Türkiye Kaddafi ailesine neden yatırım yapıyor?
Libya’da seçim öncesi Saadi el Kaddafi ve eski rejim yetkililerinin bırakılması Hafter saflarında çözülmeyi hedefliyor. Çıkarları garantilemek için mevcut ortaklarla yetinemeyeceğini gören Ankara kendi oyununa Kaddafilere katmayı umuyor.
Arap dünyasının temel aktörleriyle ilişkileri normalleştirmek için Müslüman Kardeşler’le bağlarını biraz gevşetmek zorunda kalan Türkiye, Libya’da da çıkarlarını garantiye almak için Albay Muammer Kaddafi’nin ailesi ve destekçilerini hesaba katan yeni bir tutum sergiliyor.
Kaddafi’nin futbolcu oğlu Sadi el Kaddafi, eski Özel Kalem Müdürü Ahmed Ramadan, eski Halk Muhafızları Komutanı Mansur Dav ve Tümgeneral Naci Harir gibi isimlerin hapisten çıkarılmasında Türkiye’nin rolü olduğu görülüyor.
Saadi el Kaddafi 5 Eylül’de Trablus’taki hapishaneden bırakıldıktan sonra özel jetle önce İstanbul’a getirildi. Ardından Kahire’ye geçen oğul Kaddafi’nin Mısır’a doğrudan gitmek yerine İstanbul’a uçması epey merak uyandırdı.
Libyalı kaynaklara göre Saadi yurtdışına çıkmayı tercih ettiğinde önüne iki seçenek çıktı: Riyad ve İstanbul. Kendisi annesi ve çocuklarıyla buluşmak üzere Kahire’ye gitmek istiyordu. Güvenli yolculuk garantisiyle Türk makamlarıyla birlikte gerekli ayarlamalar yapıldı.
Al-Monitor’a konuşan Libyalı bir kaynak, doğrudan Kahire’ye uçuşun Türkiye tarafından “güvenli” bulunmadığını, o nedenle İstanbul aktarmalı seyahatin tercih edildiğini söyledi. Ancak özel jetle gerçekleşen bir uçuşun İstanbul ya da Kahire’ye yapılmasının güvenlik açısından nasıl bir farklılık arz ettiği belli değil. Belirgin olay şey İstanbul bağlantılı bir uçuşun, Türkiye’nin rolünün altını çizdiği. Bu durum, bundan sonra Libya içindeki siyasi süreçlerde bir “iyilik” olarak hatırlanacaktır.
2011 öncesinde Türkiye, Libya ile fevkalade ilişkilere sahipti. NATO müdahalesi karşısında Kaddafi’nin umudu hala Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dı. Hatta müdahaleye 10 gün kala TRT Türk’e verdiği röportajda “Türkiye ile dostuz, mükemmel ilişkilerimiz var. Vizeleri kaldırdık. Türk şirketleri ülkemizde her zaman öncelikli. Türkiye’yi mazur görüyorum. Olanlardan etkilendi. İşçilerin çekilmesi iyi bir tutum değildi. Tabii Türkiye, olayların gerçek yüzünü öğrenip tutumunu değiştirecektir. Olayların arkasında El Kaide’nin olduğunu görünce durumu anlayacaktır” demişti. Kaddafi’nin Türkiye’ye mesajı şuydu: “Türkler kardeşimiz. Tarihimiz bir, yüzlerce yıl birlikte yaşamış bir halkız. Hepimiz Osmanlıyız. ... Temennim Türklerin çekilmemesiydi. Libya’ya dönmeleri halinde kapımız açık.”
Fakat önce “NATO’nun Libya’da ne işi var?” diye çıkışan Erdoğan, birkaç gün sonra operasyonun İzmir’den yönetilmesine onay vermekle kalmayıp Libya’daki vekâlet savaşının en önemli aktörü haline geldi.
Libya’da saklandığı düşünülen ve bir zamanlar Kaddafi’nin halefi olarak görülen oğlu Seyf’ul İslam Kaddafi’nin geçen temmuzda New York Times’a demecinde siyasete dönmek istediğini söylemesi bir arzunun ötesinde eninde sonunda bu ülkenin geleceğinde Kaddafilerin var olacağına işaret ediyor.
Biden yönetimi, Seyf’ul İslam’ın siyasete dönüşüne “o bir savaş suçlusu” açıklamasıyla karşı çıktığında Libya Aşiretler Birliği Konseyi, bunu, “Libya’nın egemenliğine ve halkın iradesine kaba bir müdahale” olarak nitelemişti.
Arap Baharı dalgasına kapılan Mısır ve Ürdün’de görüldüğü gibi eski rejim unsurlarının açmazlar karşısında alternatif olarak geri dönmeleri Libya’da da Kaddafilerle ilgili öngörüleri güçlendiriyor. Libya ile tartışmalı anlaşmalar ve ekonomik çıkarlarını güvenceye almak için olası seçeneklere bakan Ankara’nın bunu göz ardı edebilmesi zor.
Türkiye’nin önünü kapatmak için savaş verdiği Libya Ulusal Ordusu’nun lideri Halife Hafter’in saflarında da çok sayıda Kaddafi yanlısı figürün yer aldığı düşünülürse Saadi el Kaddafi’nin bırakılmasıyla bazı hedeflerin gözetildiği söylenebilir: Birincisi Hafter saflarındaki Kaddafi yanlısı bloku dağıtmak ve Trablus’taki müttefikleri güçlendirmek.
İkincisi Kaddafilerin dönüş ihtimaline şimdiden yatırım yapmak.
Ankara Trablus’taki mevcut müttefiklerinin Türkiye’nin çıkarlarını garantileyemeyeceğini, özellikle 24 Aralık’taki seçimlerden sonra durumun daha da belirsizleşeceğini ve ortaklık çemberini genişletmenin elzem olduğunu görüyor. Kaddafi’yi hapisten çıkartan tarafın toplum nezdinde bir karşılığının olduğu görülüyor. Bu noktaya işaret etmesi bakımından Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el Menfi’nin geçmişin acı sayfalarını kapatma ve bölünmeyi bitirme konusunda halkta ciddi bir arzu olduğunu açıklaması önemliydi.
Kuşkusuz seçim sürecinde toplumsal barış ve normalleşme adına hapisteki bazı isimlerin bırakılması beklenen bir gelişme. Ulusal Uzlaşı Hükümeti Başkanı Aldulhamid Dibeybe de kararı ulusal uzlaşı ihtiyacına dayandırdı: “Uzlaşı sağlamadan yol alamaz; hukuku uygulamadan, kuvvetler ayrılığı ilkesine saygı duymadan, yargı usul ve kararlarına uymadan da devletin dirliğini tesis edemeyiz. Bu temelde, Sadi Kaddafi adlı vatandaş, başsavcılık tarafından kendisi hakkında yayınlanan tahliye kararının uygulanmasıyla bugün serbest bırakıldı."
Libya ulusal futbol takımında oynayan Saadi el Kaddafi, 2011'de rejimin çöküşünden sonra Nijer'e kaçmış, 2014'te Libya’ya teslim edilmiş, zimmetine para geçirme ve El İttihad kulübünün teknik direktörü Beşir el Riyani’yi öldürtme suçlamasıyla yargılanmış, 2018’de tüm suçlardan aklanmış ama bırakılmamıştı.
Dibeybe’nin bu adımı Türkiye ile koordinasyon olmadan attığı düşünülmüyor. Dibeybe’nin selefi Fayiz el Serrac da Kaddafi’yi bırakmak için girişimde bulunmuş ama iç kavgaları aşamamıştı.
Mevcut koşullarda Kaddafilere “merhamet” gösterisi, Trablus-Mısrata merkezli Türkiye destekli güçlerin hesabına kredi olarak yazılacaktır. Buna bağlı gelişmeler Hafter’in destek kolonlarını sarsabilir. Ahmed Ramadan’ın memleketi Esabiye de Hafter’den yana tutumu ile biliniyordu. Esabiye’nin bu saatten sonra Hafterci çizgisini sürdüremeyeceği düşünülüyor.
Kaddafilerin siyaset sahnesine dönmesi ayrı bir konu. Trablus’taki aktörlerin buna istekli olduğuna dair hiç bir emare yok. Eğer iş o noktaya gelirse, yani Kaddafiler aktif siyasete dönebilirse oluşacak yeni tablo Hafter’in kendisi ya da oğullarından biriyle ilgili liderlik hesaplarını bozabilir. Tabii Kaddafilerin dönüşü Hafter’in azılı düşmanı Müslüman Kardeşler’i mutlu etmeyebilir, ki Müslüman Kardeşler’in son karardan rahatsız olduğu fakat maslahat gereği sessiz kaldığı belirtiliyor.
El Arab gazetesi ise Türkiye’nin, Libya'daki rolüne karşı çıkan ve geniş bir halk tabanını temsil eden eski rejim destekçilerine sızmaya çalıştığını, amacının yaklaşan seçimlerde Hafter’in önünü kesmek için Kaddafi yanlıları ile Müslüman Kardeşler arasında bir ittifak kurmak olduğunu öne sürdü.
Gazeteye göre tutukluların bırakılması konusunda Mısrata’da Kaddafa kabilesinden temsilciler ile yapılan görüşmelere Türkiye ile çok yakın çalışmış olan eski İçişleri Bakanı Fethi Başağa da katıldı. Görüşmede Kaddafi’nin öldürüldükten sonra gizlice gömüldüğü yerin açığa çıkarılması meselesi de konuşuldu.
Analiz ve araştırma sitesi Libya Desk’e göre 2018’de Saadi el Kaddafi’nin bırakılması gündeme geldiğinde bunun kredisi için hükümet yetkilileri arasında rekabet oluştu. O zaman hükümet Kaddafi destekçilerini yanına çekmenin hesabını yapıyordu. Bu süreçte Katar, Saadi'yi ailesiyle bir araya gelecek şekilde Umman'a nakletmeyi umuyordu. Daha sonra Türkiye, eski rejim yetkilileriyle bir zamanlar güçlü olan ilişkilerini yenileyebileceği bir pozisyon yakalamak için Kaddafi'nin oğlunun bırakılmasında fayda gördü.
Bu sefer Ankara ile Doha arasında bir çekişme gelişti ve sonunda Dibeybe, Türkiye’yi seçti. Libya Desk’e göre Türkiye, son olayla Kaddafi yanlılarına şu mesajı verdi: “ABD, Seyf’ul İslam'ın başkanlık seçimlerine aday gösterilmesine karşı olduğunu ifade ettikten bir hafta sonra biz onun kardeşini memnuniyetle karşıladık. Diğer uluslararası aktörler sizinle iş yaparak normları çiğnemekten korkarken biz korkmuyoruz.”
Libya Desk’in yorumunda da paylaşılan öngörü şu: Ankara, Libya'da sahip olduğu mevcut siyasi koalisyonların sürdürülebilir olmadığının farkında. Bu yüzden mevcut hükümete daha fazla katılımın sağlanması gerektiğine inanıyor. Fakat olaylar Türkiye’nin umduğu gibi gelişmeyebilir. Yani eski rejim unsurları toparlanıp geri döndüğünde intikamcı bir sayfa da açabilir. (Fehim Taştekin - Al-Monitor)