İsveç’in NATO üyeliğinin sonuçları
Dış politikada bazı sorunların çözümü zordur. Taraflar da bunu bilirler zaten. Sorunu rafa, buzdolabına kaldırırlar. Mesela, Türkiye açısından Yunanistan ve Ermenistan’la olan sorunlar böyledir. Kısa, orta hatta uzun vadede çözümü zordur. Keza Türkiye tarafından yaratılmasa da, Türkiye’nin doğrudan etkilendiği Irak ve Suriye’de yaşanan büyük sorunlar, istikrarsızlıklar da görünür gelecekte çözülecek sorunlar değildir. Türkiye bu sorunlardan önümüzdeki yıllarda da doğrudan ve çok fazla etkilenmeye devam edecektir.
Türkiye’nin enerji sorunu da kolay çözülecek bir sorun değildir. Yapısaldır. Enerji kaynağı ve tedarikçi ülke konusunda çeşitliliği sağlasa bile, dışa olan yüksek bağımlılık, yakın gelecekte çözülemez. Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan ve Türkiye’yi, doğrudan etkileyen sorun da kısa vadede çözümü zor bir sorundur.
ABD emperyalizminin saldırı ve işgal aygıtı olan NATO’nun son genişleme adımlarını, bu kapsamda Finlandiya ve İsveç’in NATO üyesi olmalarını da, yukarıda kısaca değinilen yapısal sorunlar kapsamında ele almak gerekir. Çünkü bir Soğuk Savaş örgütü olan NATO’nun genişlemesi, Soğuk Savaş bittikten, Varşova Paktı dağıldıktan sonra da genişlemeyi sürdürmesi, eski Doğu Bloku ülkelerini üye yaparak ve sürekli Rusya’nın yakın çevresine doğru genişlemesi, ABD’nin çıkarları doğrultusunda genişlemesi, dünya açısından yapısal bir sorundur. Kısa vadede de çözümü olanaksızdır.
Bu genişleme, bölgemizde istikrarsızlığı daha da artıracaktır. Rusya’yı daha da endişelendirecektir. Avrupa’nın ABD’ye zaten yüksek olan savunma ve güvenlik bağımlılığını daha da pekiştirecektir. ABD silah sanayisinin yüzünü daha da güldürecektir. NATO üyesi olmayan fakat ABD ve NATO’yla çok güçlü ilişkileri olan Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya, Güney Kore gibi ülkeler, özellikle Çin’le ilgili politikalarında, ABD’nin teşvik ve tahrikleriyle daha saldırgan söylemler dillendirecektir. Arktik Okyanusu’ndan başlayarak, Baltık Denizi’nde, Karadeniz’de, Akdeniz’de, Orta Asya’da, Balkanlarda, Kafkaslarda, Orta Doğu’da etkisini artırmak isteyen, bu amaçla işgallerden vekâlet savaşlarına, darbelerden terör örgütlerini desteklemeye dek her yola başvuran ABD’nin, NATO aracılığıyla yapacağı hamleler daha da sıklaşacaktır.
Bu şartlar altında Türkiye, İsveç’in üyeliği karşılığında ne Avrupa Birliği’ne girebilecek ne de NATO’daki konumunu güçlendirebilecektir. Diğer konularda Türkiye’ye verilen sözlerin tutulmayacağını da, çok yakında görecektir. NATO’nun genişlemesine karşı, bu genişlemeden rahatsız olan ülkelerin, Avrasya güçlerinin, İran’ın, Suriye’nin, Rusya ve Çin’in yapması gereken, bölgesel işbirliğini daha da güçlendirmek, bölge ülkeleri arasındaki sorunların çözümü için daha fazla çabalamak, bölgesel ittifakları daha da kuvvetlendirmektir.
Çok kutuplu bir dünya düzeni, birkaç büyük ve daha fazla sayıda orta ölçekli gücün, bu güçlerin kurduğu ittifakların öne çıktığı bir dünya düzeni, ABD’nin etkisinin azaldığı bir dünya düzeni, insanlığın geleceği için, barış, huzur ve istikrar için gereklidir öncelikle. Unutulmaması gereken şudur: ABD’nin ve onun yönettiği ittifakların etkisinin azalması, bölgesel işbirliği çabalarının gelişmesini de hızlandırdığından ABD, dönüp dolaşıp askeri gücüne başvurmaktadır.(CRI)