük savaşta Siyonist Rejim'e karşı kazandığı zaferin 17. yıldönümünde, Lübnan Hizbullah iletişim ve koordinasyon sorumlusu Hacı Vefik Sefa, İran medyasına verdiği ilk röportajında bu savaş ile ilgili ve Siyonist Rejim İsrail ile tutuklu takası hususunda konuştu.
Lübnan Hizbullah Hareketinin üst düzey müzakerecisi ve sır küpü Hacı Vefik Sefa, 33 günlük 2006 savaşı, 2008 tutuklu takası, deniz sınırlarının çizilmesi, Filistin direnişinin mücadeleleri, Hizbullah'ın diğer Lübnanlı hareketleri ile ilişkileri, Amerika'nın Lübnan içişlerine müdahaleleri ve bölge gelişmeleri ile ilgili konuştu.
Tesnim muhabirinin 33 gün savaşının başlama nedenlerine ilişkin sorusuna yanıt veren Hizbullah'ın İrtibat ve Koordinasyon Birimi yetkilisi şunları söyledi: Bu savaşın başlama nedeni, Siyonist rejimin iki askerinin direniş güçleri tarafından ele geçirilmesini bu savaşın başlama nedeni olarak görenlerin açıklamalarıyla çelişmektedir ki tam aksine, işin doğrusu düşmanların bu olaydan önce de Lübnan'a saldırmayı planladıklarına inanıyorum.
Safa şunları ekledi: Savaşın başlamasından sonra atılan adımlarda yaşanan gelişmeler, özellikle üst düzey Amerikalı yetkililerin "Yeni Ortadoğunun" temellerine ilişkin açıklamaları Lübnan milletinin düşmanlarının bundan önce de milletimize karşı komploya zemin hazırladığı gerçeğini gösteriyor ki bu gerçek zaten savaş sırasında herkese aşikar oldu.
Safa, 14 Mart İttifakı liderlerinin düşmanlarla birlik olmasını, bu ülkedeki siyasi akımların bir kısmının Lübnan Hizbullah'ının direnişini kırmak amacıyla düşmanlarla işbirliğinin bir başka işareti olarak değerlendirdi ve şunları ekledi: Direnişin düşmanları, direnişe yaptıkları tüm siyasi baskılarına rağmen önceden belirlenmiş hedeflerine; Direnişin silahsızlandırılması, İsrailli tutukluların serbest bırakılması, direnişin Güney Lübnan'dan çekilmesi gibi hedeflerine ulaşma konusunda başarısız oldular.
Hizbullah İrtibat ve Koordinasyon Birimi yetkilisi, dönemin cumhurbaşkanı "Emil Lahud" ve Lübnan Parlamentosu Sözcüsü "Nebih Berri"nin o dönemde oynadığı rollerini onurlandırarak onları, 2006'daki 33 günlük savaşta Direniş silahının savunulması ve düşmanın komplolarının boşa çıkarılması konusunda siyasi direnişin iki önemli figürü olarak nitelendirdi.
Hizbullah İrtibat ve Koordinasyon Birimi yetkilisi Vefik Safa, Hizbullah'ın baş müzakerecisi olarak bulunduğu ve 2008'de Siyonist düşmanla direniş esirlerinin değişimine ilişkin büyük operasyon sırasındaki anılarını yad ederken bu büyük operasyonun "İmad Muğniye"nin şehadetiyle denk gelmesine de değinerek, Müzakere ekibinin başında bulunan Seyyid Hasan Nasrallah'ın ve bu ekibin diğer üyelerinden "İmad Muğniye"nin (Hac Rizvan) ve "Mustafa Bedrettin"nin (Hacı Zülfikar) anılarını yad etti ve ekledi: Müzakere ekibinin sorumluluğu,müzakere sürecinin genel hazırlığı, soruların tasarımı, belirlenmesi ve toplantıların zamanlaması, Lübnan Hizbullah Genel Sekreteri'nin gözetimi ve rehberliği altında yapıldı.
Bu görüşmelerin nihai sonucu, şehit "Samir Kantar" da dahil olmak üzere tüm direniş tutsaklarının serbest bırakılması olurken bunun ordu ve işgal altındaki bölgelerde yaşayanlar üzerindeki olumsuz sonuçları mübadele sürecinin tamamlanmasının ardından iki Siyonist tutsağın ölü olarak işgal altındaki topraklara dönmedi olduğu açık.
Vefik Safa, geçen yıl Lübnan ile Siyonist rejim arasında deniz sınırlarının çizilmesine ilişkin anlaşmaya ve Fransız-Katar şirketinin Lübnan enerji sahalarında petrol arama sürecinin başlamasına ilişkin bir sorulara yanıt olarak ise şunları söyledi: Hizbullah başından beri Lübnan hükümetinin resmi tutumunu destekledi ve bu desteği, enerji kaynaklarının sömürülmesi sürecinin başlangıcında Siyonist düşmanın ihlalini gözlemledikten sonra gerçekleşti ve petrol ve gaz arama platformu üzerine 3 drone göndererek İsrail'i Lübnan tarafının haklarına uymaya zorlamaya karar verdi.
Lübnan Hizbullah'ının baş müzakerecisi, Siyonist rejimin işgal altındaki topraklar içinde ve dışında karşı karşıya olduğu güvenlik kriziyle ilgili bir soruya yanıt olarak şunları söyledi: Siyonist rejime karşı direnişin gelecekte vereceği mücadeleleri tahmin etmek mümkün olmasa da, herkes için açık olan şey şu ki: İsrail bugün bir egemenlik kriziyle karşı karşıyadır ve içeride Filistin direniş bölgesinden ve işgal altındaki topraklarda yaşayanların iç protestolarından dışarıda ise Lübnan'ın ve bu rejim için hayati ve varoluşsal bir tehdit olan direniş ekseninden dolayı tehdit altında olduğunu hissediyor. Bunun sonucunda İsrail genel olarak caydırma kabiliyetini kaybetmiş durumda ve bu durum, bu rejimin son dönemde Gazze Şeridi, Batı Şeria ve özellikle Cenin'de yaşadığı çatışmalarda açıkça görülmektedir.
Hizbullah İrtibat ve Koordinasyon Birimi yetkilisi, Siyonist yetkililerin güney Lübnan'daki direniş çadırlarına ilişkin boş söylemlerine ve tehditlerine değinerek sözlerine şöyle devam etti: Direnişin Lübnan'da kurduğu çadırlar karşısında İsrail, önce Birleşmiş Milletler UNIFIL güçlerine şikayette bulunarak direnişi geri çekilmeye zorlamalarını istedi ve direnişin umursamazlığını gözlemledikten sonra tehdit diline yöneldi ve böylece sürelerini defalarca uzatarak direnişe askeri açıdan karşı koyamayacağını gösterdi ve son olarak bu konunun müzakere edilmesinin gerekliliğinden bahsetti. Bu Hizbullah'ın caydırıcılık gücünü açıkça ortaya koyuyor.
O ayrıca şunları söyledi: Direniş güçleri her zaman tetikte çünkü bu çadırlar Lübnan topraklarında kurulu ve onlara herhangi bir tecavüz ve müdahale yasak.
Safa, Lübnan Ordusu Komutanı General Joseph Halil Aoun ile yaptığı son görüşmelere ilişkin bir soruya yanıt olarak Lübnan başkanlık davasıyla ilgili olarak bu ülkenin ordusunun komutanıyla görüştüğüne dair iddiaları reddederek şunları dedi: General Joseph Aoun ile görüşmelerim yalnızca sınır bölgelerinde teröristlerin oluşturduğu tehditlerle mücadele etmek amacıyla ve Lübnan'ın işgal altındaki Filistin ile sınırlarında Birleşmiş Milletler UNIFIL güçleriyle koordinasyonun sağlanması, Güney Lübnan'ın bazı bölgelerinde güvenliğin ve sosyal durumun kontrol edilmesi gibi konulardaydı ve bu toplantıların arkasında hiçbir siyasi motivasyon yok.
Hizbullah İrtibat ve Koordinasyon Birimi yetkilisi bu ülkenin cumhurbaşkanının atanması durumunda Lübnan'daki çeşitli siyasi akımların müzakere ve tartışma sürecinde rol alacağını reddederken şunları ekledi: Hizbullah'ın siyasi konseyinde çok sayıda kişi var ve her biri kendi sorumluluğuna göre çeşitli davaları yürütmekle görevli, ben de sadece benimle ilgili konuların takipçisiyim.
Tesnim muhabirinin halka açık bir etkinlikte Lübnan'daki Amerikan istihbarat birimi müdürüyle el sıkışmayı reddetmesinin nedenleri hakkındaki sorusuna yanıt olarak şunu da söyledi: Hizbullah iki akımla müzakere etmenin veya el sıkışmanın imkansız olduğuna inanıyor: Siyonist düşman ve Amerikan hükümeti.
Daha sonra şu açıklama ile sözlerine devam etti: Hizbullah'ın ABD hükümetine yaklaşımı her zaman tutarlı olmuştur ve Amerikalı yetkililerin, Hizbullah ile Amerikalı yetkililer arasında müzakere yapmak üzere arabulucular gönderme yönündeki sürekli çabalarına rağmen, ben şahsen Seyyid Hasan Nasrallah'ın; Hizbullah'ı terör listesine sokan ve karşısına çıkanın Amerikan hükümeti olduğunu ve bu nedenle bırakın el sıkışmayı, selam bile vermeyeceğimiz yönündeki sözlerini her zaman vurgularım.
Vefik Safa, Tesnim Haber Ajansı’yla yaptığı bu özel sohbetin sonunda şunları söyledi: Tesnim Haber Ajansı aslında şu anda mücadele yolunda ilerleyen direniş ekseninin bir parçası ve dosta düşmana direniş fikirlerini sunmaya çalışıyor. (Tesnim)