Çin-İsrail ilişkileri ve ABD
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) hegemonyasının küresel ölçekte gerilemesi, ABD’nin en yakın müttefikleri tarafından da saptanıyor ve ilişkilere yansıyor. Öyle ki ABD’nin iki stratejik ortağından biri olan İsrail’in (diğeri İngiltere’dir), ABD’nin onca itirazına rağmen Çin’le ilişkilerinin gelişmesi, ABD siyasetinde ve medyasında giderek daha fazla ve daha yüksek tonda eleştiri konusu oluyor.
ABD’deki endişeleri artıran başka gelişmeler de var elbette.
Örneğin, Çin ve Birleşik Arap Emirlikleri hava kuvvetlerinin, Ağustos ayında, Çin’in kuzeybatısında ortak tatbikat yapacakları açıklandı. Örneğin, Fransa, Çinli yatırımcıların ülkesine daha fazla yatırım yapmasını istedi. Örneğin, uzay konusundaki çalışmalarını yoğunlaştıran Çin, dünyanın en büyük güneş teleskopunu yapacağını duyurdu. Örneğin, Çin Merkez Bankası, Pakistan’ın başkenti İslamabad’da şube açtı. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün elbette, gelelim Çin-İsrail ilişkilerine.
Bu konudaki son önemli gelişme, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, 2023 yılı sonuna doğru, Çin’e resmi ziyaret yapmak istediğini açıklaması oldu. ABD, Avrupa’ya baskılarını artırıp, Çin’le ilişkilerini azaltmalarını, Çin’den yaptıkları ithalatı kısmalarını, Çin’in Avrupa’daki yatırımlarını engellemelerini isterken, İsrail Başbakanının bu açıklaması, ABD’yi zora soktu.
Hemen bir parantez açıp, Çin’in gelişen ekonomik, politik, diplomatik ve askeri gücüne koşut olarak, denizaşırı üs arayışının artmasının da ABD’yi kaygılandırdığını belirtelim. Çin; Afrika’dan Latin Amerika’ya, Orta Doğu’dan Orta Asya’ya dek çok geniş bir alanda pek çok ülkenin en büyük dış ticaret ortağı konumunda ve 2000-2021 yılları arasında 46 düşük gelirli ve orta gelirli ülkede, 78 limanın inşasında, geliştirilmesinde finansman sağladı. Denizaşırı üs isteği, Kuşak ve Yol İnisiyatifi’yle de ilgili olan Çin’in şimdiki halde ilk ve tek denizaşırı üssü, Cibuti’de, Çin’in yapıp işlettiği limanın bitişiğindeki üs. Çin’in ticari gemi yapımındaki liderliği, liman yapımı ve yönetimindeki iddiası, dünyanın ikinci büyük deniz ticaret filosuna sahip olması ve Çin donanmasının atılımları da ABD’yi kara kara düşündüren unsurlar arasında elbette. Bu nedenle ABD ve Çin arasında her alanda yaşanan rekabete karşın, İsrail’in bu adımları, ABD siyasal seçkinleri ve karar vericilerinin daha fazla tepkisini çekiyor.
Çin’in, Suudi Arabistan-İran ilişkilerinin normalleşmesindeki arabuluculuğu ve Rusya-Ukrayna savaşının sona ermesi için inisiyatif alıp, 12 maddelik öneri paketi sunması da, dış politikadaki etkisini ve görünürlüğünü daha da artırdı. Öte yandan İsrail’in sadece Çin’le değil, Hindistan’la, Endonezya’yla, Japonya’yla, Azerbaycan’la da ticari ve siyasi ilişkileri gelişiyor. Hemen belirtmekte yarar var, Çin ve İsrail arasındaki ticaret hacmi 15 milyar doları geçti. Çin, Avrupa Birliği ve ABD’nin ardından İsrail’in üçüncü büyük dış ticaret ortağı. İsrail’in Hindistan’la olan ticaret hacmi de 7 milyar doları buluyor. Bu ticari ilişkiler, siyasi ilişkiler için güçlü bir zemin yaratıyor.
ABD ise bu gelişmelere karşı bir tarafta NATO’yu genişleterek, diğer tarafta ise bölgesel müttefiklerini daha fazla öne çıkararak hamleler yapıyor. Yakın geçmişte Hindistan, İsrail, ABD ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden oluşan I2U2 dörtlü forumuna öncülük etmesinin temel nedeni bu. Fakat bu adımlar, umduğu sonucu vermiyor.(CRI)
NOT: Alıntı makaleler Hürseda Haber'in yayın politikasını yansıtmayabilir.