Allah'a Borç Veren Adamın Sırrı
Okur makulesi şu günlerde Kozinoğlu öldü mü öldürüldü mü sorusuna cevap arayan bir değerlendirme, olmadı Suriye hakkında bir mütalaa, o da olmadıysa KCK yazısı ister.
Şayet "siparişlere" kulak asmazsanız sitem işitmeniz mukadderdir.
Her yazı vesilesiyle okur ve yazar birlikte yolculuğa çıkarlar; bu yolda tebrik ve takdir olduğu kadar sitem de olur, intizar da.
Gayet normaldir bu!
Varsın okur sitem etsin; saygısızlık boyutuna varmadığı müddetçe sorun yok.
Geçen gün çok sevdiğim bir arkadaşımın gözlerindeki mutluluğu görünce öyle imrendim ki, bütün gündemim allak bullak oldu.
Ne Kozinoğlu ne KCK, ne şu ne bu, o saatten itibaren arkadaşımın gözlerindeki mutluluğun kaynağı yegâne gündemim oldu.
İmdi, bunu yazacağım için okur bana "Sen de gündem mündem iplemiyor, kafana göre takılıyorsun!.." yollu intizar edecekse etsin, başım gözüm üstüne.
Arkadaşımın gözlerinin içine yansıyan o imrendirici mutluluğun sırrı neydi?
Van depremzedelerinden bir aileyi evinin tekine yerleştirdiğini söyledi. (Diğerinde de zaten kendisi oturuyordu.)
Yarın ruz-i mahşerde, soğuktan donan, başını sokacak bir evi olmayan kardeşlerin için ne yaptın, denildiğinde vereceği bir cevabı olmuştu.
"Fazl-ı keremine mazhar olabilmek için böyle fırsatlar bahşeden Rabbime hamdolsun" der gibiydi.
O an Hadîd Suresi'ndeki 11'inci ayet meali geldi aklıma: "Allah'a güzel bir borç verecek olan kimdir? Artık Allah, bunu onun için kat kat arttırır. Onun için 'kerim (üstün ve onurlu) bir ecir' vardır." (Ali Bulaç meali)
Elmalılı'dan Süleyman Ateş'e, Hasan Basri Çantay'dan Diyanet Vakfı mealine kadar bakın, aynı manayı göreceksiniz.
Kim ki Allah rızası için karz-ı hasende (güzel borç / ödünç) bulunur, yani infak ederse kat be kat mükâfatı verilecektir mutlaka.
"Rezzâk" olan Alemlerin Rabbine "borç vermek" demek, yardıma muhtaç olanlara sadece ve sadece Allah rızası için yardım etmek demektir. (Kâinatın sahibine zaten başka nasıl "borç" verilebilir ki Şinasi.)
Bu dünyada ebedi yurda, yani ahirete "yatırım" yapmaktan daha "kazançlı" ne vardır?
"Kazanç" ve "yatırım" kelimelerini hazır telaffuz etmişken kimi muhafazakar zenginlerimize soralım şimdi:
Van'da kardeşlerimiz soğuktan donarken o dubleks, o tripleks yazlıklarınızın boş durması "haram" değil mi?
Hiç merak etmediniz mi bunu?
İslam'da çok eşliliğe cevaz var mı, diye matine-suare merak ediyorsunuz ama!
Kutuplarda nasıl namaz kılınacağından karasineğin sol bacağına kadar soruyorsunuz da bunu neden sormuyorsunuz?
Müslüman bir alimin "kenz"in neden yasak edildiğini, infakın, "karz-ı hasen"in neden emredildiğini anlatmasından mı çekiniyorsunuz?
Muhacir ile Ensar arasındaki o destansı kardeşliğin hatırlatılmasından mı endişe ediyorsunuz?
Depreme dayanıklı toplu konut gibi kalıcı bir çare bulmak için takdir edersiniz ki zamana ihtiyaç var.
Hiç değilse şu kara kışı geçirsinler yazlıklarınızda; korkmayın, yüklenip yazlıklarınızı Van'a götürecek değiller ya.
Hiç durmayın; şehirden kaçacak otobüs bile bulamayan Vanlı kardeşlerimizin yardımına koşun.
Alın götürün onları yazlıklarınıza.
Bu kışlık nevalelerini de ayarladınız mı var ya, sizden iyisi yok.
Boş laflarla kardeşlik olmaz.
Kardeşliğinizi öyle gösterin, öyle gösterelim ki, bu ülkede her türlü fitnenin köküne kibrit suyu dökülsün.
Müslüman kardeşliğimizi Ensar - Muhacir kardeşliği misali öyle koyalım ki ortaya, her türlü etnisite asabiyeti yerle yeksan olsun.
Hepsi bir yana, Allah'ın vaadi yetmez mi: "Allah'a güzel bir borç verecek olan kimdir? Artık Allah, bunu onun için kat kat arttırır. Onun için 'kerim (üstün ve onurlu) bir ecir' vardır." (Hadid, 11)
(Yeni Şafak)