Orta Asya, Körfez ve çok taraflılık
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) hegemonyasındaki aşınma, ABD’nin müttefiklerine sağladığı savunma güvenliğine ilişkin artan kuşkular, hem ABD’nin müttefikleriyle ilişkilerine yansıyor hem de küçük ve orta ölçekli ülkeler arasında işbirliğine zemin yaratıyor. Son yıllarda bunun en somut görüldüğü örneklerden biri de Orta Asya ve Orta Doğu ülkeleri arasındaki işbirliği çabaları. Konuyu açalım…
Malum, Orta Asya ülkeleri, bölgenin jeopolitik konumu, bir yandan Rusya, diğer yandan Çin’le komşu olması, Shanghai İşbirliği Örgütü’nün güçlenmesi, Çin’in Kuşak ve Yol Projesi gibi nedenlerle her zaman ABD’nin dış politika ajandasında dikkat çekiyorlar. ABD bu ülkelerde etkili olmaya, kalıcı üsler edinmeye, kendi aralarında işbirliğine yönelmelerini önlemeye, Rusya ve Çin’le aralarında gerilim yaratmaya çabalıyor hep. Bunun daha da ötesine geçip, renkli devrimlere, darbe girişimlerine kadar vardırıyor işi.
Orta Doğu bölgesinde pek çok ülke gibi, özellikle Körfez’deki Arap devletleri de ABD’yle yakın ilişkileriyle biliniyorlar. Fakat son yıllarda Suudi Arabistan başta olmak üzere bu ülkelerin ABD’yle pek çok konuda ayrı düşündükleri, Çin ve Rusya’yla ilişkilerini hızla geliştirdikleri gözleniyor. İran’la normalleşme adımlarını ve Suriye konusunda değişmeye başlayan tutumlarını da bu kapsamda ele almak gerekiyor.
Yine son yıllarda Körfez ülkeleriyle Orta Asya ülkeleri arasında da siyasi ve diplomatik boyutun yanında ticaretten yatırıma, enerjiden eğitime, bilimden sanayiye, tarımdan turizme dek çok geniş bir yelpazede işbirliği arayışları ve sıklaşan temaslar, zirveler, ortak toplantılar öne çıkıyor. Bu ülkeler arasında Filistin sorunu, ayrılıkçı ve aşırılıkçı akımlara karşı ortak mücadele, terörizme karşı ortak tutum gibi konu başlıklarında yakınlaşma gözleniyor. 2023 – 2027 yıllarını içeren ortak eylem planı, Körfez ülkeleriyle Orta Asya ülkelerinin işbirliği alanlarında geleceğe dönük olumlu işaretler veriyor.
Körfez ülkelerinin ABD’yle eski sıcak ilişkilerinin olmaması, ABD’yle ilişkilerin geleceğine ilişkin kaygılar taşımaları, ABD’ye eskisi kadar güvenmemeleri, bu ülkelerin Rusya ve Çin’le ilişkilerine olumlu yansıdığı gibi, diğer ülkelerle ilişkilerine de olumlu yansıyor. Yakın çevrelerinden başlayarak pek çok ülkeyle, daha yakın işbirliği yapmaya yöneltiyor. Orta Doğu ve Orta Asya’da ABD’ye karşı duyulan hoşnutsuzluk ve güvensizlik, bu bölgelerdeki ülkeleri farklı seçenekler konusunda daha cesur ve istekli yapıyor. Aralarındaki iletişim ve işbirliği kanallarını güçlendiriyor, çoğaltıyor, çeşitlendiriyor.
ABD’nin kabul etmesi gereken şu: Nasıl ki ABD’nin çok ve çeşitli müttefikleri var, bu müttefikleriyle konuya göre, soruna göre, bölgeye göre, rakibe göre farklı yoğunlukta, derinlikte, yakınlıkta, kapsamda ilişkileri, ortaklıkları, ittifakları, angajmanları var, o halde ABD için geçerli olan bu durum, başka ülkeler için de geçerlidir. Gerçek anlamda çok taraflılık, hem tek tek ülkelerin hem de dünyanın yararınadır. Ayrıca gerilimleri azaltmanın, işbirliğini geliştirmenin yolu da çok taraflılıktan geçer, kutuplaşmadan değil.(CRI)