Hayat çizgisinde “doğru/özgün duruş” ilkeleri
En önemli sorunlarımız arasındadır “ilkesizlik.” Öyle ki, eğer “özgün ve ilkeli duruş” sahibiysen, türlü yaftalarla tard edilirsin. Çünkü artık “amigo ruhlu omurgasız tipler” yönlendiriyor hayatı. Ancak yine de “ilkeli duruş”tan ve “hakikati söylemek”ten ayrılmamak lazım. Bugün herkes susarsa, yarın konuşacak kimse kalmayacak çünkü. Şimdi, “ilkeli duruş”a dair birkaç esasa göz atalım.
“Hiçbir zaman, geçici menfaatler ve anlık tatminler için şahsiyetini çiğnetme; onurlu bir hayat için daima şerefli bir başkaldırış içinde ol.”
“Örneklik etmeyen, önderlik de edemez!”
“Düşünceye ve düşünmeye ön veren, Dünyaya ve insanlığa yön verir.”
“Hakikatleri söylemek, ateşi avucunda tutmak gibidir; lâkin hakikatlerin yanmaması için avuçlarını yak; susma, söyle!”
“Birini eleştirmek için ona mutlaka da düşman olmak gerekmez. Birine düşmansın diye, her ne yaparsa yapsın onu mutlaka da eleştirmen gerekmez.”
“Hakikat kimde olursa olsun, o hakikati sahiplenmektir erdem.”
“Bir meselede sadece haklı olmak yetmez. O meseleyi hak ve ahlak dairesinde kalarak savunmak en az haklı olmak kadar önemlidir.”
“Adalet ve hakperestlik, sadece kendimize yontan bir mekanizma değildir.”
“Adaletli olmanın taraf olmakla da, karşıt olmakla da ilgisi yoktur. Eğer karşıtlarımıza da adil olmayı terk etmişsek, bitmişiz demektir.”
“Zalim bizden ise zulüm yapma hakkı olamaz; mazlum bizden değilse zulmü haketmiş sayılamaz.”
“Bizden olanların hataları fazilet değildir. Başkalarının doğruları hataya dönüştürülemez. Zalim bizden diye zulmetme hakkı yoktur. Mazlum bizden değil diye zulmü haketmiş sayılmaz.”
“Eğer hakkaniyet kalmazsa, adalet işlemezse, işler ehil olmayana verilirse; günü kurtarsak da geleceği yıkmış oluruz.”
“İnsanlar gayrimeşru otoritelere itaatle vazifeli değillerdir; hatta otoriteye isyan, bazen en önemli vazife haline gelebilir.”
“Müslümanlar, ‘tağuti idareler’i ‘İslami idare’ye dönüştürmekle; tağuta omuz vermeyip, bilâkis omuz atıp yıkmakla yükümlüdürler.”
“Esas sorun, inançta aynı kıbleye yönelen müslümanların, amelde farklı ve birbirine zıt kıblelere doğru yol tutmuş olmalarıdır. Kıble ayarlarımızı düzeltmeli, bizi amelde başka kıblelere yönlendiren her ne varsa terk etmeliyiz.”
“Dostunun hatalarını ikaz ve ihtar düşmanına yandaş olduğun anlamına gelmez. Düşmanının doğrularını ikrar ve tasdik, dostuna ihanet de değildir, düşmana yağdanlık ve yandaşlık değildir. Dostunun yanlışlarını doğru kabul etmen de dostluğun şartı olmaz.”
“Her şey yolunda giderken herkes yanındadır; her dediğinde bir değer, her yaptığında bir keramet arayanlar olur. Ya işler kötüye gittiğinde?... Taarruzlar başlayınca dönüp arkana baktığında kimler terk etmeyip ardında kaldıysa, sendelediğinde kimler kolundan tutuyorsa dostun onlardır. Fazilet, işler kötüye gittiğinde kimin nerede durduğuyla gerçek değerini bulur.”
“Gerçekten zor zamanda zorda kalana sahip çıkmak zordur, lâkin erdem de budur. Erdemlilerle erdemsizlerin ayırt edilme noktası, zor zamanlardır.”
“Fazilet, seni aynen tekrarlayan değil, sana katkıda bulunan, takviye eden, güçlendiren, farklı vecheleri görebilen dostlar edinmektir.”
“Başarı, bizimle tıpkısının aynısını düşünenleri üretmek değil, ‘sahih çizgi’de, ‘farklılıklara dayalı zengin bir fikri ittifak’ kurabilmektir.”
“Bakış açımızı değiştirdiğimizde başka şeyleri görebiliriz. ‘Duygusal tarafgirlik’, adaleti zulme kurban etmek gibi bir vahamete sebep olabilir.”
“Düşmanlığın da bir edebi olmalıdır. Haysiyetsiz kampanyalarla bütün değerler çiğneniyorsa, şeref de, edeb de kalmamış demektir.”
“Müslümanların arasındaki sorunlarda yangını körükleyen, barışa çomak sokan, çatışmaya malzeme sağlayan bir pozisyon almamak; birinin yanında olup diğerine karşı çatışmaya girmemek, aralarını bulmaya çalışmak lazımdır.”
“Husumet, hakkı ihyaya mani olursa, adalet duygusu yok olmuş demektir.”
“Birine husumetinin olması adaletten ayrılma hakkı vermez. Birine muhabbetin var diye, ona haketmediği toleransı gösteremezsin.”
“Dünyevi çıkar, iktidar hırsı, kazanma arzusu vb.’den kaynaklı sorunları, kin ve düşmanlığı büyütüp çocuklarımıza miras bırakmaya hakkımız yoktur.”
“Hayatı nasıl yaşadığından ziyade, nasıl bitireceğindir önemli olan. Nasıl bitirmek istiyorsan, öyle yaşamalısın. Ardından bir hoş seda bırakabiliyor; bir güzel yol, bir kutlu çığır açabiliyor musun; ‘iyi ki vardı’ mı, yoksa ‘nihayet gitti’ mi diyecekler, ona bakmalısın.”
“İnsanın dünyada yaşadığı hayat ahiretinin nasıl olacağını da, öldükten sonra dünyada nasıl anılacağını da gösterir. Kişi bunu kendisi belirler.”
“Mahşer Günü bir yüce divan kurulacağını, gerçek hesabın orada görüleceğini, Allah’ın Adalet Terazisi’nde hiçbir hesabın şaşmayacağını bilmek gerekir!”
“Dünyada değerin kasanda/kesende olanlarla ölçülüyor olabilir. Ancak ahiretteki değerin, amel defterinde yazılanlarla ölçülecektir.”
(Yeni Akit)