ABD ve yükselen uluslararası örgütler
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) küresel hegemonyasındaki aşınma tüm hızıyla sürerken, ABD’nin öncülük ettiği kurumlar dışındaki kurumlar da gelişmeye, güçlenmeye, üye sayılarını artırmaya devam ediyorlar. Dünya için, olumlu; küçük ve orta büyüklükteki devletler için, sevindirici bir gelişme bu. Çünkü çok kutupluluk, ABD hariç, herkes için iyidir.
Dünyada farklı devletler, farklı rejimler vardır. Olması da doğaldır. Gereklidir. Buna karşılık ABD; kendi etki alanında devletler, kendi rejimine benzeyen rejimler ister. Serbest piyasa, neo liberalizm, sermayenin sınırsız tahakkümü ne kadar yaygın olursa, ABD için o kadar iyidir.
Oysa dünyada çok kutuplu bir düzen, farklı devletlerde farklı yönetim biçimleri, hükümet modelleri, sistemler, rejimler olması, demokrasi ve refaha farklı yollardan ulaşılması, insanlığın yararınadır. ABD’nin bloklaşmayı dayatması, adeta yeni bir Soğuk Savaş istemesi, Avrupa başta olmak üzere müttefiklerini de buna ikna etmeye çalışması ise insanlığın zararınadır.
Şunu görmek gerekir; ABD’nin müttefikleri üzerinde eski cazibesi, rakipleri nezdinde eski caydırıcılığı kalmamıştır. Hiç uzağa gitmeye gerek yok, Rusya’ya konan yaptırımların umulan sonucu vermemesi, İran ve Suudi Arabistan normalleşmesinin Çin’in arabuluculuğunda yaşama geçmesi, Suriye’nin Arap Birliği’ne dönmesi bunun kanıtlarıdır.
BRICS ve ŞİÖ gibi, Rusya ve Çin’in öncülüğünde kurulan uluslararası örgütlerin artan etkisini de dikkatle izlemek gerekir. Çünkü bunlar hem kurumsal düzlemde etkilerini artırmakta hem de üyeleri arasındaki ilişkileri daha da geliştirmektedirler. Örneğin, Çin’le Afrika arasındaki ticaret hacmi, 2022 yılında, 2021 yılına oranla yüzde 11 artarak, 282 milyar dolara ulaşırken, Çin’in bu kıtadaki en büyük ticaret ortağı da, aynı zamanda BRICS üyesi olan Güney Afrika Cumhuriyeti olmuştur, 56.7 milyar dolar ticaret hacmiyle. 2023 yılı Nisan ayında döviz rezervi 3.2 trilyon dolar olan Çin ve yaptırımlara rağmen çok fazla hırpalanmayan Rusya; Suudi Arabistan, Mısır, Katar gibi ŞİÖ’de diyalog ortağı olan ülkelerle ilişkilerini daha da geliştirmektedirler.
Arap ülkelerinin bu ilgisi, hem dış politikada çok yönlü davranma, dış politikayı çeşitlendirme çabalarını yansıtmaktadır hem de ŞİÖ’nün artan etkisini. Geleneksel olarak ABD’nin nüfuz alanları arasında gösterilen bu Arap ülkelerinin Çin’le, Rusya’yla ve bu iki ülkenin öncülük ettiği uluslararası örgütlerle gelişen işbirliği Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da dikkatle izlenmektedir. Çünkü bu işbirliği sadece ekonomik boyutlu değildir, politik yönü, güvenlik yönü de vardır. Bu uluslararası örgütler, kurumsal ve örgütsel boyutları yanında, üyelerine ikili olarak da daha sık buluşup, aralarındaki sorunları çözmek için daha çok görüşmek fırsatını sunmaktadırlar. (CRI)