Yeni dünya düzeni: ABD-İsrail'in çöküşü, İran'ın yükselişi, Çin-Rusya'nın baskın çıkması
Kaçınılmaz son yolda ve en yüksek sesle şöyle diyor: Batı Soğuk Savaşı kaybetti. Ve şimdi elimizde dördüncü büyük ters dalga var: İran'ın Batı Asya bölgesindeki siyasi, diplomatik ve askeri üstünlüğü...
Soğuk Savaş iki ana aktör SSCB ve ABD için her zaman "soğuk"tu. Diğerleri içinse, en fazla Filistin'in sömürgeleştirilmesinde olmak üzere, kan kadar sıcaktı.
Siyonist rejimin 1947'de kurulmasının Batı'nın üç temel Soğuk Savaş hedefiyle iç içe geçtiği genellikle unutulur: Sömürgecilikten kurtulma sürecinin savuşturulması (başarısız oldular), sosyalizmin yükselişini yok etme (yine başarısızlık) ve liberal demokrasinin yüzde 1'lik ideolojisini yaymak için mümkün olduğunca çok aşırı sağcı gericiyi iktidara yerleştirme (başarılı).
İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminden hemen sonra İsrail'in inşası tesadüfen gerçekleşmedi: Siyonist rejim, Batı'nın petrol üzerindeki, Fransa'nın Batı ve Kuzey Afrika'daki hâkimiyetini ve Hint Okyanusu ile geçiş yolları üzerindeki Anglo-Amerikan kontrolünü sağlamaya çalışmak için sahil şeridi işlevi görüyordu.
Tel Aviv'deki rejim artık hem içeride hem de dışarıda çöküyor ve aldığı acımasız askeri ve diplomatik kararlar, buranın uzun süre yaşanabilir bir yerleşimci kolonisi olamayacağı anlamına geliyor.
Kaçınılmaz son yolda ve en yüksek sesle şöyle diyor: Batı Soğuk Savaşı kaybetti.
Daha 2006'da, Büyük Finansal Kriz bu kesinlikte belirmeden önce, Çin'in yükselişi Batı'nın Soğuk Savaş'taki zaferini çoktan çürütmüştü ve İskoç Niall Ferguson gibi korkunç aşırı sağcı entelektüellerin değerlendirmesi de aynı şekildeydi. Ferguson "Böylece Batı'nın 1989'daki sözde zaferinin bir yanılsama olduğu ortaya çıktı" diye yazmıştı.
Rusya'nın Ukrayna ve NATO askeri bloğuyla girdiği savaştaki neredeyse kesinleşmiş zaferi, Batı'nın baş düşmanına karşı kalıcı bir zafer kazandığı fikrine bir hançer daha sapladı.
Kesin olan tek şey, Avrupa Birliği'nin kurulması sayesinde ABD'nin Soğuk Savaş'ta Avrupa'da gerçek bir zafer kazandığıdır.
Ama kimin için zafer? Avrupalılar için değil, zira kıta bloğu 2009'da kurulduğu günden bu yana ekonomik, demokratik ve siyasi bir felakete dönüştü, ancak bu durum Beyaz olmayan herhangi bir sömürge kadar öncelikle Amerikan çıkarlarına hizmet ediyor.
Birçokları için Avrupa Birliği bariz bir başarısızlık olarak duruyor: ABD'ye hiçbir yerde ulus inşası emanet edilemeyeceğinin kanıtı.
Ve şimdi elimizde dördüncü büyük ters dalga var: İran'ın Batı Asya bölgesindeki siyasi, diplomatik ve askeri üstünlüğü.
The New York Times'ın iki kıdemli Batı Asya muhabiri David Sanger ve Stephen Erlanger'in, 7 Ocak'ta aşağıdaki analizi yayınlamak zorunda kaldıklarında duydukları inanılmaz kin duygusunu tahmin edebiliriz:
“Britanya Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü olarak da bilinen Chatham House'un Ortadoğu ve Kuzey Afrika programı direktörü Sanam Vakil, ‘İran'ı iyi konumlanmış olarak görüyorum. ABD'yi ve Ortadoğu'daki çıkarlarını kontrol altına aldı' diyor.”
Vakil avukatlık yapmıyor (Farsça esprimi mazur görün) [Farsça'da “vekil” avukat anlamına gelir; M.Ş.]. Washington, Wall Street ve Birleşik Krallık Başbakanlığı, dünyevi kârdan etkilenmediği açık bir devrim tarafından alt edildiklerini kabul etmek zorunda kaldılar.
Batı düşüncesinin temel Aşil topuğu -ve gösterişçi aristokrat ve kibirli burjuva Liberal Demokrasisi tarafından tüm Küre'ye yayılan- yerlilerin herhangi bir ilerleme kaydedemeyeceği yargısıdır.
Bu, beş yüzyılı aşkın bir süredir var olan (ve pek çok halkın soykırımına izin veren) bir inançtır ve Batı'nın neden Rusya'nın askeri ilerlemeleri, Çin'in şehir planlamasındaki başarıları ve İran'ın nükleer teknolojisi gibi birkaç kilit alanda defalarca hazırlıksız yakalandığını açıklamaktadır.
Batılı olmayanlar hayatta kalmak için, Batı ise sadece birkaç kişinin kârı için oynamaktalar.
Bu Aşil topuğu %99'un okuyla; yani daha fazla ilerleme, daha fazla zenginlik dağılımı ve daha fazla toplumsal barış talep eden sosyalist esinli demokrasi ile, sonsuza kadar delinmeye ve zehirlenmeye mahkûmdur.
Batı'nın bu dört büyük yenilgisi dünyanın yeni siyasi mimarisini açıklamaya yardımcı oluyor.
2. Soğuk Savaş sadece iki değil, dört blok içermektedir.
1. Soğuk Savaş'ta, ABD ve SSCB içinde güvende yaşamayan herkes için şiddet, muazzam ve sonsuzdu: Endonezya'da öldürülen yüz binlerce solcu; sonu gelmeyen ABD, İngiltere ve Fransa darbeleri sonucunda yok olan milyarlarca gelecek ve yoksullaşan hayat, Tel Aviv'den ve Miami Beach'e aşırı sağcı güçlerin parayla güçlendirilmesi vs.
Ancak aynı "büyük adamlardan uzak durma" ilkesi yeni Soğuk Savaş II'de de geçerlidir, sadece "uzak durulması gereken" savaşçıların sayısı dörde çıkmıştır. Bu dört düşman ABD, Rusya, Çin veya İran'a doğrudan bir saldırı olmayacaktır ve bu gerçek New York Times'ın üst düzey propagandacılarından biri (Erlanger) tarafından 14 Ocak tarihli bir makalede aktarılmıştır.
Makale pek çok kişi için açık olan bir şeyi anlatıyor: Washington ve Tahran, kendi vatandaşlarının öldürülmemesi ve Üçüncü Dünya Savaşı'nın fitilinin ateşlenmemesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Aralarında kırmızı telefon yok, ancak her ikisinin de birbirlerine doğrudan saldıramayacak kadar güçlü oldukları fikri mevcut. ABD'nin Çin vatandaşlarına saldırması fikri de benzer şekilde imkânsız görülüyor.
Bu modern tarih açısından büyük bir gelişme.
Bu, Batı ile Çin, Rusya ve İran'ı karşı karşıya getiren yeni bir Soğuk Savaş anlamına geliyor. İsrail rejimi de dahil olmak üzere diğer her yer yeniden cephenin bir parçası halinde.
Gazze'deki yeni savaş tahmin ettiğim gibi gelişiyor: İran'ın müttefikleri (Batı tarafından yanlış bir şekilde "İran vekilleri" olarak adlandırılıyorlar), İran doğrudan müdahil olmadan çok önce İsrail ve Batı emperyalizmine zarar veriyorlar. Ayrıca Özgür Filistin'den sadece büyük bir beklenmedik gelişme kadar uzaktayız.
Hizbullah o kadar güçlü ki test bile edilemiyor. Onun yerine 7 Ekim Operasyonunun ardından yeni direnişte beklenmedik bir başarı gösteren Yemen Ensarullahı var. Anglo-Amerikan gücü, gerici ve monarşik İngiltere'nin ilerici Fransız Devrimi karşısında 25 yıl sürdürdüğü saldırılarının sonrasındaki iki yüzyılı aşkın bir süredir donanmaya dayanıyor ancak Yemen, Batı çıkarlarının aleyhine Akdeniz'i Hint Okyanusu'na kapatıyor.
Times muhabirleri 14 Ocak tarihli makalelerinde emekli bir ABD Deniz Kuvvetleri Amiralinden hem aşırı iyimserlik hem de aptal bir gazetecilik analizi örneği teşkil eden bir alıntı yayınladılar. Amiral "Husi isyancılar aslında sadece İranlı korsanlardır" diyor ve ekliyor: "Somalili korsanlarla yaşadığımız deneyim yıllar önce gösterdi ki, sadece savunma yapamazsınız; böyle bir sorunu çözmek için karaya çıkmanız gerekiyor!"
Yemen'in müdahalesini durdurmak mümkün değil. Onlar 1853'te Japonya'da olduğu gibi korkutulacak, "açılacak" ve birkaç savaş gemisinin gelişiyle ömür boyu Batı'nın yağmasına teslim olacak insanlar değiller.
Hollandalılar gibi acılı Batılı denizcilik devleri, muhtemelen Afganistan'dan bile daha tehlikeli bir savaş alanı olan Yemen'de karaya çıkıp savaşmak üzere oldukları için kılıçlarını çekmek istiyorlar. Ama gerçek şu ki İsrail'in soykırım arzularını dizginleyene kadar lale ticareti için daha fazla para ödemek zorunda kalacaklar.
Ensarullah hareketinin İran'la ilişkisinde hiçbir inisiyatife sahip olmadığı fikri, kapitalist-emperyalist sömürgecinin yanlış zihniyetinden kaynaklanmaktadır: Zira bunlar, "totalitarizmin" temeli olan savaşlar için tam bir toplumsal kontrol uygulayan ve yerlilerin, onların rızası olmadan hiçbir şey yapamayacağını varsayan kişilerdir.
Buradaki hata, 1979'dan beri bu ideolojiyle açıkça mücadele eden İran'ın kapitalist-emperyalist olduğunu varsaymaktır.
İran'ın 7 Ekim'deki Hamas operasyonundan haberi yoktu. Bu ülke yerel halk mücadelelerine, bu mücadeleler siyasi olarak doğru olduğunda destek veriyor sadece.
"Önderlik" esas olarak siyasi ve tekniktir; bir adama bir insansız hava aracı verdiğinizde bir günlüğüne deniz nakliyesini durdurabilir. Ancak Husilere insansız hava araçlarının nasıl yapıldığını öğrettiğinizde bunu ne kadar süreyle durdurabileceklerini kim bilebilir?
Suud Hanedanı tarafından fırlatılan Amerikan bombalarına on yıldan fazla bir süre direnmiştiler.
1. Soğuk Savaş, Doğu Avrupa'yı Batılı yüzde birin sömürgeleştirme planlarından kurtarmıştı ki Avrupa Birliği'nin açık sonucu budur.
2. Soğuk Savaş'ta ise, zapt edilemez ve müttefik Çin, Rusya ve İran'ı -ve onların Küresel Güney'deki sesli ya da sessiz müttefiklerini- kargaşa içindeki vasalları ile düşüşte olan bir Amerikan süper gücü karşısında buluyoruz.
Kapitalizm, emperyalizm ve elitist Liberal Demokrasinin bu üç güçten herhangi birini ya da Yemenlileri yenecek kadar gençleşmesi mümkün mü? (Ramin Mazaheri Kaynak: Press TV Çeviri: Medya Şafak)