Biz hangi mezhepteniz?
Bizler günahını itiraf eden Âdem ile Havva’nın mezhebinden miyiz; yoksa secde (Âdem’e saygısını sunma) emrine karşı çıkıp; “Beni aşırılığa sevk etmene karşılık ben de bunlara dünyadakileri süsleyeceğim ve hepsini aşırılığa sevk edeceğim.” (Hicr 15:9, A’râf 7:16) diyerek Rabbi’ne meydan okuyan İblis’in mezhebinden miyiz? Kur’an’da anlatıldığı üzere Allah, Âdem, İblis ve melekler arasında geçen diyalogda; hidayetin/doğru yolun, irşadın/rüşde, dürüstlük ve olgunluğa ulaşmanın ve dahi boşluktan ve dalaletten/yanlış ve sapkınlıktan çıkışın yolu aydınlatan ışıkları mevcuttur.
Allah Teâlâ bize cevaben şöyle sesleniyor: “(Uhud’da) başınıza bir olay gelince; “Bu da nereden çıktı?” demeniz mi gerekirdi?... De ki: “Bunun sebebi sizsiniz! Allah her şeye bir ölçü koymuştur.” (Âl-i İmran 3:165). Yani Allah işi bize irca etmekte (sonucun sorumluluğunu bize yüklemekte)dir. Âdem ile eşi de bu yaklaşımı benimsemiş ve şöyle demişlerdi: “Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, ne ettikse kendi kendimize ettik. Bizi bağışlamaz ve acımazsan, kaybedenlerden oluruz.” (A’râf 7:23). Allah Rasulü (sas) de şöyle demiştir: “Kim bir hayra nail olursa Allah’a hamdetsin, kim de hayırdan başka bir şey bulursa, kendi nefsinden başkasını kınamasın!” (Müslim).
Allah’ın emrini çiğneyen, O’na karşı çıkan, kendini temize çıkarıp azgınlığını Rabbine fatura eden Şeytan’dır. Ateşten yaratılmış biri olarak (ateşin külü olan) topraktan yaratılmış birine saygısını sunmayı uygun görmemiştir! Bu davranışıyla iki yanlışa saplanmıştır; maddi kökeniyle övünmesi ve fikrî üstünlük iddia etmesi. Bunların her ikisi beşer türünün de karşı karşıya olduğu önemli problemlerdir. Bu bağlamda bazı insanlar İblis’in mezhebine (yaklaşım, yol, yordam ve yöntemine) tâbi olmakta, ırklarıyla, maddi kökenleriyle övündükleri gibi fikrî mensubiyetleriyle de övünmektedirler.
İsa aleyhisselam, ataları İbrahim ile övünenleri kınayarak İncil’de şöyle demektedir: “Siz İbrahim’in çocukları değil, İblis’in çocuklarısınız. Siz babanızın yaptıklarını yapıyorsunuz.” (Yuhanna 8/39-41).
(Ne yazık ki) yeryüzünün büyük çoğunluğu İblis gibi düşünmekte, nesepleriyle övünmekte, mensup oldukları dinleriyle ve mezhepleriyle iftihar etmekte, ama eylemlerine ve bunların sonuçlarına dönüp bakmamaktadır! Çünkü kendilerini Allah’ın biricik evlâtları olarak görmektedirler! Diğerlerinin hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur, cennete girecek olan sadece onlardır! İsa aleyhisselam’ın yöntemini benimseyerek iş ve eylemlerini onun “Sizler eylemleriniz çocuklarısınız” sözüne uygun şekilde değerlendiren yoktur. Oysa Kur’an şöyle buyurmaktadır:
“Ne sizin kuruntularınız ne de Ehl-i Kitab’ın kuruntuları geçerlidir. Kötülüğü kim yaparsa cezasını görür. Böylesi, kendine, ne Allah ile arasını bulacak bir dost ne de bir yardımcı bulacaktır!” (Nisa 4:123).
Toynbee’nin tarih kitabında bir bahsi incelerken şöyle yazdığını görmüştüm: Avrupa medeniyeti tüm medeniyetler arasında biricik olandır. Yani o da aynı nakaratı tekrar ediyor, “Bizler Allah’ın çocukları ve sevgili kullarıyız” diyordu. Kendilerinin farklı bir tıynete sahip olduğunu sanıyordu. Güya onlar İblis gibi ateşten yaratılmıştı! Bu söyleme baş eğen diğer kültürler ise övünmeyi bırakmıştı.
Toynbee’nin kendi medeniyetine ilişkin bu tespitini okuduktan sonra kendi kendime şöyle demiştim: Toynbee diğer medeniyetlerin künhünü kavrama derinliğine erişememiş! Ben İslam âleminin içinde yaşayan biri olarak o medeniyet tarihçisi kadar bile hüsn-i zan sahibi olmadığımızı düşünüyorum. Dahası “Allah’ın çocukları bizleriz… Diğerlerinde hiçbir meziyet yok… Zaten bizden başkası da cennete giremeyecek!?” türkülerini en yüksek sesle terennüm eden biz Müslümanlarız!
Allah, tarihi Kitab’ının doğruluğuna delili kılmıştır. Nitekim tarih tüm varlığın önünde bu Kitab’ın doğruluğuna tanıklık etmektedir. Çağının tarihçisi Toynbee, medeniyetlerin kendilerine yönelen düşman saldırılarıyla yıkılmadığını, bilakis soğuk ölümle karşılaştıklarında vahşi hayvanlara yem olduklarını ortaya koymuştur. Zira medeniyetler şehit olarak değil, intihar ederek ölmektedir.
Allah’ım! Bizleri, kendi aleyhine bile olsa hakkı açıkça savunanlardan eyle. Bizleri zalimliklerini itiraf edenlerden eyle. Günahlarımızı bağışla. Bizi hüsrana uğrayanlardan, tüm birikimlerini kaybedip iflas edenlerden eyleme… (Dirilispostasi)