Sempati yetmez Mr. Hüseyin; empati gerek!
Bir yanda, saldırıyı başlatan ve sahip olduğu orantısız güçle 432’si çocuk, 246’sı kadın, 79’u yaşlı 1.886 insanı katleden; 2.877’si çocuk 9.563 kişiyi yaralayan; 5.510 evi tamamen, 30.920 evi kısmen; hastaneleri, camileri, bazıları BM'ye ait okulları... yıkan İsrail; öbür yanda ise saldırılara cevap sadedinde attığı 3.385 roketle 3 (evet üç) kişi
Şimdiye kadar olup bitenlerden ve özellikle de Gazze ile ilgili olarak son yaşananlardan hareketle, ABD'nin 'farenin emrindeki fil' olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, bunun görüntüden ibaret olduğu, aslında 'filin fareyi kendi amaçları için kullandığı' şeklindeki yorumu doğrulayacak emarelerin de olduğunu, hatırlatmak gerek.
ABD Başkanı (Hüseyin Barak) Obama'nın Gazze ile ilgili ilgi son açıklaması, esasında bildik ve beklenen türden bir açıklama olsa da; "Hamas'a karşı hiçbir sempatim yok. Ama Gazze içerisinde zor şartlar altında mücadele veren sıradan insanlara büyük sempatim var" şeklindeki kısmı, şaşırtıcı.
Şaşırtıcı oluşu, isminde Hüseyin ve dahi Barak (Bereket?) olan bir kişi olması dolayısıyla, Müslüman olduğunu iddia edenlere koz verme ihtimalinden değil; yaşanan vahşeti engelleyebilecek tek ülkenin yöneticisi olarak, Gazzeliler konusunda 'empati' yapması gerekirken, sempati duymakla yetinmesinden...
ABD Başkanı'nın, dünyanın en büyük açık hava hapishanesi olarak bilinen Gazze Şeridi'nde yaşayan insanların ta başından, ama özellikle de 7 Temmuz'dan beri yaşadıkları karşısında, onlara 'sempati duyması'nın, zerre kadar önemi yok.
Ama ABD Başkanı, eşi benzeri olmayan bir saldırıya maruz kalan o insanlarla alakalı empati yapabilse; dahası maruz kaldıkları vahşetin sorumlusunun kendisi olduğunu düşünebilseydi, belki başka şeyler olabilirdi.
Açıklamasında, "İsrail'in yerleşim yerlerini hedef alan roket saldırılarına karşı kendisini savunma hakkını başından beri desteklediğine" dikkat çekip, Hamas'ı "olağanüstü sorumsuz" davranmakla suçladıktan sonra, masum sivillerin başına gelenlerden duyduğu üzüntüyü belirtmeyi de ihmal etmeyen Obama, şöyle devam etmiş: "İsrail'in, Gazze'nin daha fazla saldırılar için bir atış rampası olmayacağı yönünde daha sağlam güvencelere sahip olduğu ve sıradan Filistinlilere de kendilerini tecrit edilmiş ve temel zenginliklere erişmede yetersiz hissetmemelerini sağlayacak şekilde Gazze'nin dışa açılması umutlarını aşılayan bir formülü bulabilecek miyiz?"
Obama, 'bulabilecek miyiz' dediği 'formül' konusunda bazı alternatifler olduğunu, ama bunların 'siyasi liderler tarafından riskler alınması' gerektireceğini de söylemiş. Bu sözden ne anlamak gerektiği ise açıklamanın devamında gizli: "Batı Şeria'daki Filistin yönetimince İsrail ve uluslararası toplumla işbirliği halinde yapılan bazı çalışmalara da büyük sempati duyuyorum... Sorumlu olduklarını gösterdiler. İsrail'i tanıdılar. İki devletli çözüme ulaşmak için adım atmaya hazırlar. Bence Ebu Mazen (Mahmud Abbas) barışa yönelik arzusunda samimi."
Obama, 'Batı Şeria'daki Filistin yönetiminin zayıfladığının, oradaki Filistinlilerin de umut ve güven kaybına uğramış olduğunun' farkında. Ancak ABD'nin İsrail'in istediğini yapmaya mecbur olduğunu düşündüğü için, aklına gelen çözüm formüllerinin odak noktasını Filistinlilerin zorla ya da ikna edilerek tavize zorlanması oluşturuyor.
Dünya jandarmalığına soyunan gücün liderinin, bütün dünyanın ve BM'nin gözleri önünde yaşanan bi vahşetten sonra, sürekli bir ateşkes ve sonrasında muhtemel bir barış dönemi için öngörebildiği ise basitçe şu: İsrail için kesin güvenlik; Gazze için zalimin keyfine bağlı şüpheli bir gelecek...
(Haber 7)