ABD doları ve nükleer silahlanma
Arjantin’in, Uluslararası Para Fonu’na (IMF) olan borcunun bir bölümünü yuan olarak ödeyeceğinin açıklanması oldukça ses getirdi. Çünkü bu adım, hem Amerika Birleşik Devletleri (ABD) dolarından uzaklaşma eğiliminin ne kadar güçlendiğini yansıtıyor hem de Arjantin gibi adı sıklıkla ekonomik krizlerle anılan, sürekli IMF reçetelerini uygulayan ve bir türlü krizleri atlatamayan bir ülkenin yönelimini. Hindistan’ın son dönemde Rus petrolü ithal etmek için Çin para birimini kullanması da unutulmamalı.
Şunu tartışalım öncelikle. Dış ticarette yapılacak ödemelerde ABD dolarından uzaklaşma eğilimi, sadece ekonomik bir tercih midir? Yoksa bunun politik, diplomatik boyutları, dünyanın gidişatına ilişkin yönleri var mıdır?
Sorunun yanıtı açık. Elbette bu gidişatın politik, diplomatik boyutları da var. Bu adımların hızlanması, ezilen dünyada, mazlum milletlerde, gelişmekte olan ülkelerde daha fazla taraftar bulması, para transferinde SWIFT dışındaki seçeneklerin daha yaygın olarak gündeme gelmesi, sadece ekonomik değil, politik de bir göstergedir.
ABD’nin tüm bu gelişmelere karşı tepkisi ise ekonomik gücü zayıflamakta olduğundan, politik ve askeri araçlarla olmaktadır. NATO’nun genişlemesini, ABD’nin Yunanistan’da artan üslerini, silahlanmayı daha fazla teşvik etmesini, Çin ve Rusya karşıtı söylemini bu kapsamda düşünmek gerekir. 22 – 24 Ağustos tarihlerinde Güney Afrika’nın başkenti Johannesburg’da toplanacak olan 15. BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirvesinin ABD’yi bu kadar endişelendirmesi de bu yüzdendir. BRICS’e üye olmak için 22 devletin resmen başvurması, 22 devletin de resmi olmayan kanallarla üyelik isteğini ortaya koyması da dikkat çekicidir. Tüm bunlar Latin Amerika’dan Orta Doğu’ya, Kuzey Afrika’dan Orta Asya’ya dek geniş bir coğrafyada, BRICS’in nasıl yakından takip edildiğinin kanıtıdır.
ABD’nin bu gidişata karşı ekonomik olarak yapabileceği fazla bir şey yoktur. O nedenle her zaman olduğu gibi, daha fazla gerilim, daha çok silah satışı, daha fazla müttefikini cepheye sürme adımları atmaktadır. Avustralya, Birleşik Krallık ve ABD’nin oluşturduğu üçlü bir ittifak olan ve 2021 yılının Eylül ayında kurulan AUKUS kapsamında, Avustralya’nın Çin’e karşı daha fazla teşvik ve tahrik edilmesini, ABD ve İngiltere’nin Avustralya’nın nükleer enerjiyle çalışan denizaltı sahibi olabilmesi için gösterdikleri çabayı başka türlü izah etmek zordur.
Dünyanın anlaması gereken bir diğer önemli gerçek ise şudur: ABD; kendisi ve yakın müttefikleri için, nükleer silah sahibi olmayı bir hak olarak görürken, başka devletler söz konusu olduğunda hemen barıştan, silahsızlanmadan, nükleer silahların yayılmasını önlemekten bahsetmektedir. Bu da ABD’nin çok iyi bildiğimiz ikiyüzlülüğünü, çifte standardını, tutarsızlığını yansıtan binlerce örnekten sadece birisidir.(CRI)