Türkiye'de çığlıkları duyulmayanlar; Yusufîler
Türkiye'de medyanın yıllardır sansür uyguladığı Müslüman mahpusların (Yusufîler) mağduriyeti devam ediyor. İslami hassasiyetlerinden dolayı yıllardır cezaevinde bulunan ve sevk adı altında memleketlerinden çok uzakta bulunan başka şehirlere sürgün edilen tutuklu ve hükümlülerin aileleri, onlarsız yaşanan her bayramın hüzünlü geçtiğini söylediler.
Her ne kadar hüzün yaşanıyorsa da bayramların farklı bir duyguyu beraberinde getirdiğini belirten mahkûm aileleri, uzaklarda olan evlatlarının bayramlarını tebrik ederek, onların arkasında olduklarını ve hiçbir zaman onları yalnız bırakmayacaklarını ifade ettiler.
1994’te yaptığı İslami hizmetler nedeniyle gözaltına alınan, çeşitli işkencelerden geçen ve tutuklanıp 21 yıldan bu yana cezaevinde bulunan Hasan Süslü’nün babası Ahmet Süslü, bir bayramı daha evladından uzak geçireceği için hüzünlü olduğunu dile getirdi.
Bugüne kadar yaşadıkları acıları ve mağduriyetleri İlke Haber Ajansı’na anlatan Ahmet Süslü, oğlunun sırf İslami duyarlılığı sebebiyle 1994 yılında gözaltına alındığını, 40 gün boyunca çeşitli işkencelere maruz kaldığını ve 21 yıldan bu yana da tutuklu bulunduğunu söyledi.
Kendilerine yapılanların zulüm olduğunu söyleyen baba Süslü, “Allah bize bu zulmü yapanların yanına kâr bırakmasın. Oğlum daha 17 yaşındaydı. Camiden çıkarıp cezaevine koydular. 21 senedir yatıyor. Temiz, ahlaklı, namazında, niyazında bir çocuktu. Allah, bize bu zulmü yapanlara hakkımızı bırakmasın.” diyerek yaşananlara tepki gösterdi.
“Oğlumun suçsuz olduğuna inanıyorum ve yeniden yargılanmasını istiyorum”
Oğlunun 40 gün boyunca işkenceler altında sorgulanıp ifadesinin alındığını belirten Hasan Süslü’nün babası Ahmet Süslü, oğlunun suçsuz olduğunu ve yeniden yargılanmasının önünün açılması için çağrıda bulundu.
Ergenekon, Balyoz ve KCK davalarında yargılanıp yıllarca ceza alanların bile serbest bırakıldığını belirten Süslü, “Bizim oğlumuzu neden bırakmadılar. Suçu neydi? Namaz kılmak mı? Kur’an dersi vermek mi? Yoksa dindar bir kişiliğe sahip olmak mı?” diye sordu.
20 yıldan beri cezaevinde yatan Mustafa Dayan’ın babası Sabri Dayan ise 8 çocuğu olduğunu ve her birisini cami, medrese ve Kur’an kurslarına göndererek İslami bir ahlakla yetiştirmeye devam edeceğini söyledi.
“Bu insanlar ne ‘suç’ işlemiş ki camide ders vermekten başka”
Çocuklarını kendi elleriyle camiye gönderdiğinin altını çizen Dayan, bir akşam polis tarafından evlerine yapılan baskınla oğlunun yakaladığını ve suçunun ne olduğunu aradan geçen 20 yıla rağmen hâlâ öğrenemediğini ifade etti.
Oğlunun şu ana kadar kimseye zarar verdiğinin görülmediğini belirten Dayan daha sonra, “28 Şubat'ta idam cezası verildi. Bu adamın suçu ne? Bu insanlar ne ‘suç’ işlemiş ki camide ders vermekten başka. Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede camide ders verene nasıl idam cezası verirler. Ben şeker hastası olduğumdan dolayı ayaklarım ağrıyor ve yürüyemiyorum. Oğlum ise 20 yıldır Diyarbakır dışındaki cezaevlerinde olduğu için her zaman gidemiyoruz.” diyerek yaşadıkları mağduriyeti dile getirdi.
“Kaç bayram oldu oğlumu görmedim”
Mehmet Emin Can’ın annesi Fadime Can ise oğlunun yaptığı İslami çalışmalardan dolayı 15 yıl önce tutuklanıp cezaevine konulduğunu belirterek, bir bayramı daha oğlundan ırak geçirdiklerini ifade etti.
Oğlu Emin’in tutuklandığı dönemde üniversite okuduğuna dikkat çeken Fatma Can, “Bir gün polis eve geldi, oğlumu istedi. Sebebini sorduğumuzda ifade alıp hemen bırakacaklarını söylediler. 2000 yılının 2’inci ayında oğlumu aldılar. Akşamüzeri getireceklerdi. Aradan 15 sene geçmesine rağmen hâlâ onu getirmediler. Oğlumun ömrü cezaevlerinde tükendi.” dedi.
Oğlunun serbest bırakılmasını isteyen anne Can, yaşlı olduğunu, gözlerinin görmediğini ve tansiyon hastası olduğu için oğlunu ziyarete gidemediğini söyledi.
“Eşi hasta, çocuğu engelli, biz de yaşlıyız”
Yaşadıklarını anlatırken duygularına hâkim olamayan anne Fatma Can, oğlunun cezaevine konulmasıyla 3 torunun babasız kaldığını belirterek, son olarak şunları söyledi: “Daha çocukları 2-3 yaşlarındayken babalarını alıp cezaevine attılar. Şimdi çocukları 16-18 yaşlarına geldiği halde oğlum daha da cezaevinde. Oğlum, cezaevine atıldığında beri eşi hastadır. Bir çocuğu da engellidir.”
“Cezaevine konduğunda 17 yaşında bir çocuktu”
Kurban Bayramı dolayısıyla oğlu Murat’a duyduğu özlemi anlatan 75 yaşındaki baba Yusuf Salur ise bir baba olarak herkes gibi çocuğunun yanında olmasını istediğini söyleyerek, uzun yıllardan bu yana göremediği oğluna büyük özlem ve hasret duyduğunu ifade etti.
Baba Salur, “Oğlumu görmeyeli 21 yıl oldu. Yaklaşık 41 bayramdır oğlumu görmüyorum. Beni oğlumdan ayırdılar. Tokat’a sürdüler oğlumu. Oğlum, bir bayramı daha babasız geçirecek. Oğlumuzun hasreti bizi yaktı, yanıyoruz. Ben ve eşim hastayız. Bir düzenlemeye gidilip yaşanan bu zulmün son bulmasını ve cezaevindekilerin bırakılmasını istiyoruz.” diyerek hasretini dile getirdi.
Yıllardır suçsuz yere cezaevinde yatan oğlu için adaletin tecelli etmesini isteyen baba Salur, “Oğlum eğer suç işlemişse bu suçu bütün Müslümanlar işliyor demektir. Eğer namaz kılmak, Kur’an-ı Kerim okumak, çocuklara Kur’an-ı öğretmek suçsa, gelsinler beni de alsınlar. Bu suçları ben de işliyorum. Hem de her gün işliyorum. Cezaevine konduğunda daha 17 yaşında bir çocuktu. Çocuklara Kur’an dersi veriyor, Allah’ın kendisinden istediği ne ise bunları yaşamaya gayret ediyordu. Bu nedenle camiden alıp cezaevine götürdüler. Oğlum yıllarca suçsuz yere cezaevinde tutuldu. Bu masumları cezaevlerine atanlarda ne Allah korkusu var, ne de merhamet var. Bunlar her şeyden mahrumdurlar.” dedi. (M. Sıddık Bilge/Yunus Sırat – İLKHA)