Eli kanlı Prens ve bizim medyanın riyakarlığı
Modern dünyada da katliamlarını Irak, Suriye, Somali, Afganistan örneğinde sürdüren ABD ve Batı dünyası; acaba daha ne kadar kötülüğün irin bataklığında debelenecek.
Meğer basının sempati yağmuruna tuttuğu küçük Prens katilmiş.
Anılarını yazdığında kendisi itiraf etti;
”Afganistan görevinde 25 kişiyi öldürdüm ve bundan utanç duymuyorum” demekte gururla.
'Spare' adlı anı kitabında Prens Harry, 2007-2008 ve 2012-2013 dönemlerinde görev yaptığı Afganistan'da 25 kişiyi öldürdüğünü yazdı.
Afganistan'da görev yaptığı döneme ilişkin kitabında yer verdiği anılarında, Prens Harry, “çatışmanın gürültüsü ve kargaşasında öldürdüğü isyancıları, ‘iyileri öldürmeden ortadan kaldırılan kötüler’ olarak gördüğünü” belirtti.
Batılı adamın savaş oyunlarında her zaman kodladığı gibi.
Kendisi iyi adam, diğerleri kötüler.
Ayrıca, birini insan olarak görürsen öldürmenin imkânsız olduğunu kaydeden Prens Harry, ancak ordunun "onları 'öteki' olarak görmesi için kendisini eğittiğini ve iyi bir şekilde eğitildiğini" bildirdi.
Tıpkı atalarının yüzyıllar önce, siyahîleri, Müslümanları, sarı ırkı, mazlumları “öteki” olarak görüp insan safarisi düzenlediği gibi.
Savaşta askerlerin genellikle kaç düşman öldürdüklerini bilmediklerini ve gelişigüzel ateş ettiklerini belirten Prens, ancak Apaçiler ve dizüstü bilgisayarların olduğu bu çağda, kesinlikle kaç düşman savaşçıyı öldürdüğünü söyleyebileceğini ifade etti.
Harry, kitabında, "Bu sayıdan korkmamak bana çok önemli göründü. Yani benim numaram 25. Beni tatmin eden bir sayı değil ama utandırmıyor da" ifadelerini kullandı.
25 insanın bin parçaya bölünmesi, büyük kan gölü içerisinde yüzmeleri Prens için sadece sayı.
Rakam.
Numara.
Son yarım yüzyılda Prens’in ailesini, annesini, babaannesini; mücevherleri, taçları, elbiseleri, yasak aşkları üzerinden göklere çıkaran bizim basının İngiltere’den fonlanmış kalemleri, her ayrıntıyı halkımızın zihnine mıhlamak için yarıştılar.
Sömürülen ülkelerin yerli haklarının kanları canları pahasına sömürdükleri gelirleri ile pırlantaları kanlı saraylarına taşıdıkları, insan eti ile yoğrulmuş taçlarına serenatlar düzmekten geri durmadılar.
Ne acı ki Prens’in bu son itirafına sessiz kaldılar.
Görmezden geldiler.
Muhtemelen sömürü sarayına, kanlı kümese övgülerini tünedikleri köşelerinde sürdürmeye devam edecekler.
Onları bostan korkuluğu görüp, insan olmamaları gerektiğine karar veren Prens’i aklamaya da çalışacaklar muhtemelen.
Batılı beyaz adam; kafeslere koyduğu siyah insanın hesabını, ellerini ayaklarını kestiği Hintli ustaların vebalini, asit kuyularına attığı Osmanlı askerlerinin kör ettiği gözlerinin hakkını, mazlumları toplu katliamlarla ortadan kaldırmasının cezasını, sömürdüğü halkların ellerinde avuçlarında olanı alıp onları yoksullaştırırken kendisinin keneler gibi semirmesini, yaptığı soykırımların bedelini elbet bir gün ödeyecek.
Modern dünyada da katliamlarını Irak, Suriye, Somali, Afganistan örneğinde sürdüren ABD ve Batı dünyası; acaba daha ne kadar kötülüğün irin bataklığında debelenecek.(Mine Alpat Gün/Milli Gazete)