Arap dünyası ve Çin
Amerikan yüzyılının sonuna yaklaşıldığını gösteren işaretler, Orta Doğu’dan da çok sık geliyor son dönemde. Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) etkisi, bu bölgede de zayıflıyor. Bölge ülkelerinin gerek kendi aralarındaki ilişkilerde, gerekse ABD’nin onca itirazına karşın Çin ve Rusya’yla ilişkilerinde gözle görülür bir gelişme gözleniyor. Nitekim ABD’li pek çok uzman da, bu konuya dikkat çekip, Orta Doğu’da bölgesel arayışların, ittifakların, işbirliklerinin tarihsel bir aşamada olduğunu, bölge ülkelerinin bu konuda büyük bir fırsat yakaladıklarını belirtiyorlar.
Bu konuda, somut gelişmelerden birkaçı şöyle: İran ve Suudi Arabistan arasında ilişkilerin normalleşmesi ve bunun mimarının Çin olması. ABD’nin onca baskısına karşın, bölgedeki pek çok ülkenin Rusya’ya konan yaptırımlara katılmaması. Şam’la gerilim yaşayan Arap ülkelerinin Suriye’yle ilişkilerinin normalleşmesi. Suriye’nin Arap Birliği’ne geri dönmesi. Bu liste daha uzun elbette. Dahası da var üstelik.
Çin’in İslam ülkeleriyle, Orta Doğu ülkeleriyle, Arap ülkeleriyle ilişkilerinin gelişmesi, zirvelere, işbirliği anlaşmalarına, ticarete de yansıyor. Kısa süre önce Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da düzenlenen 10. Çin – Arap Ekonomi Forumu’nda bu yalın gerçek açıkça görüldü. Çin’in, Suudi Arabistan’ın öncülük ettiği Körfez ülkeleriyle ilişkilerinin hızla geliştiği de gözleniyor. Bölge ülkelerinin de Çin’de daha çok yatırım yapma konusundaki arzusu, Kuşak ve Yol Projesi’ne verdikleri önem artıyor. Riyad’daki forumda toplam 10 milyar dolar tutarında (yenilenebilir enerjiden tarıma, emlak sektöründen madenciliğe, turizmden sağlık hizmetlerine kadar) 30 adet anlaşma imzalandı. Suudi Arabistan; attığı bu imzalarla, hem Çin’le iktisadi, ticari bağlarını daha da güçlendirdi hem de ABD’yle ilişkilerini bu adımlarla dengeleme konusunda kararlı olduğunu gösterdi. Çin ve Suudi Arabistan arasındaki ekonomik ilişkilerde enerji, sanayi ve altyapının yani geleneksel olarak işbirliği yapılan alanların yanında, yakın gelecekte ileri teknoloji, inovasyon, yeşil enerji ve perakendeciliğin de öne çıkacağı belirtiliyor.
Arap dünyasında Çin’e yönelik artan bu ilgi sadece doğuyla, Körfez Araplarıyla sınırlı değil elbette. Batıda Akdeniz’in diğer ucundaki Arapların da Çin’le ilişkisi gelişiyor. Cezayir buna en somut örnek. Nitekim Cezayir Devlet Başkanı Tebboune’nin Çin’e yaptığı ziyarette de görüldü bu. Bir süre önce de Rusya’yı ziyaret eden Cezayir lideri, Çin’de BRICS’e üye olma isteğini bir kez daha yineledi. Çin’in, özellikle 2014 yılından beri Cezayir’de artan yatırımlarına, altyapı projelerine verdiği desteğe teşekkür etti. Ziyareti yorumlayan pek çok uzman, Çin ve Cezayir arasındaki ilişkilerin Afrika ve Arap dünyası için bir model oluşturabileceğini söylerken şu gerçek bir kez daha görüldü:
Dünyada güç merkezinin batıdan doğuya kayması, hem bölgesel işbirliklerinin önünü açıyor hem de küçük ve orta ölçekli devletlerin daha cesur adımlar atmalarını sağlıyor.(CRI)