‘Barzani İran’ı karşısına alamayacağını fark etti’
Neçirvan Barzani’nin İran ziyaretinin arka planında parlamento seçimlerindeki açmaz olduğunu söyleyen Prof. Dr. Serhat Erkmen, ‘KDP, İran’ı karşısına almak suretiyle bir yere ulaşamayacağını anladı. Bu nedenle İran’la anlaşmak zorundalar’ dedi.
Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani’nin yıllar sonra Tahran’a giderek ilişkilerde “yeni bir aşama”ya geçtiklerini ilan etmesi, bölgesel dengeler açısından tartışılmaya devam ediyor. Kimileri bu sürecin Türkiye’nin Erbil ve Bağdat’ı da işin içine katarak oluşturduğu yeni ekonomi ve güvenlik stratejisinin bir parçası olduğunu belirtirken, kimileri Kalkınma Yolu Projesi’nin bu yakınlaşmadan olumsuz etkileneceğini değerlendiriyor. Ancak Erbil-Tahran arasındaki yakınlaşmanın bölgesel dengelere etki edeceği konusunda tüm uzmanlar hemfikir.
Bölgeyi çok yakından takip eden Pros&Cons Güvenlik ve Risk Analizi Merkezi Direktörü Serhat Erkmen ile ziyaretin arka planını ve olası sonuçlarını konuştuk. Ziyaretin her şeyden önce Kuzey Irak’taki politik ve ekonomik dinamiklerle çok yakından ilgili olduğunu belirten Erkmen, bir türlü yapılamayan parlamento seçimlerine dikkat çekiyor:
Parlamento seçimleri belirleyici oldu
“Neçirvan’ın Tahran’a gitmesi ve bu şekilde kabul görme çabası, Irak’ın iç dinamikleri ile çok yakından alakalı. Hatta Kuzey Irak’taki politik ve ekonomik dinamiklerle çok yakından alakalı. Kuzey Irak’ta parlamento seçimlerinin normal şartlarda bu yılın başında, daha doğrusu geçen yılın sonundaydı ama ertelendi, yapılması gerekiyordu. Bu seçimler yetişmeyecek denilerek ertelendi. Yetişmemesinin arkasındaki temel neden, KDP ile KYB’nin anlaşamamasının da ötesinde, Kuzey Irak’ın ekonomik olarak çok ciddi bir açmazın içerisinde olması. Yani Bağdat ile içine düştüğü müthiş ihtilaf. Netice itibarıyla bu seçim bir kez daha ertelendi ve bu yılın başlarında seçimin 10 Haziran’da yapılacağına ilişkin karar alındı.
Karardan sonra KDP rest çekerek ‘Ben bu şartlar altında seçime girmem.’ dedi. Çünkü öncesinde Irak Federal Mahkemesi birtakım kararlar alarak KDP’nin seçimi her zamanki gibi kazanmasını zorlaştıracak bir ortam yaratmıştı. Normalde o bölgede seçimler yapılmadan önce sonuçlar üç aşağı beş yukarı belli olur. Kimin ne alacağı bellidir. KDP de buna çok alışkın girer seçimlere. Ama atmosfer bir anda değişti.
KDP ‘Ben bu seçime girmiyorum.’ dedi. Irak Federal Mahkemesi ‘İster gir ister girme.’ dedi. Diğer bölgedeki partiler de ‘Bu senin kararın, biz seçime gireceğiz.’ dediler. KDP bir süre seçimi erteletmek için uğraştı ama netice alamadı. Çünkü mesele sadece seçime girmememe meselesi değil. Çok uzun süre maaşlar ödenememişti. Bağdat maaşları göndermesine rağmen KDP, Peşmerge’ye ilişkin bir husustan dolayı memur maaşlarını ödemiyordu. Bu içeride çok büyük bir soruna neden oldu. Sonunda KDP seçime girmeyeceğini ilan etti fakat diğer partiler ‘Biz giriyoruz.’ dediler. Irak Federal Mahkemesi de KDP’nin çeşitli girişimlerine rağmen geri adım atmadı ve iş nihayetinde döndü dolaştı sorunun Bağdat’tan çözülmesine geldi. Ancak Bağdat görüşmeleri de istendiği gibi geçmedi. Netice itibarıyla KDP bir şeyin farkında vardı; İran’ı ikna etmezsek, bu seçimin sonucu kendisi için hiç hayırlı olmayacak. Çünkü seçime girmediği zaman parlamento tamamen diğer partilerden seçilecek. Bu sadece hükümeti kaybetmesine neden olmayacak, aynı zamanda başka bir komplikasyonu da ortaya çıkacak.
Bölge başkanı da parlamento tarafından seçiliyor. Yani parlamentoya giren partiler, sadece başbakanı değil aynı zamanda başkanı da seçecekler. Böylece Mesut, Mesrur, Neçirvan tamamen sistem dışı kalmış olacaklardı. Gelinen noktada KDP, İran ile anlaşmak zorunda kaldı. Bu anlaşmazlığın bedelini ağır ödeyeceğinin farkına vardı ve Tahran’a gitti. Nitekim Neçirvan Barzani’nin İran ziyaretinin ertesi günü, Irak Federal Mahkemesi karar değiştirdi ve bölge parlamentosuna ilişkin seçimlerin pürüzler giderilinceye kadar askıya alındığını söyledi.
Seçimi iptal etmedi ama seçim hazırlıklarının durdurulduğunu açıkladı. Böylece KDP’nin istediği oldu. Ama bunu nasıl elde etti? İran’ın yanına giderek. Yetkisini tanımadığı Irak Federal Mahkemesi’nin kararlarını tanıyarak. Mesrur Barzani dilekçe yazdı ve Mahkeme bu dilekçeyi kabul etti. Bu da bir kez daha KDP açısından çok önemli bir sonuç çıkardı. İran’ı karşısına almak suretiyle bir yere ulaşamıyor, bu onun için çok büyük bir dezavantaj. Bu nedenle mecbur İran’la belli hususlarda anlaşmak zorundalar.”
Kalkınma Yolu Projesi’ne nasıl etki eder?
Prof. Dr. Erkmen’e, Erbil-Tahran yakınlaşmasının Kalkınma Yolu Projesi’ne etkileri olup olmayacağını soruyoruz. Erkmen, Tahran’ın projeye çok da sıcak bakmadığını hatırlatarak, bu yakınlaşmanın bazı olumsuz etkileri dahi olabileceğini belirtiyor. “Neden?” diye sorduğumuzda ise şöyle açıklıyor:
“Kalkınma Yolu projesi Türkiye açısından çok önemli bir proje. Irak’ın dengelerini değiştirebilecek bir proje. Bölgedeki ticari dengeleri değiştirecek bir proje. Ayrıca Hürmüz Boğazı’nın önemini azaltacak bir proje. Tam da bu nedenle İran’ın bugüne kadar sessiz kaldığı ama muhalafet ettiği bir proje. Zaten Kalkınma Yolu Projesi İran’ın çıkarlarına ters olduğu için, Irak’taki birtakım gruplar buna çok sıcak yaklaşmamışlardı. Başbakan Sudani ve ona destek verenler elbette projenin olması için çabalıyorlar, buna şüphe yok. Ama İran’ın projeye ilişkin tutumuna baktığınızda pek de pozitif olduğu söylenemez.
Bu ziyaret, KDP’nin İran karşısında bir süredir direnerek bir şeyler yapma, İran’ın Erbil üzerindeki etkisinden uzak kalma çabasında başarısız olduğunu kabul ettiğini gösteriyor. Bu başarısızlığın kabulü de Irak’ta mutlaka dengeleri değiştirecektir. KDP birtakım istediklerini alacaktır. Parlamento kotalarında değişiklik olacaktır, maaşlar bir süre daha düzenli gelmeye başlayacaktır, bu da KDP’yi bir miktar rahatlatacaktır ama bütün bu neticelere İran’a gidilerek ulaşılması, Kalkınma Yolu Projesi’nin nihayete ermesini de zorlaştırabilir.”
Talabani’nin ABD ziyareti
Aynı gün KYB Lideri Bafıl Talabani’nin ABD’de olduğunu hatırlatarak KDP-İran yakınlaşmasının KYB-İran ilişkilerine yansımalarını da sorduğumuz Erkmen, şöyle yanıtlıyor:
“İran’la KYB’nin çok özel bir ilişkisi var. Türkiye ile KDP nasıl birbirlerine destek veriyorsa, bu ilişkinin en az onun kadar kuvvetlisi KYB ile İran arasındadır. Ancak KYB sadece İran’a dayanarak bir şey yapamayacağının farkında. ABD’nin de istek ve taleplerini dikkate almak zorunda. Çünkü ABD’liler aşırı İran etkisinin engellenebilmesi gibi kendi çıkarları açısından Kürt gruplar arasında belli bir dengeyi gözetiyorlar. Ancak Talabani’nin Amerika ziyaretinin konuşulmayan bir boyutu daha var.
Biliyorsunuz KYB’nin Türkiye ile arasındaki en önemli sorunlardan biri PKK ve PYD’ye destek vermesi. Hatırlarsınız PYD’lilerle KYB’liler arasındaki ortak toplantı Türkiye tarafından daha önce vuruldu, orada birtakım PYD’li teröristler öldürüldü. Sonra bunların birtakım adamlarının Suriye’ye gidip Türkiye aleyhine faaliyetler yürüttüğü ortaya çıktı. Bafıl Talabani de PYD’nin sözde liderlerini ziyaret etmek için Suriye’ye gitti. Bu ölçekte baktığınızda çok önemli bir olgunun farkına varıyoruz.
ABD ile KYB arasında PYD ortak paydası var. Bu ortak paydayı düşündüğünüzde Talabani, belli konularda destek aramaya gitmiş de olabilir. KYB açık bir biçimde İran’a daha yakın, ama diğer taraftan da ABD’ye tamamen uzak bir KYB portresi çizmek çok doğru değil. Özetle KDP ile KYB, 1990’lardaki oyunlarına geri döndüler. Türkiye’yi, İran’ı ve ABD’yi belli bir denge oyunu çerçevesinde sistemde tutarak kendi çıkarlarını korumaya çalışıyorlar. Bu ziyaretleri o perspektifte okuyabiliriz.”(Aydınlık)