Siyonist işgal komandolarından Lübnan'ın Batrun sahiline çıkarma
Siyonist işgal rejimi, Lübnan’da karada, denizde ve havada tam kontrol sağlamayı istiyor ve Amerikan garantileriyle Lübnan hava sahasında da 'serbest hareket' özgürlüğü talep ediyor.
Son günlerde, sahada yeni bir gelişme yaşandı. İsrail, Batrun sahilinde denizden bir çıkarma operasyonu gerçekleştirerek yaklaşık 25 kişilik özel bir kuvveti (denizciler ve dalgıçlar) tam teçhizatlı bir şekilde bölgeye sevk etti.
Bu komando birliği, sahile yakın bir şaleyi basarak deniz kaptanı İmad Mehrez’i kaçırdı ve hücum botlarla açık denize götürdü.
El-Ahbar gazetesinin haberine göre olayın nasıl gerçekleştiği ve detaylarının aydınlatılması için resmi güvenlik birimlerinin yürüttüğü soruşturma henüz devam ediyor.
Şu anda soruşturmanın odak noktası, komando birliğinin sahile nasıl ulaştığını ve bu operasyonda yerli işbirlikçilerin olası rolünü soruşturmak.
İşgalci rejim medyasında yer alan bilgilere göre, operasyonu belgeleyen videoda görülen sivil şahısların, Lübnan cephesinde aktif olan 504. İstihbarat Birimi’ne bağlı oldukları iddia ediliyor.
Daha önce de bu tür operasyonlarda sivil istihbarat unsurlarının yer aldığı biliniyor. Ancak güvenlik birimlerinin dikkatini çeken önemli bir soru var: Bu sivillerin diğer komando unsurları gibi silahsız olmaları.
Her ne kadar istihbarat görevlisi olsalar da böylesine yüksek riskli bir operasyon için silahsız olmaları şaşırtıcı bulundu.
Ayrıca, olayın ardındaki takip ve izleme sürecini anlamak adına bölgedeki telefon iletişim verileri, özellikle de Mehrez’e ait telefonlar inceleniyor.
Bu yolla İsrail’in kaptanı izlemek için kullandığı muhtemel yöntemler tespit edilmeye çalışılıyor.
Soruşturma kapsamında, Mehrez’in iş yaptığı bazı ticari kişi ve kurumlarla ilişkileri de mercek altına alınmış durumda.
Fakat güvenlik yetkilileri, kaptanın ailesinden şimdiye kadar onun herhangi bir güvenlik faaliyetinde yer aldığına dair bir bilgi almadıklarını belirtiyor.
Operasyonun bir diğer boyutu da siyasi hedefi. Bu hamle, İsrail’in ateşkesin şartlarından biri olarak öne sürdüğü ve Amerikalıların Beyrut’a ilettiği “hareket serbestisi” talebinin bir parçası olarak görülüyor.
İsrail, Lübnan’da karada, denizde ve havada tam kontrol sağlamayı istiyor ve Amerikan garantileriyle Lübnan hava sahasında da “serbest hareket” özgürlüğü talep ediyor.
İsrail’in bu isteği, ABD'li arabulucu Amos Hochstein tarafından geçen ağustos ayında Beyrut’ta Lübnanlı yetkililere açıkça iletilmişti.
Hochstein, İsrail’in “Hizbullah’ın hareketlerini izlemek için Lübnan üzerinde keşif uçuşları yapmasına” izin verilmesini talep etmişti.
Bu talep doğal olarak kabul edilmedi ve Lübnan’ın Gazze ile bağlantıyı kesme konusundaki temel çekinceleri de aynı şekilde devam ediyor.
Ancak, İsrail’in saldırılarının başlangıcında direnişin hedef alınmasının ardından, İsrail ve Amerika, direnişin “daha yumuşak” bir tavır sergileyeceğini ve taviz vermeye daha açık hale geleceğini düşündüler.
Bu beklentiyle, İsrail’in “hareket serbestisi” talebini genişleterek Lübnan’ın her noktasında serbest hareket özgürlüğünü kapsayacak şekilde genişletmek istediler.
İsrail, yıllardır bu "ayrıcalığı" elde etmek için dolambaçlı yollara başvurdu. Özellikle, Birleşmiş Milletler’in Lübnan’daki barış gücü olan UNIFIL’in yetkilerini genişletmeye çalışarak, doğrudan kendisinin yapamadığı şeyleri onların üzerinden gerçekleştirmeye çalıştı.
Ancak UNIFIL güçlerinin, Hizbullah’ın Litani Nehri’nin güneyindeki hazırlıklarını ortaya çıkarmakta yetersiz kaldığını hisseden İsrail, savaşı fırsat bilerek bu gözetim faaliyetlerini aracı olmadan yürütme kararı aldı.
Bugün, 1701 sayılı BM kararı çerçevesinde İsrail, Lübnan’da kara, deniz ve hava denetim hakları elde etmek için çabalıyor. Amacı, savaş sonrasında Hizbullah’ın askeri kapasitesini yeniden inşa etmesini engellemek.
İsrail, Batrun’daki operasyonla şu mesajı vermek istiyor: Eğer bu ayrıcalık diplomatik yollarla kendisine tanınmazsa, Lübnan’a güç kullanarak girebilir ve bu denetimi zorla uygulayabilir.
Bu operasyonla, İsrail’in istediği "hareket serbestisi" sağlandığında Lübnan’ın nasıl bir yer olacağını gözler önüne sermek istiyor.
Yani, Lübnan’ın herhangi bir noktasından girerek, direniş unsurlarına veya belirli şahıslara karşı istediği operasyonu yapabileceği mesajını veriyor.
İsrail, eğer Lübnan ordusu ya da UNIFIL görevini yerine getirmezse, anlaşma ihlalleri hissettiği anda Lübnan’da güvenlik veya askeri operasyonlar yapma hakkına sahip olmayı talep ediyor.
İsrail’in talep ettiği bu durum, Lübnan’ın egemenlik kavramını doğrudan zedeleyen bir talep.
Fakat Amerikalılar, bunu önemsiz bir detay gibi görerek İsrail’in yanında duruyor. Eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker, Asas Media adlı siteye verdiği mülakatta bu durumu açıkça ifade etti.
Schenker, "Amerikan yönetimi tarafından hazırlanan anlaşma taslağı, 1701 sayılı kararın ciddi bir şekilde uygulanmasına ve Hizbullah’ın yeniden silahlanmasının engellenmesine yönelik mekanizmaları içeriyor; bu, İsrail’in temel talebidir," dedi.
Schenker ayrıca, "Tel Aviv, Lübnan’da ateşkes anlaşmasına hazır; ancak Hizbullah’ın yeniden silahlanmayacağına dair garantiler istiyor," diye ekledi.
Schenker, eğer anlaşma İsrail’in istediği şekilde yapılmazsa, zamanla Lübnan’ın da Suriye gibi, Tel Aviv’in uygun gördüğü hedeflere saldırı düzenlemesine açık hale geleceği uyarısında bulundu. (YDH)