'Depresyonun nedeni maneviyat eksikliğidir'
Yard. Doç. Dr. Tahsin Kula, "depresif vaka"larda yaşanan artışa dikkat çekerek, bu sorunun temelinde maneviyat eksikliği ve iletişimsizlik olduğunu belirtti.
Dünya sağlık örgütü (WHO)’nün açıkladığı verilere göre dünya genelde 322 milyon, Türkiye’de ise yaklaşık 3 milyon 260 bin kişi ‘depresif vaka’ altında bulunuyor.
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Dicle üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikiyatri Bölüm Başkanı Yard. Doç. Dr. Tahsin Kula, depresyonu tetikleyen en önemli etkenlerin başında dünya genelindeki vahşet görüntüleri, maneviyat eksikliği ve iletişimsizlik olduğuna dikkat çekti.
Kula, dünyada sürekli savaşların gündemde tutulması insan psikoloji üstünde olumsuz etki bıraktığını belirtti.
Kula, "Son dönemde dünyada savaşların çok fazla olması, aynı zamanda bunların sürekli gündemde olması, gerek televizyonlarda gerek diğer iletişim araçları vesilesiyle insanlara sanki her an ölümle burun burunalarmış gibi, sürekli yaralanmaların, hunharca yapılan bu katliamların gündemde tutulması ister istemez insanların psikolojisini etkiler. Bu da bazen depresyon bazen daha derin psikolojik hasatlıklara itebilir." dedi.
Gelişen teknolojiyle birlikte bireyselliğin ön plana çıktığını, insanların maneviyat eksikliği yaşadıklarını ve bunun sonucunda kapitalizme yem olduklarını belirten Kula, "Dünya son dönemde daha derin bir şekilde insana değer vermemeye başladı. Gelişen teknolojiye rağmen, tüm imkânlara rağmen insanları bir meta gibi adeta kendi ekonomik çıkarlarıyla kullanmaya başladı. Gerek Batı dünyasında olsun gerekse İslam dünyasında olsun İnsanların kendilerinin özgün kişilikleri, manevi yapıları güçlü olmadığı için bu ağ içine, tez bir şekilde düşebilirler. Özellikle kapitalistler, dünyayı yöneten zengin insanlar kendilerine daha rahat bir şekilde eleman bulabilmek için ekonomik imkânları kullanarak, iletişimi kullanarak insanları terörün içerisine itti. Bu Afganistan’da başladı, dünyanın her tarafında mazlum insanların, gariban insanların ellerine silah verilerek çatışmanın içerisine itildi. Bunlar film haline dönüştürüldü. Tekrar diğer garibanlara seyrettirildi. Bu artık günlük hayatımızda olmazsa olmazlarımız haline geldi ve elbette ki huzursuzluk getirdi." İfadelerini kullandı.
Dünya’yı sömürmek isteyen insanların iletişim araçlarını bu yönde kullandıklarını dile getiren Kula, "Dünyada zengin insanlardaki hırs duygusu arttı. Günlük çıkarlarına daha fazla çıkar elde etmek için, üretmiş oldukları malları daha kaliteli bir şekilde piyasaya sürmek için şiddet içeren filmleri, oyunları çocuklara ve topluma yansıtmaktan çekinmediler. İletişim araçları gerek televizyon olsun, internet olsun, gerek diğer iletişim araçları, insanların içindeki birlik ve beraberliği, insanlar içindeki güzel yaşantıları pekiştirmesi gerekirken tam tersi, âdeta insanları şiddete teşvik eden araçlar haline dönüştü." Sözlerine yer verdi.
Kula, bu tür psikolojik rahatsızlıklara yakalanmamak için maneviyatın güçlü olmasını gerektiğini söyledi.
Yaşanan vahşetler ve vahşet görüntülerinin insan psikolojisi üzerindeki etkisine değinen Kula, "Bugün şiddete baktığımız zaman doğdumuzdan beri çevremizde görmüş olduğumuz olaylar, yaşamış olduğumuz bir takım sıkıntılar, sürekli belli bölgelerde yapılan, gerek Afganistan gerek Suriye’de gerek Afrika’da ve diğer dünyanın birçok bölgesinde gariban, mazlum insanlara yapılan toplu katliamlar, aynı şekilde insanların toplu şekilde göçe zorlanması ve televizyon kanallarında sürekli halka izlettirilmesi psikolojik rahatsızlık yaratıyor."
Bütün bu sıkıntılardan kurtulmak için güçlü bir uyarıcıya ihtiyaç olduğuna vurgu yapan Kula, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Buna, maneviyat diyoruz. İnsanın kendisini ve etrafındaki olayları anlamlandırması için maneviyat duygusunun olması gerekiyor. Maneviyat duygusunun insana adalet duygusu vermesi lazımdır. İster yönetici, ister vatandaş, ister baba, ister hoca ol. Kim olursa olsun istemediğin şeyi başkasına asla yapmayacaksın. Depresyonun en önemli nedenlerinden biri etrafındaki kişilerle iletişim güçlü olmamasıdır. Bizim depresyon gibi rahatsızlıklardan kurtulabilmemiz için çevremizdeki insanlarla iletişimimizin güçlü olması gerekiyor. Akrabalarımız olsun diğer komşularımı olsun bunlarla gidip gelmemiz gerekiyor. Böylelikle hem sıkıntılarımızı gidermiş oluruz hem de bizi sıkan, rahat bırakmayan olayları başkalarıyla paylaşmış oluruz. Müslümanların gerçekten ekonomik olarak pek sıkıntıları yok ama dini anlamda büyük sıkıntıları var. Bunun temelinde ise Müslümanlar dünyaya çok meyletti ve hırs artı gidiyor. İnsanlar ne kadar çok dünyaya bağlanırlarsa o kadar sorunları olur. İnsanların depresyondan kurtulması için mekanik ilişkilerden uzak durmaları lazım."
Kula, günümüzde insanların, çevresini ekonomik çerçeveden okuduğunu belirterek bunun sonucunda sınıfsal katmanlar, dışlanmışlık, iletişimsizlik ve güvensizliğin meydana geldiğini sözlerine ekledi. (Abdurrahman Tetik, Emrah Deniz-İLKHA)