Mücahide bacının modern kadına evrilen hikayesi; para, mevki ve tesettürün terki…
Fatma Tuncer, Milli Gazete’deki ‘Bacıya Veda’ başlıklı yazısında Türkiye’de İslami faaliyetlerin kısıtlandığı günleri yaşamış ‘Müslüman kadın’ın Ak Parti iktidarı dönemindeki dönüşümünü konu aldı.
Fatma Tuncer, Milli Gazete’deki ‘Bacıya Veda’ başlıklı yazısında Türkiye’de İslami faaliyetlerin kısıtlandığı günleri yaşamış ‘Müslüman kadın’ın Ak Parti iktidarı dönemindeki dönüşümünü konu aldı.
BACIYA VEDA
Bacımız 28 Şubat döneminde başörtüsü mücadelesinin içinde yer almış, yargılanmış, işini kaybetmiş ve ekonomik çıkmazların içine sürüklenmiş ve “tesettürümden asla taviz vermem” deyip direnç göstermiş bir hanımdır. O dönem bacımızın sergilediği bu onurlu duruş, başörtülü oldukları gerekçesiyle eğitim hakları ellerinden alınan birçok genç kıza moral ve motivasyon kaynağı olmuştur. Bacımız kendisine vaat edilen her şeyi elinin tersiyle itmiş ve kulların verdiği ödüle ihtiyacım yok, ödülü Yüce Rabbimden bekliyorum deyip, güçlü iradesi ile hem dindar kesimin hem de karşı tarafın dikkatini çekmiştir. Babası yeter ki kızım okusun ve kimseye muhtaç olmasın diye düşünürken, bacımız laik dayatmalara tahammül edemeyip okulu bırakmış ve başörtülü öğrencilere ulaşarak kulları razı etmek için inancınızdan taviz vermeyin telkininde bulunmuş ve onlara destek vermiştir. Adı başörtüsü mücadelesi ile simgeleşen bacımız samimiyeti ve duruşu ile o dönem genç kızların model aldıkları biri haline gelmiştir.
Zaman nice hayatları pençesine alıp öğütmüş ve dönüştürmüştür. Ve yıllar sonra muhafazakârlar siyasi alanda güç kazanmış, başörtülü hanımlar hayatın her alanında kendilerine yer edinmeye başlamışlardır. Bacımız da vaktinde verdiği mücadelenin ekmeğini yemiş ve eğitimini tamamlamış, iş hayatına atılmış ve sosyal çevresini kullanarak büyük imkânlar elde etmiştir. Fakat para, mevki, şaşalı hayatlar onu hepimizin nazarında büyüten değerlerinden uzaklaştırmaya başlamış ve laik zorbaların kıramadığı o bileği para ve mevki kırmıştır. O artık birincil görevim hak davaya hizmet etmektir diyen mücahide bacımız değildir, o para ve mevki peşinde koşan ve ortama uyum sağlamaya çalışan modern bir kadındır.
Bacımız, “zaman sana uyamıyorsa, sen zamana uyacaksın” düsturuyla hareket etmiş ve uğruna büyük mücadeleler verdiği başörtüsünü çıkarmak istemiştir fakat nasıl olacak? İnsanlar bunu nasıl yorumlayacaklar? En iyisi ne kulların konuşmasına fırsat vereyim ne de kararımdan vazgeçeyim deyip işe başörtüsünü geriye itip, alnına doğru bir tutam saç bırakarak başlamıştır. Öyle ya insanları susturamıyorsanız, yeni duruma aşina olmaları için adım adım ilerleyebilir ve tepkilerin dozunu azaltabilirsiniz… Bacımız da aynen bu tekniği uygulamış ve hedefine ulaşmak için ilk adımı atmıştır. Nitekim bunca insanın kalbinde edindiğiniz yeri terk etmek, betona çakılırcasına düşmeyi göze almak demektir ki, bu sanıldığı kadar kolay bir şey değildir. Bacımız adeta sistematik duyarsızlaştırma yöntemi kullanarak kendisine itimat eden insanları yeni duruma aşina etmeye çalışmıştır…
Aradan epey zaman geçmiştir, bacımız başındaki örtüyü çıkarmış ve kıvrılmış bir yılanı andıran bonesi ile arzı endam etmeye başlamıştır. Artık insanların kendisine layık gördükleri konumdan uzaklaşmış ve kendini modern bir kadın olarak tanımlamaya başlamıştır. Bir belirsizliğin içinde kıvranmaktadır bacımız, zihni dağınıktır, ekonomik olarak büyük imkânlara sahip olmuştur ama kendini pek de iyi hissedememektedir. Belli ki artık düşüncesi ile davranışları arasında bir uzlaşı yoktur, namazı terk etmiştir, başındaki boneden kurtulup iç dünyasında yaşadığı çatışmalara son vermek istemektedir. Fakat vicdanından yükselen bir ses kendisini sürekli rahatsız etmektedir.
Aradan bir yıl geçmiştir, bacımız bütün cesaretini toplamış, başına sardığı boneyi çıkarmış ve yeni imajını sosyal medya üzerinden sergilemeye başlamıştır. Bacımız artık yaşadığı mahalleyi, görüştüğü arkadaş çevresini ve birlikte vakit geçirdiği insanları tamamıyla değiştirmiştir. O artık hayata farklı bir pencereden bakmaktadır. (Milli Gazete)