ABD’nin Hindistan’dan beklentisi ne?
Amerika Birleşik Devletleri (ABD), “hasım devlet” olarak gördüğü, “ABD hegemonyasına meydan okuyan devlet” olarak tanımladığı ülkelere, en başta da Çin ve Rusya’ya karşı yeni ittifaklar kurulmasına öncülük edip, yeni bir Soğuk Savaş için çabalarken, dilinden de insan hakları, barış, özgürlük kavramlarını düşürmüyor. Alışkın olduğumuz bir ikiyüzlülük örneği bu. Son örneğini ABD Başkanı Joe Biden’ın 78. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşmasında gördük. Çin ve Rusya’ya ilişkin her zamanki sözlerini söyledi.
Oysa, biliyoruz ki ABD, Çin ve Rusya’yı yakın çevresinden kuşatmak için elinden geleni yapıyor. Son olarak gördük, Rusya’nın Belarus ve Kuzey Kore’yle ilişkilerinden bile rahatsız oluyor. Keza yakın geçmişte Çin’in üç Baltık Cumhuriyeti Estonya, Letonya ve Litvanya’nın (Baltık üçüzleri de denir) Çin’le ilişkilerini geliştirme çabalarını da endişeyle karşılamış, bunu baltalamak için elinden geleni yapmıştı. Anımsayalım, 2000’li yıllarda Çin ve bu üç ülke arasında durgun seyreden ilişkiler, 2012 yılında Çin’in Orta ve Doğu Avrupa ülkeleriyle ekonomik işbirliği kapsamında 16+1 formatına dahil edildiğinde, ABD bu girişime çok bozulmuştu. Çin’in, altyapı yatırımları için kredi vermek, öğrencilere burs vermek gibi adımlarına karşı çıkmıştı. Sonuçta Çin, Atlantik angajmanları çok güçlü olan Baltık ülkelerinden belediği karşılığı görememiş, 2019’da Yunanistan’ın da dahil olmasıyla 17+1 olan platform, resmi adıyla Çin – Orta ve Doğu Avrupa Ülkeleri İşbirliği’nden (Çin – CEEC İşbirliği) önce Litvanya çekilmiş, onu 2022 yılında Estonya ve Letonya’nın çekilmesi takip etmişti. Elbette Baltık ülkelerinin bu kararları, ABD’yi fazlasıyla memnun etmişti.
ABD’nin önceliğini Orta Doğu’dan Asya Pasifik’e kaydırmasına koşut olarak, hem Çin’i çevrelemek için attığı adımları sıklaştırdığı hem de Hint – Pasifik Stratejisi kapsamında Hindistan’ın elinin güçlenmesi için çabaladığı dikkat çekiyor son yıllarda. Nitekim Çin’in öncülük ettiği Kuşak ve Yol Projesi’ne karşı, geçtiğimiz günlerde Hindistan – Orta Doğu – Avrupa Ekonomik Koridoru’nun (IMEC), Hindistan’da yapılan G 20 Zirvesi kapsamında imzalanması, ABD’yi çok sevindirdi. Zaten imzacı devletler arasında ABD de vardı. Böylece hem Çin’e karşı Hindistan’ı öne çıkarmaya gayret eden ABD bir hamle yapmış oldu hem de bu imzayla, ABD’nin Avrupalı ve Orta Doğulu müttefiklerini de projeye kattı.
Hindistan’ın İsrail’le, Irak’la, Körfez ülkeleriyle ilişkilerini geliştirdiği biliniyor. Kısaca I2 U2 olarak da anılan Hindistan, İsrail, ABD ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden oluşan dörtlü ittifak da, diğer yönleri yanında, aynı zamanda bu amaca hizmet ediyor. Hindistan gibi ABD de İbrahim Anlaşmalarını memnuniyetle karşıladı. Hindistan’ın bölge ülkeleriyle enerji, teknoloji, gıda konularında işbirliğini artırma çabası, geleneksel olarak denge politikaları izleyen Yeni Delhi’nin, son dönemde Körfez ve çevresinde daha atak, daha görünür bir dış politika izlemeye yönelmesi, ABD’nin çıkarlarıyla örtüşüyor. Zira ABD bu sayede Hindistan’ın Avrasya güçleriyle, Rusya ve Çin’le yakınlaşmasını önlemeyi umuyor. ABD Körfez’in Akdeniz’le işbirliğinin güçlenmesini de hem Avrupa hem de Orta Doğu’daki nüfuzunun devamı adına çok önemsiyor.
Peki ABD; bu adımlardan beklediği sonucu alabilir mi? Hayır.
Çünkü ne ABD eski ABD ne de dünya eski dünya. (CRI)