'Fidye vermeyen Suriyeliler YPG’li diye Türkiye’ye teslim edildi'
Suriye Milli Ordusu (SMO) içindeki gruplar, Suriye’de yakaladıkları Arap ve Süryani’leri ‘YPG’li diyerek Türkiye’ye teslim etti. SMO'nun tutanaklarının temel alındığı yargılamalarda müebbet hapis cezaları verildi. Avukatları AİHM ve BM’ye başvuracak.
Türkiye, Suriye Milli Ordusu (SMO) ile birlikte Suriye’nin kuzeyinin iç kesimlerine yönelik 2019 yılında askeri harekat gerçekleştirdi. Serékani (Resulayn) bölgesine yönelik yürütülen askeri harekat sırasında sınır hattında TSK, iç bölgelerde ise Türkiye’nin desteklediği SMO konuşlandırıldı. Suriye’nin iç kesimlerine doğru ilerleyen SMO, girdiği köylerde işkence, yargısız infaz, kaçırılma ve fidye gibi birçok olaya karıştı. Bu grupla bağlantılı ihlaller insan hakları örgütlerinin raporlarında da yansıdı.
Yargılamalar Urfa’da yapıldı
Türkiye’nin Suriye’de birlikte hareket ettiği bu grupların karıştığı olaylar bunlara sınırlı değildi. 2019 yılında Serékani bölgesinin iç kesimlerine yönelen bu gruplar birçok köye girdi. Kürt, Arap, Süryani ve farklı etnik gruplara ait olan köylere giren SMO mensuplarının köylerden alarak Türkiye’ye teslim ettiği bu kişiler Urfa 2, 5 ve 6’ıncı ağır ceza mahkemelerinde yargılandı. Yargılananların çoğu müebbet hapis cezalarına çarptırıldı. Ağır cezaya çarptırılan bu insanların yaşadığı mağduriyet ve ÖSO’nun uygulamaları, yargılama safhasında ortaya çıktı. Gözaltı işlemi sırasında uygulanan usulsüzlükler askerlerin ifadesi ile yargı kararlarına da yansıdı.
Süryaniler devletin birliğini bozmaktan yargılandı
Söz konusu karardan bir tanesi, Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2020 tarihli Suriyeli Cemil Cırcıs, Emed Cesim Suut ve Muhsin Garbi İhle ilgili. Süryani olan her üç isim “Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğü Bozma, Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Kasten Ödürme” suçundan yargılandı. Suriye’de yakalanarak Türkiye’ye getirilip yargılanan üç ismin suç ve gözaltı tarihi 13 Ekim 2019, tutuklanma tarihi ise 18 Ekim 2019. Suriye’de yakalanmalarına rağmen üç ismin de suç yeri ise Urfa olarak görülüyordu.
Suriye’de yakalanan üç ismin savunmaları nasıl alındı?
Urfa Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/3736 esas ve 24/03/2020 tarihli iddianamesinde sanıklar “Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Kasten Öldürme, Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğü Bozma” ile suçlandı. İddia makamının esas hakkında mütalaasında, sanıkların 13 Ekim 2019 günü Resulayn Bölgesinde etraflarının çevrildiği, sanıkların silahlarını atarak ÖSO’ya teslim oldukları, her üç ismin kod isim kullandığını, sanıkların YPG'ye katıldığını, silahlı ideolojik eğitim aldığını iddia edildi. Savcılık sanıkların savunmalarında, YPG'ye katıldıklarını, silahlı ideolojik eğitim aldıklarını, uygulama noktasında durduklarını beyan ettiğini ileri sürdü. Ancak Suriye’de yakalanan her üç isim de savunmaların kim veya kimler tarafından alındığına ilişkin bilgi dosyada yer almadı.
Mahkemede suçlamaları reddettiler
Yargılama aşamasında savunma yapan Süryaniler, suçlamaları kabul etmedi. Tercüman aracılığı ile ifade veren Emed Cesim Suut, YPG’li olmadığını söyleyerek, “Biz kendimiz teslim olduk, kimse bizi getirmedi. Biz Süryani'yiz, YPG'li değiliz, bizi yakalayan kişiler ÖSO mensuplarıydı” dedi. Teslim olduklarında evlerinin üzerinde YPG’nin değil, Suriye Devletinin bayrağı olduğunu söyleyen Suut, “Süryani olduğum için YPG ile alakam yoktur. Luey ismi bana çocukluğumdan beri verilen bir isimdir, kod adı değildir” dedi. Suut gibi diğer Süryaniler de suçlamaları kabul etmeyerek ilk ifadelerinin baskı altında alındığını söyledi.
Askerler: Bizim görevimiz aracılık etmekti
Yargılanan kişiler Suriye vatandaşı Süryanilerdi. Süryanilerin nasıl yakalandıkları, ifade işlemlerinin kim ya da kimler tarafından gerçekleştiğine ilişkin bilgi yoktu. Suçlamaya delil olarak gösterilen sanık savunmaları, tanık beyanları, kolluk araştırma tutanaklarıydı. Bunun üzerinde mahkeme 03 Aralık 2019 tarihli uzmanlık raporunda adli sicil kayıtları bulunan askeri personeli tanık olarak dinledi. Mahkemede tanık sıfatıyla ifade veren U.Y, olay tarihinde 3. Hudut Alayı 1. Hudut Taburu 1. Hudut Bölük Komutanı olarak görev yaptığını söyledi. O dönemde Suriye Milli Ordusuna (SMO) ait güçlerin sanıkları yakaladığını anlatan U.Y, şunları söyledi:
“Yakaladıklarını bize getiriyorlardı. Bize de gerekli hukuki işlemleri yaparak, ilgili yerlere teslim ediyorduk. Bizim görevimiz sadece aracılık yapmaktı. Suriye Milli Ordusunun askerlerinin söyledikleri şekilde tutanakları tuttuk. Huzurda bulunan sanıkları tam olarak tanımamakla birlikte, simaları yabancı gelmiyor. Sanıkların nasıl yakalandıklarına bizatihi şahit olmadım. SMO güçlerinden kimin getirdiğini bilmiyorum.”
'SMO bu şekilde çok kişiyi getirdi'
Uzmanlık raporunda adli sicil numarası bulunan diğer asker F.D’ydi. Suçlamaya konu edilen tutanağın içeriğinin doğru olduğunu, altındaki sicil numarasının kendisinin olduğunu anlatan F.D’de U.Y’ye benzer şekilde ifade verdi:
"Suriye Milli Ordusu'na ait güçler, özellikle özel harekat biriminde görevli olan kişiler sanıkları yakalıyor, bize getiriyorlardı, bize de gerekli hukuki işlemleri yaparak, ilgili yerlere teslim ediyorduk. Bizim görevimiz sadece aracılık yapmaktı. Suriye Milli Ordusunun askerlerinin söyledikleri şekilde tutanakları tuttuk, huzurda bulunan sanıkları tanımıyorum, birçok kişi bize teslim edilmişti. Sanıkların nasıl yakalandıklarına bizatihi şahit olmadım. SMO güçlerinden kimin getirdiğini bilmiyorum”
Mahkemede tanık olarak ifade veren askerler SMO'luların yakaladıkları Suriyelileri kendilerine teslim ettiğini anlattı
SMO tutanakları iddianameye dönüştü
Askerlerin de verdiği ifadeye göre sanık olarak yargılanan Süryanilerle ilgili tek delil yakalandıkları sırada verdiği iddia edilen ifadelerdi. Ancak hem yakalanan hem de yakalayanlar Suriye vatandaşı olan kişilerdi. SMO’nun tuttuğu tutanaklar sınırda askere teslim ediliyor, yakalananlarla ilgili işlem ise bu tutanaklar üzerinden yapıldığı görülüyor. ÖSO mensuplarının tuttuğu tutanaklar iddianameye dönüştüğü kararda da anlaşılıyor.
DNA araştırmasında suç bulunmadı
Sanıkların başka suça karışıp karışmadığına ilişkin DNA incelemeleri de yapıldı. 03 Aralık 2019 tarihli uzmanlık raporuna göre, sanıklardan alınan örnekler başka suçlar neticesinde elde edilen DNA örnekleri ile uyuşmadı. Urfa İl Emniyet Müdürlüğü, İl Jandarma Komutanlığına yazılan müzekkerelere verilen 21 Nisan 2020 tarihli cevapta da üç ismin suç kaydına rastlanmadı.
Dava dosyasında işkence fotoğrafları
Kovuşturma aşamasında ifadeleri alınan Süryaniler, YPG’ye katılmadıklarını, Süryani olduklarını ve kendilerini koruduklarını söyledi. Ancak SMO mensupları tam tersine tutanaklar tutarak, Süryanilerin kendileri ile çatışmaya girdiklerini, çatışma sırasında yaralanıp ele geçirildiklerini söyledi. Kararda ifade verenlerin kötü muamele görmedikleri iddiası da yer aldı. Ancak dava dosyasına yansıyan fotoğraflarda gözaltına alınan kişilerin yara bere içinde olduğu görülüyor. Fotoğraflar Süryanilerin baskı altında ifadelerimiz alındığı anlatımlarını da doğrular nitelikte.
mahkeme üyelik için YPG bölgsinde yaşamalarını yeterli buldu
SMO’nun tuttuğu bu tutanağa da atıfta bulunan mahkeme, “Hudut Birliği tarafından tutulan 13/11/2019 tarihli tutanakta sanıkların SMO birliklerince girdikleri çatışma sonucu yakalandıkları belirtilmiş olsa da sanıkların silahlı çatışmaya girdiğini ispat edebilecek atış artığı, ele geçirilen silah ve mühimmat, yaralanma gibi hususların bulunmadığı, bu hali ile sanıkların 'Kasten Öldürmeye Teşebbü's suçu ve 'Devletin birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozma' suçunu oluşturabilecek vahim bir eylem içinde bulunduğunun şüphede kaldığına” kanaat getirdi. Yargılamada suç delili bulamayan mahkeme, Süryanilerin yaşadığı yerin YPG bölgesi olmasını yeterli görerek “Örgüt üyeliği” suçundan ceza verdi.
'ÖSO fidye vermeyeni YPG’li diye Türkiye’ye teslim ediyor'
Artı Gerçek’e konuşan Süryanilerin Avukatı Mustafa Vefa, SMO mensuplarınca müvekkillerinin darp edildiğini, hazırlanan ifade tutanaklarının işkence altında imzalatıldığını söyledi. Vefa, SMO’nun askeri harekât sırasında uyguladığı insan hakları ihaleleri hakkında da bilgi verdi. 2019’da gerçekleşen askeri harekat sırasında Türkiye askerinin sınırda konuşlandığını, daha iç kesimlere SMO mensuplarının girdiğini anlatan Vefa, “Benim üç müvekkilim de Süryani. Bunlar QSD’ye bağlı değil. Orada Süryanilerin bir köyü var, bunlar kendi köylerini koruyorlar. Şimdiye kadar IŞİD bu köye saldırmadı. ÖSO bu fırsatı bilip Türkiye’nin onlara vermiş olduğu yetkiyle o köye gidiyor. Yakaladıklarından 3 yada 5 bin dolar civarında fidye istiyorlar. Para vermeyenleri haklarında YPG’lilerdir diye tutanak düzenleyip Türkiye’ye teslim ediyorlar” dedi.
'103 kişi bu şekilde getirildi'
Suriye’den getirilip Türkiye’ye teslim edilenler sadece Süryaniler değil. Kendi müvekkilleri dışında çok sayıda Arap’ın da getirilerek Türkiye’ye teslim edildiğini anlatan Vefa şu detayları verdi:
“Toplam bizim bildiğimiz 68 kişi. Daha sonra edindiğimiz bilgiye göre 103 kişi getirildi. Barış Pınarı bölgesinde sağ ele geçirilip, YPG’li diye buraya getirilenlerdi. Çoğunluğu Araplardan oluşan bir kesim. Kürt sayısı çok az bunların içinde. Serekani’nin iç taraflarından getirildi bu kişiler. Çoğu YPG ile bağı olmayan insanlar. Bunlar Türkiye’nin işleyişini, ilk soruşturma aşamasını bilmiyor. İlk orada ifade veriyorlar. Sözde ‘Biz YPG’liyiz, YPG’de görev aldık’ şeklinde ifade tutanağı düzenleyip imza attırıyorlar. Müvekkillerimle konuştuğumda bana, ‘Bilmiyoruz. Bize burayı imzalayın dediler biz de imzaladık’ dediler. Ne ifade verdiklerini bile bilmiyorlar. Mahkemeye çıktıklarında suçlamaları öğrendiklerinde şaşırdılar. Öyle ifade vermediklerini söylediler”
Dil bilmiyorlar, haklarını kullanamıyorlar
Suriye’den getirilip Türkiye’de yargılanan ve ağır cezalar verilen Suriyelilerin Urfa’da cezaevinde tutulduğunu anlatan Vefa, bu insanları cezaevinde yaşadığı ihlalleri sıraladı:
“Kimisi Urfa’da, kimisi ise diğer cezaevlerine sürgün edildi. Bu insanlar görüş hakkından faydalanamıyor çünkü aileleri, yakınları nerede olduklarını bilmiyor. Kimse herhangi bir şekilde onlara para vermediği için kantinden alışveriş yapamıyorlar. Hukuki yardım alamıyorlar. Mesela benim müvekkillerim Süryani oldukları için şanslıydı. Çünkü Süryani örgütleri onlara sahip çıktı. Onun dışında çoğunun CMK’dan avukat atandı. Bu avukatlar sağlıklı bir şekilde hukuki hizmet veremediler. Cezaevine gidip kimse görüşemedi. Duruşmalarını izleyin, çok kısa sürer. Söylemek istediklerini nasıl söyleyeceklerini bilmiyorlar. Dil bilmiyorlar. Bu insanlar 2019 yılından günümüze kadar hala hiçbir görüş yaşamadılar. Mesela Türkiye’de tutuklu ve hükümlü olan mahpusların telefon hakları var. Aileleri ile görüşebilmeleri için Türkiye’de faaliyet gösteren GSM operatörlerine (numaralına) sahip olmaları gerekiyor. Aileleri Suriye’de oturdukları için aileleri ile görüşme şansları da yok. Ne para geliyor, ne kimse görüşlerine gelebiliyor ne kütüphaneden faydalanabiliyorlar, ne de kendi dillerinde hukuki bir hizmet görebiliyorlar. Bu insanlar gerçekten çok zor bir durumda.”
'Başsavcılık müdahale etti'
Dava dosyalarına, mahkeme kararlarında da anlaşıldığı gibi Suriye’den getirilenlerin hepsine verilen cezalar ilk yakalandıklarına verdikleri iddia edilen ifade tutanaklarına dayanıyor. SMO’nun düzenlediği bu tutanaklar üzerinde yargılamalar yapıldığını anlatan Vefa şunları söyledi:
“Hepsine 302’den, yani müebbet hapis cezasından hüküm kuruyorlardı. Süryanilerle ilgili tutanakta imzası olan askerleri dinledikten sonra ilk verdikleri ifadeler nedeni ile örgüt üyeliğinden ceza verdiler. Savcının da mütalaası örgüt üyeliği yönündeydi. Mahkeme örgüt üyeliğinden ceza verir vermez başsavcılık aleni bir şekilde mahkemeye müdahale etti. Urfa Cumhuriyet Başsavcı vekili dosyayı aleyhte istinaf etti. İstinaf görülmemiş bir şekilde iki haftada dosyayı bozarak ‘302’den’, yani ağırlaştırılmış müebbetten ceza vermen gerekiyor dedi. Mahkeme ilk duruşmada dosyaya herhangi bir şey eklenmeden baskı altında 302’den ceza verdi. Sonra dosyayı bir daha istinafa gönderdik, istinaf onadı. Ardından Yargıtay’a götürdük. Yargıtay sadece benim götürdüğüm dosyaları değil, bütün dosyaları ‘Müebbet olamaz. Olsa olsa Örgüt üyeliği olur’ deyip bozdu. Şu anda yargılamalar hala devam ediyor. Mesela benim müvekkillerime 7,5 yıl hapis cezası verdiler. Dosya şu anda Yargıtay’da”
'ÖSO’nun yaptığı yakalama hukuka aykırı'
Yargılamanın baştan sona hukuka aykırı olduğunu ifade eden Vefa, bunun hem Türkiye’nin ulusal mevzuatına, hem de uluslararası mevzuata aykırı olduğunu söyledi. Bir yakalama gerçekleşmiş olsa bile yakalamayı gerçekleştiren kişilerin Türkiye vatandaşı olmadığını hatırlatan Vefa, “ÖSO (SMO) Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlı bir kolluk kuvveti olmadığı için, ÖSO’nun gerçekleştirmiş olduğu yakalama hukuka aykırıdır. Diyelim bunlar ÖSO ile çatıştılar. Çatışmış olsalar dahi Türkiye’nin onları yargılama yetkisi yok. İki yabancı arasında çatışma var. İkisi de Suriye Cumhuriyeti vatandaşları. Türkiye, kendi arasında savaşan iki Suriyeliden bir tarafı alıp getirip burada yargılama hakkı yok” diye anlattı.
'Bu insanlar başka ülkenin vatandaşı'
Müvekkilleri hakkında verilen kararda ‘Sınırlarımızda meydana gelen güvensiz ortam sebebiyle operasyon hakkımız doğdu. İç bölgelere operasyon yapılıp bu şahıslar oradan getirildi’ gerekçesinin sıralandığını hatırlatan Vefa, bunun uluslararası mevzuata aykırı olduğunu yeniledi.
Bölgede bir sıcak takibin olmadığı tespitinde bulunan Vefa yargılamaların usulsüz olduğunu vurguladı ve şöyle konuştu:
“Türkiye’ye uluslararası bir hak tanınmış olsa bile, bunun için Birleşmiş Milletlere başvuru yapılması lazım. Ayrıca Suriye devletinin yetkili birimlerine bildirimlerde bulunup ortaklaşa hareket ederek yapmalı. Fakat Türkiye kaç kilometre içeriye girdiğini nasıl ilerlediğini kayıt altına almamış. Türkiye’nin ulusal mevzuatında yabancı birisinin Türkiye’ye karşı işlediği suçlardan dolayı yargılama yetkisi var. Fakat bu insanlar ona karşı suç işlememişler. Başka ülkenin vatandaşını gidip kendi toprağından alıp getirip kendisi yargılıyor. O yüzden başından sonuna kadar Türkiye’nin kesinlikle bu insanları yargılama yetkisi yok”
'AİHM ve ardından BM’ye başvuracağız'
Soruşturmanın başından şu ana kadar hukuksuz bir şekilde ilerlediğini belirten Vefa, hukuki yolları sonuna kadar kullanacaklarını şu sözlerle anlattı: “Müvekkillerime 7,5 yıl ceza vermişler. Muhtemelen Yargıtay’da onaylar. Müvekkillerimin dosyasını AYM’den sonra iç hukuk yolları tükenince AİHM’ne götüreceğim. Bu dosya ile birlikte Birleşmiş Milletlere de ayrıca başvuru yapacağım. Uluslararası mekanizmaların hepsine başvuruda bulunacağım.”(Ajanslar)