Nasrettin Hoca Oyuncakları Bile Çin’den Geliyor
Ait olduğu bölgelerin hayat tarzını yansıtan hediyelik eşyalar Made in China etiketi taşıyor. İstanbul Esnaf ve Sanatkâr Odaları Birliği Başkanı Faik Yılmaz, “Önce Türk firması Çin’de ürettiriyor. Sonra, pazar olduğunu keşfeden Çinliler, kendileri gönderiyor.” diyor.
Ucuza ürettiği sanayi mallarıyla dünyanın kâbusu haline gelen Çin, yöresel ürünlere de el attı. Şehirlerin simgesi yöresel ve hediyelik eşyalar artık Çinlilerin elinden dünyaya dağılıyor. Türkiye’de de birçok şehrin halk pazarında, bölgenin kültürel değerlerini yansıtan yöresel ürünler ‘Made in China’ etiketiyle satılıyor. Erzurum’un sembolü Oltu taşından Sürmene bıçağına, Nasrettin Hoca’dan Kemalpaşa’nın nazar boncuğu ve Safranbolu evlerine kadar her türlü hediyelik eşya ‘Çin malı’ damgası taşıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre geçen yıl Türkiye’ye gelen turistler hediyelik eşyaya 1,6 milyar dolar harcadı. Ancak bu ürünlerin büyük bir kısmı Çin’den ithal edildiği için ülke ekonomisi bu kazançtan mahrum kalıyor. İstanbul Esnaf ve Sanatkâr Odaları Birliği Başkanı Faik Yılmaz, “Hediyelik eşyanın yaklaşık yüzde 90’ının Çin’den geldiğini söyleyebiliriz.” diyor. Birçok şehirde Çin mallarıyla karşılaştıklarına dikkat çeken Yılmaz, “Safranbolu’da kadınlar bez bebek ya da Safranbolu’nun minyatür evlerinden satıyor. Altını kaldırıyorsun Çin malı. Ya da Anadolu’ya özgü çarıklar var. Bunların da çoğu zaman Çin malı olduğunu gördük.” diyor. Yılmaz, bu ürünlerin Çin’de üretim sürecini ise şöyle özetliyor: “İlk önce bir Türk firması orada ürettiriyor. Sonra bununla ilgili iyi bir pazar olduğunu keşfeden Çinliler, kendileri üretip göndermeye başlıyor.” Sanat eseri sayılabilecek birçok el emeğinin bile taklit edildiğine işaret eden Yılmaz, buna örnek olarak Bartın’a özgü tel kırmayı örnek veriyor: “Bartın’daki tel kırmaların büyük bölümü artık Çin malı. Bu çok ince ve güzide bir sanat iken artık Amasra’da o işi yapanların olduğu pazar kapanmış.” Yılmaz, tüllü kumaş üzerine gümüş ipliğin işlenmesiyle yapılan tel kırma sanatının Budapeşte’de de meşhur olduğunu, ancak Macarların kendi yöresel ürünlerini sistemli bir şekilde hâlâ kendilerinin ürettiğini kaydediyor. Faik Yılmaz, özel sektörün tek başına mücadele edemeyeceği ve bölgesel üretim için devlet desteğine ihtiyaç olduğu görüşünde. Bazı şehirlerin ticaret odaları ya da belediyeler kadınlara yönelik sanat kursu açarak yöresel ürünlerin üretilmesini sağlıyor. Ancak bunlar seri üretime dönüşemediği için aile bütçesine sınırlı katkının ötesinde bölgesel bir kalkınmaya destek olamıyor.
‘Yerel Market’ isimli internet sitesinde sahte Sürmene bıçaklarına savaş açan bir üretici, “Çin’de Sürmene var mı?” diye sorarak “Bilemiyoruz belki de vardır. Acaba bizim bildiğimiz Sürmene’ye benzer mi? Peki, öyle bir yer varsa oranın pidesi, bıçağı, çakısı meşhur mudur? Cevap verelim çakısı meşhur! Hem de bizim yıllardır bildiğimiz Sürmene Sarı İşlemeli Çakı’nın aynısı ile meşhur.” sözleriyle şikâyetini dile getiriyor. Gezi amaçlı gittiği bir ilde o yöreye ait bir hatıra eşyası almak isterken Çin mallarıyla karşılaşanlar da internette çeşitli forumlarda şikâyetlerini dile getiriyor. Bunlardan biri, “Eskişehir’de Otantik Pazar var, yaşlı teyzeler güzel şeyler satıyor, dediler. Gittik, neye elimizi atsak Çin malı. Nerde kaldı yöresel ürünler, hani otantikti?” sözleriyle tepkisini dile getiriyor. İzmir’in Kemalpaşa ilçesindeki Nazarköyü de Çinlilerden muzdarip. Köye ismini veren nazar boncukları yıllardır yöre halkının önemli geçim kaynaklarından biri. Türkiye’deki yaygın terk edilmiş köy manzarasının aksine Nazarköylüler ürettikleri bocuklarla hem köylerini bir üretim merkezi haline getirmiş hem de oluşan güzel görüntülerden dolayı bölgeyi turistik bir mekâna dönüştürebilmiş. Şehir esnafının getirdiği Çin malları ise köyün gelirini önemli ölçüde düşürmüş. Köy Muhtarı Mehmet Yiğit, tezgâhlara Çin malları girmeden önce 12 atölyelerinin olduğunu, şimdi ise 6’ya düştüğünü belirtiyor. Yiğit, Çin mallarıyla rekabet edememelerini çeşitlerdeki azlığa bağlıyor. Yiğit, “Kemalpaşa’da 29 köy var. Hepsi sessizlik içinde. Ama Nazarköy’e gelirseniz kış yaklaşmasına rağmen çarşı cıvıl cıvıl. Biz bunu devam ettirmek istiyoruz.” ifadelerini kullanıyor.
İthalatçı firmalar hediyelik eşyaları Türkiye’de üretilse bile maliyeti pahalı olduğu için kimsenin almayacağı görüşünde. Ancak, Türkiye’de imal edilen seramik ürünler Çin mallarından neredeyse iki kat pahalı olmasına rağmen turistler tarafından özellikle tercih ediliyor. Seramikte dünya markası haline gelmeyi başarabilmiş Kütahya bu anlamda sektöre örnek olabilecek nitelikte. İstanbul Taksim’de hediyelik eşya satan bir mağaza sahibi, “Çin malı da satıyoruz, Türkiye’de üretilen seramik hediyelikleri de. Kaliteleri bariz ortada. Ne kadar fiyat farkı olsa da turistler bizimkini tercih ediyor.” bilgisini veriyor. (Cihan)