ABD Nijer’den kovuldu: Afrika’nın emperyalizmden kurtuluş süreci hız kesmiyor
Nijer'de Fransız askeri üsleri önünde yapılan protesto gösterilerinde de Rus bayrakları göze çarpıyordu. Lamine Zeine ayrıca Batı'ya alternatif olarak Türkiye, İran ve Çin ile işbirliğine ilgi duyuyor.
Bugünlerde Fars Körfezi ve Kızıldeniz'deki Amerikan savaş gemileri ve askeri üsleri Irak ve Yemen'in saldırıları altındayken ve Washington bölgede sükûneti sağlamaya çalışırken, aynı şekilde dünyanın diğer ucunda, Afrika'da da gelişmeler hiç de Beyaz Saray'ın lehine gitmiyor. Nijer'deki darbenin üzerinden geçen dokuz ay boyunca ABD, bu Batı Afrika ülkesindeki askeri varlığını sürdürmüş olsa da, ülkenin yeni liderleri Batı ile işbirliğini sürdürmeye niyetli görünmüyor.
Bu bağlamda yeni Nijer hükümetinin sözcüsü Amadou Abdramane (Pazar günü), Nijer halkının taleplerini göz önünde bulundurarak, hükümetlerinin ABD ile yapılan ve Amerikan askeri personeli ile Savunma Bakanlığı'nın muharip olmayan personelinin ülkede konuşlanmasına izin veren anlaşmayı iptal etmeye karar verdiğini açıkladı.
Amerikan askeri varlığının yasadışı olduğunu ve tüm anayasal, demokratik yasaları ihlal ettiğini belirten Abdramane, iptal edilen anlaşmanın haksız olduğunu ve ABD tarafından 6 Temmuz 2012 tarihinde ülkesine tek taraflı olarak dayatıldığını vurguladı. Amerikalı diplomatik ve askeri yetkililerle yapılan üst düzey görüşmelerin ardından Nijer'in askeri yönetimi geçtiğimiz günlerde ülkedeki Amerikan askeri varlığının artık meşru olmadığını açıkladı.
Bir Amerikan heyeti iki ülke arasındaki güvenlik anlaşmasının uzatılması konusunu görüşmek üzere geçtiğimiz günlerde aralarında Başbakan Ali Mahamane Lamine Zeine'nin de bulunduğu bazı Nijeryalı yetkililerle bir araya gelmişti. Ancak heyet darbe lideri General Abdourahamane Tchiani ile görüşmeyi başaramadı.
Nijer'in askeri yetkililerinden biri şunları söylüyor: "Nijer, Amerikan heyetinin Nijer halkını, ortaklarını ve terörle mücadelede kendilerine gerçekten yardımcı olabilecek ortaklık türlerini seçme konusundaki egemenlik haklarından mahrum etme niyetini esefle karşılamaktadır. Amerikan heyeti diplomatik protokollere aykırı hareket etmiş ve ev sahiplerine gündem ve varış tarihleri hakkında bilgi dahi vermemiştir." Yetkili ayrıca ABD heyetinin üslubunun aşağılayıcı olduğunu ve Nijer'in egemenliğini tehlikeye attığını belirtti.
Nijer'in hamlesine tepki gösteren Washington, askeri işbirliği anlaşmasının iptalinin ABD için bir seçenek olmadığını belirterek, Nijer'in yeni liderlerine karşı pratik önlemler alma konusunda Fransa ve diğer Batılı ülkelerle işbirliğine gideceğini söyledi. ABD'nin Nijer'de terörle mücadele bahanesiyle konuşlandırdığı yaklaşık 1.000 askeri bulunuyor.
Haziran 2023 darbesinden bu yana ülke AB ile olan güvenlik ortaklığını feshetti, Fransa ile olan askeri anlaşmaların iptal ederek Fransız kuvvetlerini sınır dışı etti.
Nijer, ABD'nin Afrika'nın Sahel bölgesindeki askeri operasyonları için kilit öneme sahip ve büyük bir hava üssüne ev sahipliği yapıyor. ABD, yerel grupların El-Kaide ve IŞİD terör örgütlerine bağlılık yemini ettiği bölgede şiddetin yayılmasından endişe duyuyor. Son yıllarda ABD ordusu, başkent Niamey'e yaklaşık 920 kilometre uzaklıktaki Nijer'in Agadez kentinde büyük bir hava üssünü operasyonel hale getirdi ve burayı insanlı ve insansız uçakların gözetleme uçuşları ve diğer operasyonlar için kullanmaya başladı. Washington ayrıca Nijer ordusunu eğitmek için yıllar boyunca yüz milyonlarca dolar yatırım yaptı. Bu yatırımlar Washington'un Kuzey Afrika'yı güvenlik gözlem çemberine dahil etmesini sağlayan bu stratejik üssü neden kaybetmek istemediğini açıklayabilir.
Darbenin hemen ardından Beyaz Saray bir açıklama yayınlayarak ülkede güç kullanarak iktidarı ele geçirmeye yönelik her türlü girişimi kınadı ve iktidarın el değiştirmesinin Washington'un bu ülkeyle işbirliğini kesmesine yol açacağı uyarısında bulundu. Açıklamada ayrıca devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum'un serbest bırakılması çağrısında bulunuldu.
Beyaz Saray Afrika'daki bir darbeyi ilk kez kınamıyor ve uyarılarda bulunmuyordu, ancak açıklamaları sözde kaldı ve eyleme dönüşmedi. Washington, Nijer'deki stratejik üssünü korumak için diplomatik olarak darbe liderlerine yakınlaşmaya ve çıkarlarını güvence altına almaya çalıştı. Bu yaklaşımın bir parçası olarak ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland'ın Nijer'i ziyaret etmesi Fransızların tepkisini çekti. Fransız Dışişleri Bakanlığı temsilcisi, “Amerikalılar, yapacaklarını düşündüğümüz şeyin tam tersini yaptılar. Böyle müttefiklerimiz varken düşmanlara ihtiyacımız yok." dedi.
Washington Ekim ayında resmi olarak Nijerya hükümetini resmen darbe yönetimi olarak nitelendirdi ve ülkeye yapılan askeri ve mali yardımı sınırlandırdı. Amerikalı liderler her zaman Afrika ile askeri işbirliğinin ana hedefinin bu kıta ülkelerinde demokrasiyi geliştirmek olduğunu iddia edegelmişlerdir, ancak gerçekleştirilen pek çok darbe bunun aksini kanıtlıyor.
Batı'nın Afrika'dan Kovulması
Birkaç on yıl öncesine kadar Afrika ülkeleri Batı ve Avrupa sömürgesi altındaydı ve yirminci yüzyılın ikinci yarısındaki resmi bağımsızlıklarına rağmen yerel yönetimler gayri resmi Batı mandasının boyunduruğu altında kaldılar. Ancak şimdiki hükümetler, Afrika'daki Batı yeni sömürgeciliğini tamamen ortadan kaldırmaya yönelik çabalarını motive eden küresel gerçeklere dair bir anlayış geliştiriyor. Kuzey Afrika ülkeleri son yıllarda birbiri ardına Batı'ya tabi hükümetleri devirerek bağımsız hükümetler kurdular. Eylül ayında Batı sömürgeciliğine karşı mücadeleye öncülük eden Nijer, Mali ve Burkina Faso'daki yeni cunta hükümetleri, Fransız ordusunu kovduktan ve Rusya'ya yaklaştıktan sonra "Sahel Ülkeleri Koalisyonu”nu kurdular. Bu yeni askeri ittifak, Afrika'daki Batı karşıtı güçlerin on yıllar sonra Batı boyunduruğundan kurtulmaları için motive edici bir faktör olabilir.
Batılılar yüzyıllardır Afrika'yı sömürerek Sahel ülkelerinin zengin kaynaklarını yağmalıyor. Fransa, Afrika ile ilişkilerden diğerlerine göre daha fazla yararlandı ancak son zamanlarda Paris'in Afrika kaynakları üzerindeki eli ayağı kesilmiş halde.
Nijer'deki darbe, Batı'nın Afrika'dan asker çıkarma dalgasını hızlandırdı. Bu süreç kıtanın güneyindeki ülkelere de yayılabilir ve ABD ile Avrupa'nın ellerini, bu ülkelerin kaynakları üstünden sonsuza kadar çektirebilir.
Sahel bölgesi son yirmi yılda çeşitli çatışmalara sahne oldu. Hükümetlerin kırılganlığı, kötü yönetim, işsizlik, etnik çatışmalar, kaynakların yabancılar tarafından sömürülmesi ve askeri müdahaleler yoksulluğun, umutsuzluğun ve yasadışı göçün artmasına yol açmış, Batı'nın güvenlik girişimleri ise sorunları çözmek yerine bu ülkelerin acılarını daha da artırmıştır.
Avrupa'nın, özellikle de bu bölgenin tarihi “partner”i olan Fransa'nın güvenliği korumadaki başarısızlığı, Sahel bölgesi yöneticileri ve halkı arasında iç çatışmalara neden olmuş ve nihayetinde Fransız güçlerinin Mali, Burkina Faso ve Nijer'den çıkarılmasına yol açmıştır.
Geçtiğimiz on yıl boyunca Avrupa ülkeleri Kuzey Afrika'daki nüfuzları aracılığıyla Afrika'dan gelen yasadışı göç dalgalarını kontrol altına almaya çalıştı. Ancak bu proje artık başarısız olmuş ve bölge Batı'nın kontrolünden çıkmış görünüyor.
Rakipler için fırsat
Nijer, kalkınma göstergeleri açısından çok iyi bir ekonomik duruma sahip olmasa da, bu fakir ülke, başta uranyum olmak üzere çeşitli doğal ve mineral kaynaklara sahiptir ve bu değerli madenin dünyadaki en büyük dördüncü rezervini barındırmaktadır. Ayrıca petrol, altın, kömür ve gümüş Çin, Rusya, Türkiye ve hatta İran gibi yabancı güçlerin yatırımlarını çeken sektörlerdir.
Afrika ülkelerinde son dönemde yaşanan darbelerde görülebilecek önemli bir nokta, her darbeden sonra Batı'yı kınayan gösteriler düzenlenmesi ve Rus bayraklarının dalgalandırılarak Rusları öven sloganlar atılmasıdır.
Nijer, Mali ve Burkina Faso'nun askeri liderleri Fransa ile ilişkilerini kestikten sonra siyasi ve askeri olarak Rusya'ya yakınlaştılar. Nijer'de Fransız askeri üsleri önünde yapılan protesto gösterilerinde de Rus bayrakları göze çarpıyordu. Le Monde Afrique geçtiğimiz Ağustos ayında Nijer Başbakanı Ali Mohamane Lamine Zeine'nin Moskova'yı ziyaret ettiğini bildirdi. Lamine Zeine ayrıca Batı'ya alternatif olarak Türkiye, İran ve Çin ile işbirliğine ilgi duyuyor. Bazı haberlerde özel bir güvenlik şirketi olan Rus Wagner Grup militanlarının Fransa ve Afrikalı müttefiklerinin askeri eylemlerine karşı darbe hükümetini desteklemek için Nijer'e girdiği öne sürülmüş ve bu durum ABD'nin endişelerine yol açmıştı.
Afrika Çalışmaları Merkezi'nin bir raporu, Rusya'nın son yıllarda Afrika'daki etkisini diğer tüm yabancı aktörlerden daha fazla artırdığını ve darbe hükümetlerini destekleyerek ve doğal kaynaklar karşılığında silah anlaşmaları yaparak bu ülkelerdeki etkisini sağlamlaştırmaya çalıştığını gösteriyor. Merkezin raporuna göre Rusya'nın bu stratejileri düşük maliyetli ve yüksek etkili olup Batı'nın dikte ettiği düzenden çok farklı ve Afrika ülkelerinin arzuladığı bir dünya düzenini teşvik etmeyi amaçlıyor.
Geçtiğimiz on yıl içerisinde Rusya, krizin pençesindeki Libya ve Sudan'da büyük bir nüfuz elde etti ve Mali, Burkina Faso ve Nijer'de güvenlik üstünlüğünü sürdürüyor. Moskova, Ukrayna'da Batı'ya karşı elde ettiği göreceli başarı nedeniyle Afrikalılara cazip geliyor ve bu eğilimler Moskovalı liderlerin bu kıtaya daha fazla odaklanmasına neden oluyor.
ABD ve Rusya'nın Afrika'daki rekabeti son yıllarda arttı ve bunun ardında çeşitli nedenler yatıyor. Siyasi açıdan Afrika kıtası, tamamı Birleşmiş Milletler üyesi olan 55 ülkeyi içeriyor, bu da Afrika'nın uluslararası örgütlerde yüksek bir oy gücüne sahip olduğu anlamına geliyor. Mart 2022'de BM Genel Kurulu'nda Rusya'nın Ukrayna'daki askeri operasyonunun kınanması için yapılan oylamada 17 Afrika ülkesinin çekimser kalması ve bazılarının toplantıya katılmaması, bu ülkelerin Batı'nın Moskova'ya karşı politikalarıyla aynı çizgide olmadığını gösterdi. Afrika’da yer edinmek, Batı tarafından dayatılan uluslararası izolasyondan çıkmanın önemli bir yolu olduğu için Rusya için büyük önem taşıyor.
Başka bir açıdan bakıldığında, Afrika’nın petrol, altın ve yenilenebilir enerjiler açısından zenginliği, dünya güçlerinin bu kıtayı kontrol etme rekabetini teşvik ediyor denebilir.
Afrika, tüm uluslararası güçler için çok önemli bir stratejik enerji rezervi olmasının yanı sıra büyük bir tüketici pazarı ve küresel piyasalar için cazip bir uyaran konumunda. Faros Center'a göre, bu kıtanın kıyılarında 100 milyar varilden fazla petrol rezervinin keşfedilmesi gerekiyor ve kıtadaki doğal gaz rezervlerinin yaklaşık 500 trilyon metreküp olduğu tahmin ediliyor. Dolayısıyla petrol ve gaz arama ve üretimi alanında köklü bir geçmişe sahip olan Rusya için iyi bir fırsat sunuyor.
Rusya ve Çin'in Afrika'da artan nüfuzu, Washington'un bu iki gücün gelişiminin Batı üzerinde yaratacağı sonuçlar konusundaki endişelerini arttırdı. Afrika genelinde maden ve altyapı sektörlerindeki büyük projeleriyle Çinli özel şirketler, bu yükselen gücü Afrika'nın en büyük ticaret ve yatırım ortağı haline getirmiş durumda.
Kuşak ve Yol Girişimi mega projesinin başlatılmasının ardından Çin'in Afrika'daki güvenlik hizmetlerine olan talep arttı. Çinli şirketler hızlı karar alma ve Afrika'daki projelerini hayata geçirme konusunda Batılı rakiplerinin giderek önüne geçiyor.
Son iki yıldır Çin ve Rusya yeni bir küresel düzen kurma arayışında ve bu hedefe ulaşmak için özellikle Asya ve Afrika'nın gelişmekte olan ülkelerine güveniyorlar. Aslında Batı'ya sırtını dönen Afrika'nın kıyı ülkelerindeki nüfuz, bu yeni düzenin gerçekleşmesinin önünü açıyor.
Avrupa Çalışmaları Merkezi'ne (ESC) göre Washington, Pekin'in Afrika'daki hamlelerini, sadece ABD'nin ticari ve jeopolitik çıkarlarını ilerletmeyi amaçlayan kurallara dayalı uluslararası düzene meydan okumak ve aynı zamanda ABD'nin Afrika halkları ve hükümetleriyle ilişkilerini zayıflatmak için bir zemin yaratıyormuş gibi görüyor.
ESC, Rusya'ya gelince, Washington'un bölgenin paramiliter ve özel askeri şirketler için açık bir ortam olduğuna inandığını ve Moskova'nın bölgede stratejik ve finansal kazançlar için istikrarsızlık yarattığını iddia ettiğini de ekliyor. Bu rapora göre, Ağustos 2022'de Washington, Afrika toplumlarını destekleyerek, demokratik ve güvenlik ayrıcalıkları sunarak ve ekonomik fırsatlar sağlayarak Rusya ve Çin'in varlığına karşı koymaya çalıştı.
Afrikalılar, Rusya ve Çin'in yanı sıra diğer Doğulu güçlerle de bağlarını güçlendiriyor. Der Spiegel'in Ocak ayındaki haberine göre Mali, Burkina Faso ve Nijer'den oluşan üç ülke son dönemde Batı ile olan bağlarını sürekli olarak zayıflatırken İran ile olan ilişkilerini güçlendiriyorlar.
Son olarak, mevcut uluslararası gerçekliğin gelecekteki uluslararası dünya düzenini şekillendirmek için çeşitli mücadelelere tanıklık ettiğini söyleyebiliriz. ABD uluslararası toplum üzerindeki hegemonyasını sürdürmeye çalışırken, Rusya ve Çin gibi diğer aktörler küresel yapıyı önemli ölçüde değiştirmeye ve Batı hâkimiyetinden uzak çok kutuplu bir sistem oluşturmaya çalışmaktalar. Bu da Batı'dan kopma yolunda ilerleyen kaynak zengini Afrika ülkelerini yükselen Doğulu güçlerin ilgi odağı haline getiriyor. Bu arada Nijer'in hamlesi, Afrika'daki Batı sömürgeciliğinin sona erdirilmesi yolunda net bir resim çiziyor. (Alwaght Englisch - Çeviri: Medya Şafak