Batı'nın İslam Nizamını yıkma hesaplar ve İran halkının şuuru
Ambargolar, ağır yaptırımların durduramadığı İran'ı bir avuç holiganın şuursuz refleksi yıkabilir mi? Batı detekli medyanın senaryolaştırdığı hikayeler İran halkı üzerinden sahneye konulması tutar mı? Mesha Emini'nin ölümü üzerinden elde edilmek istenen neydi?
Batılı güçlerin İslam Nizamına karşı üstlendiği misyon ve iç mihrakların şuursuz tutumu…Son günlerde İran'ın çeşitli şehirleri devrik Şah yanlılarının ve muhalif medya elinin bariz bir şekilde görüldüğü bir güvensizliğe sahne oldu. Batı’nın İslam Devrim’nden intikam almak için pusuda beklediği de bu vesileyle bir kez daha ortaya çıkmış oldu.
Yönetimlerin yanlış politikaları ve uygulamaları nedeniyle doğan ihlaller ve yanlışlar nedeniyle halkın itiraz hakkı olması en doğal yöntemdir. Bu aynı şekilde İran İslam Cumhuriyeti için de geçerlidir. Zira İran’da halkın itirazlarına en duyarlı yaklaşan ülkedir. Son eylemlerde göstericilerin yıkım, talan, gasp, kamuya verilen zarar, halka yönelik linçler ve öldürülen polislere rağmen güvenlik güçleri müdahale etmedi.
İslam Cumhuriyeti bu hakkı tanımasına rağmen gösteriler söz konusu ölen genç kızın acısını istismar ederek devlete karşı bir isyana dönüştürmeye çalışmıştır. Mesha Emini’in ölümü bahane eden eylemciler sorumluların yargılanması talebinde bulunmak yerine, daha ilk dakikalarda devletin anayasal düzenini hedef alınması düşmanlıktan başka bir şey değildir.
İnsancıl hakları talep etmek yerine kamu malına zarar vermek, sivil ve savunması insanları linç etmek, araçları yakmak, herhangi bir müdahalede bulunmadıkları halde silahsız polisleri diri diri yapma, bıçaklama ve öldürme gibi yollara başvurulması kabul edilemez. Nitekim İslam Cumhuriyeti 4-5 günlük kaos ve iç çatışmalara zemin hazırlama girişimi karşısında temkinli davranmış ve 5 gün sonra şiddete başvurmadan müdahale etmiştir.
Kargaşa ve kaos, sıradan vatandaşların yaptığı bir şey değildir, olaylar nizamın düşmanları ve muhalifleri tarafından tasarlanarak, aldatılmış olanlar da dahil olmak üzere kendi ajanları tarafından uyguluyorlar.
İslam Devrimi ile birlikte Batı’nın İran’a yönelik düşmanca tutumu günümüze kadar devam etmiştir. 42 yıldır Başta Amerika olmak üzere Batı’nın ambargo uyguladığı İran’da başta sağlık alanında olmak üzere insani ihtiyaçlar karşılanamıyor. Ambargolarla, yaptırımlarla İran halkını cezalandıran, ilaç bulamadığı için tedavi olamayan ve imkansızlıktan ölenler için kılını kıpırdatmayanlar, Mesha Emini ölümü üzerinden gözyaşı dökmesi tiyatrodan başka bir şey değildir.
Devrik Şah ve yanlıları 44 yıldır insafsız baskı ve ambargolara karşı direnen İran halkına destek olmak yerine, İran’ın düşmanlarıyla el ele verip ülkede kaos yaratmak halkı değil, kendi saltanatlarını iktidara taşıma çabası, bunu yaparken de İranlıların canını yakarak yapıyor.
İran düşmanları dışarıda olduğu gibi içeride de uzantıları Şah’ın saltanatını geri getirmek için ülkeyi ateşe vermek Batı emperyalizmine hizmet etmekten başka bir amacı taşımıyor.
Mesha Emini’nin ölümünün hemen ardından düğmeye basan egemen güçler, yetkili makamların raporları açıklamalarını beklemeden kargaşa ve çatışma dilini kullanmaları habercilikle bağdaştırılabilir mi?
Yetkili makamların Mesha Emini’ye ait son görüntüleri yayınladıkları halde, bu görüntülerde kalp krizi geçirdi apaçık görüldüğü halde, “polis öldürdü” ifadesi gazeteciliğin hangi etik kurallarıyla örtüşüyor?
Daha ölüm haberi yeni duyulmaya başlar başlamaz bir grup medyanın aynı yerden düğmeğe basılmışçasına aynı yöntemle olaya el atması neyle izah edilebilir? Bu gruplar İngiltere ve Suudi Arabistan desteğiyle yayın yapan BBC ve IRAN INTERNATIONAL kanalları başta olmak üzere protestoları yaymak ve kaosa çevirmek amacıyla İran'da kamuoyunu kışkırtmaya çalıştılar. Bu düşmanca yayınlar kime hizmet ediyor? İran halkına mı, yoksa İran düşmanlarına mı?
Bir avuç göstericinin haklı protestosunu bile istismar eden bu medya grubu, dış istihbarat servislerin öncülük etmesiyle birlikte ayrılıkçı grupların ülkeyi savaş alanına çevirmesine olanak sağlayan ve dış destekli grupların sahaya inmesini sağladı.
Göstericilerin birkaç çöp konteyneri ateşe vermesini çeşitli efektlerle ve hazırlanan senaryoyla büyük bir savaşın görüntüsüne dönüştürdüler.
Fitne ateşini yakan bu göstericilerin yaktığı caminin, ateşe verilen Kur’an ve öldürülen polis ve sivillerin görüntüleri vermediler bu medya grupları. Söz konusu eylemlerin ölen Mesa Emini’nin ölümüyle alakalı olmadığı, diren devletin hedef alındığı gün gibi ortadayken, başta ABD-İsrail olmak üzere İran yönetimini hedef alan açıklamaları ortadayken, İran’ın egemenlik yapısını tehdit eden ayrılıkçı grupların açıklamaları ve eylemlere nasıl destek verdikleri aşikar iken, ısrarla gösterilerin Mesha Emini’nin ölümüyle ilgili olduğunu söylemek ne kadar gerçekçi olabilir?
Başını örtmediği, saçının göründüğü için öldürüldü yalanı üzerine sözde hak savunucuları nedense göstericilerin saldırdığı başörtülü kadınları hiç görme gereği duymadılar.
Çünkü mesele ölen bir kadının hakkını savunmak değil, ölen kadının üzerinden nefret dilini geliştirip İslam nizamına karşı toplumu örgütlemektir. Zira sözde bu insan hakları savunucuları dünyanın dört bir yanında egemen güçler, işgalci rejimler tarafından katledilen sivil insanlar, tecavüze uğrayan savunmasız kadınlar için tek bir eylem yapmış değiller.
Daha bir ay önce tek görevi ve mesleği olan kadın bir gazeteci Şirin Ebu Akile Siyonist rejim tarafından başından vurularak öldürülmedi mi? Delil ve bağımsız raporlarla İsrail’in bu cinayeti kanıtlarken, bu sözde insan hakları savunucuları ne yaptı?
Açık açık sivilleri hedef alan İsrail rejimini bir kes eleştirmeyenlerin İslam nizamını masum bir kadının ölümü üzerinden hedef tahtasına yerleştirmek, bir kez olsun İsrail rejiminin yaptıklarına karşın dünya kamuoyunu karşı çıkmaya çağırmayanlar, Mesha Emini ölümü için başta İran halkı olmak üzere tüm dünyayı ayağa kaldırmaya çalışmaları manidar değil mi?
Son olaylarla İran’ı doğru bir açıdan ele almak gerekirse, bu olayların arkasındaki nedenleri anlamak daha kolay olur.
İran ile yeniden başlayan nükleer görüşmeleri olumlu yönde seyrediyor, ancak durum İsrail’i hem tedirgin ediyor. Görüşmelerin iptal edilmesi için her türlü yola başvuran İsrail, ülke ülke dolaşıyor ve İran aleyhinde uydurma raporlarla şikayetlerde bulunarak, olası bir nükleer anlaşmasının doğuracağı tehlikeden bahsediyor.
İran Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun New York’taki toplantısına katılıyor ve orada dile getireceği konular doğru anlaşılması diye provoke ediliyor. Çünkü Reisi’nin Genel Kurulda gündeme getirdiği ana meseleler arasında ambargolar, Filstin işgali, ABD’nin despotluğu ve egemen güçlerin politikalarına kurban edilen mazlum halklarla ilgili konuşacağı biliniyordu. Dolayısıyla bunun bütün dünya milletlerin bilmesinin önüne geçmek için dikkatler başka tarafa çekilmeye çalışıldı.
Konuyu toparlayacak olursak İran İslam nizamını hedef alan her türlü etkenler bir kes daha istediğini alamadı. Mesha Emini’nin ölümü üzerinden fırsat kollayan odaklar İran halkının inkılaba olan bağlılık duvarına çarptılar. Cuma günü İran’da resmi tatil olmasına rağmen tüm şehirlerde halkın meydanları doldurması can alıcı bir cevaptı. Nitekim İslam inkılabı lideri Seyyid Ali Hamanei yaptığı konuşmada özelikle İran halkının bu tutumuna temas etti.
İslam inkılabı rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamenei son konuşmalarından birinde, “İslam Cumhuriyeti nizamının komplolara karşı dayanmasının düşmanları şaşkına çevirdiğini söylediği gibi, bu kez de düşmanlar İslami İran’daki entrikalarının başarısızlığına tanık olacaktır. Geçen 44 yılda, İran'ın bilgili ve aziz halkı, ne zaman sosyal davranışlarına saltanat yanlıları ve münafıkların kargaşaları ve dini değerleri aşağılamaları ile birlikte olursa, yollarını ayırdıklarını da kanıtladılar. Muhakkak bu sefer de kendi saflarını düşmanlardan ayıracaklardır.” İfadeleri kullanmıştı. Aynen öyle de oldu.
Gelelim Mesha Emini’nin Türkiye’ye yansıması ve sosyal medya üzerinden oluşturulan algıya…
Aslında Türkiye de bu konuda Batılı ülkelerden geri durmadı. Sosyal medya kullanıcıları aynı kaynaklara dayanarak gelişmeleri ele aldı. Medyadaki bilgiler üzerinde fikir yürütenler her ne kadar olaya objektif yaklaşmak isteseler de söz konusu eylemlerin servis edicileri malum kaynaklar olunca tuzağa düştüler ve tam da egemen güçlerin istediği buydu. Bu durum kısmen de olsa “sıradan bir durum” olarak değerlendirilebilir. Ancak, Gezi olayları üzerinden devlete karşı girişimde bulunan odaklara hizmet edenler ile İran’daki yıkıcı eylemlere destek verenler aynı çevreler olması dikkat çekiciydi. Özelikle bölücü örgütlerin Gezi olaylarında ön safta bulunduğu süreci hatırlayın. Halkın haklı talep ve eylemlerini organizeli bir şekilde terörize ettiklerini hatırlayalım. Başta PKK, FETÖ olmak üzere marjinal grupların hedefinin ne olduğunu hatırlayalım.
Eğer Gezi eylemleri üzerinden yapılmak istenen ve hedeflenen gayenin ne olduğunu anlayabilirsek, iran’da Mesha Emini ölümünü haklı olarak yapılan gösterinin hangi evreye ve nasıl bir sonucun alınabileceği bir hale getirilmek istendiğini de anlarız.(Aydın Altay/7Sabah.com.tr)