Amerika'ya bağlanan kader
ABD Özel Kuvvetler Komutanı Orgeneral Raymond Thomas, Aspen Enstitüsü’nün Colorado’da gerçekleştirdiği yıllık güvenlik toplantısında, YPG’nin bir günde nasıl Suriye Demokratik Güçleri’ne dönüştüğünün çarpıcı öyküsünü anlattı. Thomas, ABD’nin IŞİD ile Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk ile Kobani’deki “o çok eski ve soğuk” belediye binasına gittiklerinde Abdullah Öcalan’ın posteri ile karşılaştıklarını belirtiyor. İlk talepleri de Öcalan’ın posterinin kaldırılması oluyor. YPG’lilere “Hey bu, buradan gitmek zorunda. Öcalan’a tutunamazsınız ve bizim içinde olduğumuz bir yapıda herhangi bir meşruiyet şansı elde edemezsiniz” diyor.
Ardından McGurk ve Thomas, YPG yöneticilerini isimlerini değiştirmelerini salık veriyorlar. Çünkü Türkiye, YPG ile PKK’nin aynı örgüt olduğunu savunuyor ve ABD’ye de “Benim terörist saydığım bir düşmanla muhatap oluyorsunuz, bunu müttefik olarak nasıl yaparsınız?” diye sitem ediyor. “Bunun üzerine biz de onlara isimlerini değiştirmeleri gerektiğini söyledik. Mesela YPG dışında kendinizi nasıl adlandırmak istersiniz? Bir gün sonra adlarının Suriye Demokratik Güçler olduğunu ilan ettiler.” Thomas, YPG’nin yeni benimsediği ismin ortasına “demokratik” ifadesini koymasını “zekice bir hamle” olarak niteliyor. Zira bu ibarenin “onlara bir miktar itibar” sağladığını belirtiyor.
“Ha Ali ha Veli”
Tahmin edileceği üzere bu açıklama Türkiye’de yankı buldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Thomas’ın ifadelerini “Biz kimin kim olduğunu gayet iyi biliyoruz” şeklinde değerlendirdi. Erdoğan’a göre Türkiye bir kabile devleti değildi ve bu tür numaralara kanacak bir hâli de yoktu: “Ha Ali ha Veli, değişen bir şey var mı? Her ikisi de aynı ve bunların nerede nasıl cirit attığı zaten hepsi ortada. Aslolan tabelayı değiştirmek değil, içeride ne var, budur… İsim değiştirmişler. Yok, bunları yutmak mümkün değil. Dostlar birbirini aldatmamalı.”
Malumu ilan eden bu anekdot iki noktaya işaret ediyor: Evvelen, PKK ve YPG üzerinde Amerika’nın muazzam bir etkisi var. Öyle ki ABD’li yetkililerin verdiği tavsiyenin neticesinde örgüt hem kült liderini parantez içine alabiliyor hem de bir gün içerisinde adından vazgeçebiliyor. ABD “Öcalan’a tutunamazsınız” diyor, Öcalan’ın resmi hemen iniyor. ABD “YPG ismi uygun kaçmaz” diyor, YPG hemen SDG’ye dönüşüyor. Talepleri anında karşılanıyor, Amerikalıların arzu ettiği forma girmekte tereddüt edilmiyor.
Uzun vadeli hesap
Saniyen, Suriye’de ABD bir nüfuz bölgeleri siyaseti izliyor. Orta Doğu’daki gücünü tahkim etmek ve gelecekte olması muhtemel değişimlere karşı hazırlıklı olmak için Suriye’nin kuzeyinde tamamen kendisine bağlı bir yapı oluşturmayı planlıyor. Bunun için de SDG’ye büyük bir yatırım yapıyor. Yatırım iki taraflı:
Yatırımın bir tarafı, askeri; SDG askeri olarak giderek daha donanımlı bir hale getiriliyor. ABD tarafından SDG’ye hemen her gün büyük çaplı silah yardımları yapılıyor. Medyada bu yardımlara geniş yer veriliyor ve herkese SGD’nin “Amerika’nın Orta Doğu’daki kara ordusu” olduğu mesajı veriliyor. SDG’nin askeri açıdan güçlendirilmesi, ABD’nin SDG’ye dair hesaplarının kısa vadeli değil orta ve uzun vadeli olduğunu gösteriyor. Yani ABD’nin SDG ile işi Rakka Operasyonu ve sonrasındaki Deyrizor’da yapılacak operasyonla bitmeyecek.
Yatırımın diğer tarafı ise siyasi ve diplomatik; yeni Suriye’nin inşasında SDG’ye bir alan açılıyor. Suriye’nin yeniden tanziminde SDG’ye bir rol verilebilmesi için de onun siyasi ve diplomatik bir meşruiyetle teçhiz edilmesi gerekiyor. SDG şimdiye kadar savaş meydanında boy gösterdi ama diplomasi masasına oturamadı. Fakat artık siyasi ve diplomatik olarak da var olmak ve taleplerinin meşru zeminlerde kabulünü sağlamak istiyor.
YPG’den SGD’ye geçişin altında yatan en önemli sebep de bu. Nitekim Thomas da bunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Thomas’a göre, YPG Suriye’nin geleceğinin konuşulduğu Cenevre ve Astana’daki görüşmelerde bulunmak istiyordu. Ancak PKK veya PKK’yi çağrıştıran bir ismi taşıdığı müddetçe masada olma şansı yoktu. Diplomatik kanalların açılması, yeni bir kimlik edinilmesini gerektiriyordu.
Kader ortaklığı
Görünen o ki PKK, kaderini büyük oranda ABD ile yapılan işbirliğine bağlamış durumda. Sahadaki verilere bakıldığında bu kader ortaklığının giderek derinlik kazandığı söylenebilir. Bu noktada akla gelen iki soru var: Birincisi, İran ile ilgili. Acaba giderek daha çok ABD yörüngesine girmesi PKK’nin bölge devletleriyle, mesela İran’la, ilişkilerini nasıl etkiler? Obama’dan farklı olarak İran’a şahin kesilen Trump Amerikası, PKK’yi İran karşıtı cephede konumlandırır mı?
Böyle bir ihtimal var. Hatta karineleri gün yüzüne çıkmaya başladı bile. Örneğin, geçen hafta Arap medyasına konuşan Rojava Asayiş Genel Komutanı Ciwan İbrahim, İran için çok sert ifadeler kullandı. İbrahim’e göre; İran bölgeyi kontrol etmeyi amaçlayan bir proje yürütüyor ve Suriye üzerindeki etkisini sürekli artırıyor. Bu proje Suriye kimliğini ortadan kaldırma tehlikesi içeriyor ve herkesi tedirgin ediyor. Hem Suriye Alevileri hem de Rusya, İran’ın Suriye’deki rolünden rahatsızlık duyuyor. Bundan ötürü İbrahim, İran’ın “IŞİD’den bile daha tehlikeli” olduğunu söylüyor.
Doğru iş
İran’ı mutlak olarak suçlayan bu tür sözlere PKK cenahında pek rastlanmazdı. Ama anlaşılan ilerleyen günlerde böyle açıklamaların sayısının artması hiç de sürpriz olmayacak. Trump yönetimi İran’a dönük mevcut bakışını değiştirmediği sürece, PKK de ABD’ye yaklaştıkça İran’dan uzaklaşacak. ABD desteğinin artmasıyla doğru orantılı bir biçimde PKK’nin İran karşıtlığı da ivme kazanacak.
İkinci soru ise Türkiye ile alakalı. Madem ABD, PKK’nin politikaları üzerinde bu denli belirleyici, o halde PKK’ye Türkiye’de silahlı mücadeleyi bitirmesini telkin edemez mi? PKK’yi dün Menbiç’e ve bugün Rakka’ya gönderebilen, yarın Deyrizor’a yollayacak olan ABD, PKK’nin Türkiye’de silahlarını susturması için ağırlığını koyamaz mı? Eğer ağırlığını koyarsa PKK buna itiraz edebilir mi? Mevcut şartlar altında bunun bir olanağı var mı?
Herhalde Türkiyeli yetkililer Amerikalı muhataplarına “Neden Suriye’de YPG’ye silah veriyorsunuz?” diye soracaklarına bu konunun üzerine odaklansalar daha doğru bir iş yapmış olacaklar.
(K24)