Netanyahu’nun haritalarındaki sır nedir?
Netanyahu BM kürsüsünde dünya halkları tarafından nefretle karşılanıp protesto edilen konuşmasında iki harita gösterdi. Bu gösterdiği haritalardan biri İran, Irak Suriye’yi içine alan siyaha boyanmış ve başında The Curse yani “Lanet” yazan bir haritaydı.
Bunları Ortadoğu’nun karanlık yüzü olarak belirtti. İkincisi ise Hindistan, Arabistan,Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail, Mısır, Sudan’ı içine alan yeşile boyanmış ve üzerinde The Blessing yani “Lutuf” yazan bir haritaydı. İlk bakışta Siyonizmin Arz-ı Mevut haritasına benzese de bundan farklılıkları vardı ve bu sefer Türkiye’nin güney illeri buna dahil edilmemişti. Her ne kadar öyle olsa da bu bizim başta Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan olmak üzere bazı siyasetçilerimize Vadedilmiş toprakları hatırlattığını düşünmek pek yanlış olmaz. Aslında bu haritada oklar ile belirtilmiş bir hat işaret ediliyordu ve bu hat İMAC projesi olarak yapılandırılmaya çalışılan alternatif bir Ticaret Yolu Projesinden ibaretti.
Peki nedir bu İMAC projesi: (Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru)
İbrahim barış anlaşmasını (BAE, Bahreyn, Sudan ve Fas arasındaki ilişkilerin İsrail ile normalleştirilmesi) ve I2U2 grubunun kurulmasını takip eden bu plan
Hindistan, ABD, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Fransa, Almanya, İtalya ve Avrupa Birliği arasında Ekim 2023'te yaşanan Mescid-i Aksa fırtınasından kısa bir süre önce kurulmuş ve nihayet Eylül 2023'te resmi olarak imzalanmıştır. Bu proje için ilk başta 20 milyar dolar rakamı belirlenmişti ki bu rakamın projenin hayata geçmesiyle daha da artacağı düşünülüyor.
Eski Baharat Yolu'na benzetilen proje, Hindistan'ın Mumbai şehrinden başlayarak deniz yoluyla BAE'nin Dubai şehrindeki limana, oradan da demir yoluyla Al Gheweifat şehrine ulaşıyor. Daha sonra Suudi Arabistan'ın Haradh bölgesinden ve Riyad şehrinden geçerek Ürdün'e, oradan da İsrail'in liman kenti Hayfa 'ya uzanıyor. Hayfa 'dan deniz yoluyla Yunanistan'ın Pire Limanı'na götürülecek ürünlerin buradan da kara yoluyla Avrupa'ya taşınması öngörülüyor.
AB dahil Projenin uğrak ülkelerinin yöneticileri birbiri ardına açıklamalar yaparak projenin tarihi bir fırsat olduğunu, bölgenin çehresini değiştireceğini ve uluslararası ticarete hız ve ivme kazandıracağı yönünde beyanatlarda bulunarak heyecan ve beklentilerini belirttiler.
Ayrıca bu projeyi ortaya koyanlara göre, Çin’in İpek Yolu Koridoru ve Kuşak Yol Girişimi'nden farklı olarak İMAC, Hindistan, Batı'daki üyeler arasında malların ticareti ve taşınması ve bilgi teknolojisi hizmetlerinin ve yenilenebilir enerjilerin ihracatıyla sınırlı değil.
Koridor, limanlar ve demir yolu ağları ile suyun elektrolizi yolu ile elde edilen yeşil hidrojen için boru hatları ve yeni yüksek performanslı veri bağlantılarını içeriyor. Yani uluslararası dijital ticari ve finans ağları ortak inovasyon ağları ve dijital alanda olabilecek her türlü ekonomik yapılar bu ülkeler arasında özel olarak kurulacak.
Bazı yorumcular ABD'nin koridorun içinde yer almamasına rağmen G20 grubunda gelişmekte olan ülkeler için alternatif bir ortak ve yatırımcı olarak öne çıkarak Çin'in küresel altyapıya yönelik Kuşak ve Yeni İpek Yolu baskısına karşı koymaya çalıştığını belirtiyor.
Koridorun zamanla verimliliğinin artması, proje içi ülkeler ile yapılacak grift çok yönlü anlaşmalar ile ulaşım süresinin ve maliyetlerinin düşürülmesini sağlayacak. Buna yönelik yeni iş sektörlerinin oluşturulması mevcut duruma kıyasla ülkelerin ticaret hacimlerini büyüterek gelişmişlik seviyelerini de artırmalarına sebep olacak. Bununda demokratik, insani ve kültürel seviyelerin ve insan kalitesinin artması gibi sonuçlar doğuracak domino etkisi yaratacağına gönülden inanıyorlar.
Projenin Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru'nun, Hindistan'ı Doğu'ya bağlayan Doğu koridoru ve Batı Asya/Orta Doğu'yu Avrupa'ya bağlayan Kuzey koridoru olmak üzere iki ayrı koridordan oluşması planlanıyor.
IMAC'ın bölge coğrafyası üzerindeki etkilerinin ve İslam ülkeleri ile Siyonist rejim arasındaki çatışmanın giderilmesi, İsrail'in her şeyden önce bu projeyi tasarlayarak bölgedeki birçok ülkeyi ekonomik ve ticari açıdan bir nebze olsun rahatlatmayı amaçladığı iddia edilse de bu projenin Arz-ı Mevut (Vaad edilmiş topraklar)’a İsrail’in ulaşmasında bir alt zemin olarak kullanılması düşünülmemiştir diyemeyiz.
Netanyahu elinden geldiğinin fazlası ile projelendirdiği ve üye ülkelerden çok ve Küresel dünyada kendi varlığını pekiştiremeye yönelik çıkarlarına ve ideolojik hedeflerine bağımlı hale getirdiği bu projeyi küresel otorite ülkelerine ve proje dahilindeki ülkelerin liderlerine siyasi baskı ve pazarlık aracı olarak kullanarak, riskleri kendi lehine çevirmeye çalışıyor.
Öte yandan İ-Mac Koridoru, Siyonist rejime ve batıya mal aktarımının yapıldığı güzergahı, başta Rusya olmak üzere doğu bloku ülkelerinden ve kadim ticaret yolları Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı'ndaki direniş ekseni İran, Irak, Yemen, Suriye’yi ekarte ederek ve Türkiye gibi diğer bölgesel aktörlerin oluşturduğu riskleri ve tehlikeleri uzaklaştırdığını düşünüyor.
Uluslararası ilişkilerde liberal neo-işlevselcilik teorisine dayanan IMAC koridoru, üyeler arasında ekonomik işbirliğinin ve ekonomik dolaşıklığını geliştirilmesini kullanarak, özellikle Araplar ve İsrail arasında barışı ve siyasi ilişkilerin geliştirebileceğini varsayıyor. Bu meşum plan, buna ek olarak, işgal altındaki Batı Şeria, Gazze ve bölgelere mal ihracat ve ithalatı için kaynak ve kanalları çeşitlendirerek İsrail üzerindeki politik ve ekonomik baskıyı azaltacağı ve işgal bölgeleri için ekonomik refahı getireceği propagandası da dünya kamuoyuna ve içerdeki işbirlikçi yöneticilere yönelik yapılıyor.
Aslında IMAC bölge, İran ve direniş ekseninin yanı sıra Çin için de üç düzeyde önemli riskler taşıyor.
Bu koridor, Siyonist rejimin utanç verici varlığına yardımcı olmanın yanı sıra, başta. Suudi Arabistan ve Basra Körfezi'nin güney sınırındaki ülkeler olmak üzere bölgedeki daha fazla ülkeyi bağımlı hale getirerek Siyonist rejimin suçlarının devamlılığını kolaylaştırıp garanti altına da almaktadır. Netanyahu ve Siyonist rejime göre İsrail’in Gazze ve Lübnan'daki halklara karşı işledikleri suçları da dahil olmak üzere bölgedeki güncel sorunların çoğu, her şeyden önce Filistin ve Lübnan'daki direniş ekseninin bu yolda yarattığı tehlikelerden kaynaklıdır. Bu yüzden bu proje hayati bir gereklilik arz etmektedir. Projenin ilk aşaması olan İsrail ile bölge Arap ülkeleri arasındaki İbrahim projesi gereği normalleştirme aşamasında olumlu bir ivme ile başarı noktasında iken, 7 Ekim 2023'te gerçekleştirilen Mescid-i Aksa fırtınası operasyonu, her şeyden çok, iMac projesindeki Batı-İsrail ilişkilerinin sağlamlaştırılması projesine büyük bir darbe indirdi. İşgal altındaki Kudüs rejiminin liderlerinin son hafta ve günlerde özellikle şehit Seyid Hasan Nasrallah'a yönelik suikast operasyonunda kullandığı Batı Asya bölgesine yönelik yeni düzen ve Siyonist kabusu, hesapta terörün sona erdirilmesi ve bölgedeki ateşin söndürülmesine dayalı olan bu projenin akamete uğraması sebebiyle büyük bir hiddet ve şiddet sarmalına yönlendirmiştir.
İsrail'in İpek Yolu: IMAC
Yukarıdaki tüm dezavantajların yanı sıra, Amerika ve Batı'nın desteğiyle tasarlanan Siyonist ipek yolu projesi, Çin’in başlattığı Yeni İpek Yolu ve Kuzey-Güney Koridoru'nun stratejik projelerine tehdit ve rakip oluşturmaktadır. Zengezur geçidi noktasında uzun süre takılmasına rağmen son günlerde anlaşma yolu ile nihai bir çözüme ulaşmak üzere olan bu proje tamamlandığında Çin’den başlayıp Türki Cumhuriyetler yanı sıra İran, Ermenistan, Rusya Azerbaycan, Nahcivan ve Türkiye içinden geçerek ekonomik ticaretin ve transit taşıma için en iyi rotalardan biri haline gelmiştir.
IMAC projesinde Amerika'nın Çin'e yeni bir rota tasarlayarak uyguladığı baskının araçlarından biri olan Hindistan, Çin’in dizginlenmesinde ve Yeni İpek Yolu ve Trans-Hazar Koridoru (Trans-Hazar Koridoru, Hazar Denizi’nin çevresindeki ülkeleri birbirine bağlayan bir ulaşım ve ticaret koridorunu ifade etmektedir.) projelerinin başarısızlığa uğramasında önemli rol oynuyor.
Hindistan, Çin'deki Kaşgar'ı Pakistan yönetimi altındaki Keşmir üzerinden Pakistan'daki Gwadar limanına bağlayan Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru'nu da içerdiği için Kuşak ve Yol Girişimi'ne karşı çıkıyordu.
Hindistan uzun zamandır Çin’in Hint-Pasifik bölgesindeki güçlü projelerine karşı koymanın bir yolu olarak yeni ticaret koridorları geliştirmenin yollarını arıyordu. Hindistan, Körfez ülkelerine petrol ve Hint sermayesi ile bağlanmış olurken, IMAC'in hayata geçirilmesi Orta Doğu ile uzun zamandır özlenen güvenli ticari ilişkileri sağlayarak ülkenin coğrafi ekonomik kaygılarını gidermesini umuyor. Hindistan’ın 2022’de Körfez bölgesi ile ikili ticareti yaklaşık 187 milyar dolara ulaştı.
Hindistan, AB’ye ihracatını artırmak için yeni rotalar ararken, Brüksel ile de bir serbest ticaret anlaşmasına varmak için görüşmeler yürütüyor.
Bu nedenle eğer İsrail’in yoğun bir ilişkiler ağı kurarak ve siyasi baskılar yaparak yapılandırmaya çalıştığı bu proje tamamlanırsa Yeni İpek Yolu ve Kuşak ve Yol İnisiyatifi'nin IMAC'a göre tüm avantajlarına rağmen Çin bu durumdan faydalanmakla kalmayacak, Yeni İpek Yolu ve Orta Kuşak'ın öneminin azalmasıyla da karşı karşıya kalacak.
Başka bir bakış açısıyla IMAC, Bab al-Mandab, Aden Körfezi, Kızıldeniz ve ayrıca Süveyş Kanalı gibi geleneksel “kervan pazarı” noktalarının stratejik önemini azaltacak ve böylece Batı'nın kırılganlığını azaltmaya çalışacak.
Görüldüğü gibi İsrail’in kurmay diplomasisi, Batı Asya halkının Siyonist katillerin 76 yıllık suçlarından dolayı duyduğu öfke ve nefret dalgasına rağmen bölgede cirit atıp kendi çıkarlarına yapılanması yönünde varlık gösteriyorlar.
İsrail ve onun eli kanlı yöneticileri uluslararası ilişkilerden tutun coğrafyanın, evrensel değerlerin, küresel ilişkiler ağının, siyasetin, ekonominin, tarihin ve güç dengelerinin tüm olumlu olumsuz yansıma ve etkilerini her zaman olduğu gibi İsrail’in büyük projelerine ve dini ve ideolojik hedeflerine ve bunlardan en önemlisi olan Arz-ı Mevud hedeflerine yönelik bir fayda haline getirmeyi ustalık ve yüzsüzlük ile başarıyorlar ya da başarmak için çalışıyorlar. Bugün Gazze ve Lübnan’da tüm insani ve uluslararası yasakları ihlal ederek yaptıkları katliam ve soykırım neticede bu büyük ideallerinin oluşması için bir basamak ve onlara göre de rahmettir. Bu yüzden aklı başında olan ve merhamet taşıyan her insanın dini, mezhebi ne olursa olsun Siyonizm ve onun ideallerine karşı savaşmaları büyük bir insanlık vazifesi ve dini bir farziyettir.(Fatih Bilgin/Rast)