Ajitasyon, Provokasyon, İnkâr…
1980 öncesi, yasadışı sol örgütler yapardı. Her gün yeni bir provokasyon ve ajitasyon faaliyetine şahit olurduk. Fraksiyonlar arası çatışmalarda ise, inkâr politikası hakimdi. Yapılır, edilir ve suç başkasının üzerine atılırdı.
Yasadışı örgüt militanları, öyle bir ruh hali içindeydiler ki…
Tek kutsalları vardı, örgütleri. Düşünmezler, konuşmazlar ve tartışmazlardı. Yaptıkları her eylemin kendilerine göre bir gerekçesi vardı. En iğrenç saldırılarına dahi, kendilerine göre bir sebep bulurlardı.
İnsanlığın binlerce yılda oluşturduğu kadim değerler, örgüt ve öğretileri üzerine çıkamazdı. Örgüt karşısında ana, baba ve kardeşlerin bile değeri yoktu.
Şimdi aynı filmi seyrediyoruz…
Bu defa Paralel Yapı görevi devraldı. Dün yasadışı ve ülke düşmanı örgütler nasıl davranıyorsa, bunlar da aynısını yapıyor.
* * *
Adam beddua ediyor. Kin ve nefret kusuyor…
“Bu ne?” diye soruyorsunuz, “Yok canım” cevabını veriyorlar:
-Beddua değil o, mülâane, mülâane…
Biraz ısrar eder, üstelerseniz, hakaret ve küfürler başlıyor. İşi, sizi “din dışı” ilan etmeye kadar götürüyorlar.
Ama beddualar devam ediyor…
* * *
Bir dönem Türkiye’de neredeyse haberleşmeleri dinlenmeyen insan kalmamış. Ali’nin adına Veli’yi, Veli’nin adına Ali’yi dinlemişler. Hasan’ın adıyla Mehmet’e, Ayşe’nin adı kullanılarak Fatma’ya ulaşmaya çalışmışlar.
Eldeki imkânları sonuna kadar zorlayıp, hukuku paspas gibi çiğneyip, bir örümcek gibi tuzaklar, ağlar kurmuşlar. Sonra bunları şantaj için kullanıp, para ve güç elde etmeye uğraşmışlar.
Listede bakanlar, Genelkurmay başkanları, Başbakan ve Cumhurbaşkanı dahil, devletin üst düzey yöneticilerinin tamamı yer almış.
Bir şantaj ve korku imparatorluğu oluşturmaya çalışmışlar…
Şimdi bunlara yönelik operasyonlar düzenleniyor. Hâlâ devlet içinde var olan unsurlarını kullanıp önceden deşifre ederek, daha adım bile atılmadan feryadı basıyorlar:
-Bu bir algı operasyonudur.
* * *
Kullandıkları, “kahraman” yaptıkları insanların defoları ve kirli ilişkileri ortaya çıkıyor. Bunlar, yine üzerine toz kondurmayıp, yunmaya yıkamaya çalışıyor.
Yurtdışında Türkiye aleyhine kampanyalar yürütüyorlar. Türkiye’ye şaşı bakan ve düşmanlık besleyen kim varsa kol kola giriyorlar. Üstüne bir de belli başlı gazetelere açıktan demeçler verip kinlerini kusuyorlar.
“Bu bir ihanettir” diyorsunuz, milleti aptal yerine koyar gibi cevaplar veriyorlar:
-Ne olmuş. Kim yapmış?
Buna karşılık, milli menfaatleri ilgilendiren ve devletin gizli kalması gereken ne kadar sır varsa deşip, gazetelerinde yayımlıyorlar.
* * *
“Bize kumpas kuruldu” diye şikâyet eden insanların hak ve hukukunu korumak için operasyonlar yapılıyor.
Bunlar daha adım atılmadan “Özgür Basına Darbe var” diye ayağa kalkıyorlar!
Bir bankaya yönelik bazı tedbirler alınıyor. Hisselerin kaynağı araştırılıyor. Günler geçmesine rağmen, istenen belgeler gelmiyor.
Bunlar yine bağırıyorlar:
-Gasp var, siyasi gasp…
Dün, dini bir görüntü vermeye çalışanların, bugün dini hiçbir hassasiyetlerinin olmadığı ortaya çıkmış durumda. İftira, provokasyon, ajitasyon, inkâr gibi her türlü araç bunlar için mubah! On parmaklarında on kara, sağa sola bulaştırmaya çalışıyorlar. Sosyal medyada küfür ve hakaretin haddi hesabı yok.
Artık Paralel Yapı’nın hiçbir değeri bulunmayan, milli olmayan, para ve menfaatin zirveye çıktığı bir örgüt olduğu ayan beyan ortaya çıkmış durumda. Şimdi çöküyor, hem de büyük çatırtılar çıkararak. Üstelik destekçilerini de beraberinde sürükleyerek çöküyor!
(Akşam Gazetesi)