Darbeyi önleyen Aksakallı: ABD, Türkiye'ye daima ihanet etti
15 Temmuz 2016 darbe girişimi akşamında Özel Kuvvetler Komutanı olarak önemli roller üstlenen Zekai Aksakallı, darbenin arkasındaki güçleri ve neden görevden alındığını anlattı.
FETÖ tarafından gerçekleştirilen 15 Temmuz darbe girişimimde, verdiği emirlerle darbenin engellenmesinde kritik roller üstlenen Emekli Korgeneral Zekai Aksakallı, M5 Dergi'nin Genel Yayın Yönetmeni Ardan Zentürk'ün sorularını yanıtladı.
Aksallı, o gece yaşadıklarını, darbe girişiminin nasıl bir seyir takip ettiğini ve verdiği emirlerin gerekçelerini anlattı.
Röportajda en çok dikkat çeken nokta, ABD’nin darbe girişimindeki rolüne yönelik vurguydu.
ABD’yi sözde müttefik olarak niteleyen Aksakallı, açık şekilde, “ABD, 15 Temmuz darbe girişimine destek verdi” ifadelerini dile getirdi.
Aksakallı, ABD’nin Türkiye karşıtı hareketlerinin FETÖ darbe girişimiyle sınırlı olmadığını da kaydederek, görevleri sırasında karşılaştığı olayları anlattı.
Aksakallı’nın röportajının ilgili kısmı şu şekilde:
Yakın tarihimizde sözde müttefikimiz ABD’nin kendi çıkarlarına ve stratejik hedeflerine göre PKK, PYD, DEAŞ, FETÖ ve içimizdeki diğer gayri milli unsurlar vasıtasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasına yönelik faaliyetlerini yakından biliyoruz. 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimi de bunlardan biridir. 15 Temmuz’a gelmeden önce sahada bizlerin iyi niyet ve samimi iş birliklerimize rağmen her zaman bir şekilde ihanete uğradığımızı gördük. 2011 yılında Uludere olayı bir istihbarat tuzağıydı. CIA tarafından içimizdeki FETÖ ve PKK iş birliği ile planlanmıştır. 2015 yılı eylül ayından sonra Ağrı, Tendürek, 40 gün süren Doski Vadisi-İkiyaka Operasyonları’nda FETÖ mensubu askerlerin operasyonları engelleme ve ihanetleri devleti zaafa uğratma süreçleri yaşandı.
Sizce, 15 Temmuz arkasındaki emperyal güçler ve bölgedeki müttefikleri açısından “Türkiye’ye müdahale dosyası” kapanmış mıdır, yoksa, zaman içinde yeni bir saldırı tehdidi bulunmakta mıdır?
15 Temmuz ihanet girişiminden 40 gün sonra başlayan Fırat Kalkanı Harekatı'nda ABD’nin çirkin yüzünü bir kez daha gördük. 11 Kasım 2016 tarihinde harekatın son safhası olan EL-BAB bölgesine yöneldiğimizde ABD harekat alanında PKK, PYD, DEAŞ dahil bütün terör örgütlerini destekleyerek karşımıza çıkarmıştır.
Rusya ve rejim de aynı hedefte birleşerek karşımıza çıktılar. O dönem SİHA'larımız henüz kullanılmaya başlanmamıştı. Hava sahasının kontrolü nedeniyle de Hava Kuvvetlerinin desteği kısıtlı oldu. Bu dönem tam bir istiklal mücadelesiydi. Biz de İncirlik Üssü'ü dahil Fırat'ın doğusunu destekleyen Gaziantep'teki ABD helikopterlerini ve İHA uçuşlarını kontrol altına aldık. Akabinde şahsım içerde ve dışarda hedef haline getirildi. Medya ve sosyal medyadan direkt ve dolaylı saldırılar başladı ve hala devam ediyor. Bu operasyonda şehit olan kardeşlerimizin ruhu şad olsun.
Onların her biri destan yazarak şehadete ulaştı. Normal de 3 ayda tamamlanacak harekat 6 ay kadar sürmüştür. Bu safhaya kadar (harekat alanının yüzde 80’ni) toplam 9 şehit verilmiş, bu safhadan sonra 58 şehit verilmiştir. ABD, işbirlikçi terör örgütlerini kullanarak saldırılarına devam etmiştir. Bu dönemde harekatın durdurulması için, içimizdeki ABD güdümündeki gayri milli unsurlarda harekete geçirilmiştir. Sonuç olarak; 15 Temmuz Darbe girişiminden sonra da devletimize karşı hain emel ve eylemlerin amacı, özellikle 9 Kasım 2016’da büyük bir oyun oynandı maksatları ordumuzu yenilgiye uğratarak geri çekilmek zorunda bırakmak bunu etkisiyle Türkiye’yi kaosa sürüklemekti. Özel Kuvvetler Komutanlığı; gerek yurtiçi ve yurtdışı terörle mücadele, 15 Temmuz darbe girişimine karşı verdiği mücadele ve darbeden sonra icra edilen Fırat Kalkanı Harekatı'nda büyük bir mücadele vermiştir.
Siz, yalnız 15 Temmuz gecesinde değil, devamında FIRAT KALKANI HAREKATI’nda komutanlık yeteneğini en üst düzeyde temsil etmiş bir subaysınız. 2020 yılında korgeneral rütbesinde “kadrosuzluktan” emekli edilmenizi nasıl karşıladınız? Tarihe yön vermiş bir komutanın terfi etmesinden kim, neden rahatsız olmuş olabilir?
Özel kuvvetler personelini yetiştirirken çeşitli tarihi olaylardan örnekler veririz. Onlardan biriyle konuya girmek istiyorum. Malumunuz milli mücadele döneminde baştan beri Yunan işgalini tanımayan ve sonuna kadar mücadele eden Manisa Demirci Kaymakamı İbrahim Ethem Bey milli mücadele için toplanan akıncılara şunu ifade eder; ”Bu bir vatan namus ve istiklal mücadelesidir, kişisel hiç bir karşılığı yoktur. Milli mücadele başarıya ulaştığında, sağ kalanlar geriye döndüğünüzde, bizimle birlikte mücadeleye katılmayanların, geri planda kalanların, makam mevki ve servet sahibi olduğunu görebilir- siniz. Eğer bir hak iddia edecekseniz şimdiden vazgeçin ve bizimle beraber mücadeleye katılmayın.”
Öncelikle bizler için en büyük rütbenin ŞEHİTLİK, en büyük makamın ise ŞEHADET makamı olduğu inancına sıkı sıkı bağlı olarak mücadele ettik. Yüzlerce çatışma bir çok saldırıya uğradık, kalleşçe sahsımı ortadan kaldırma girişimleriyle karşı karşıya kaldım. Maalesef mucize eseri de olsa şehadet makamına ulaşamadık. Allah onurlu, şerefli yaşamayı ve ölmeyi nasip etsin. Bu çerçevede asla küskün değilim, devletle küslük olmaz. Önemli olan onurla şerefle görevini tamamlamaktır. Savaşçılar; rütbe ve makamdan ziyade onurlarını şereflerini önemserler gitmesi gerektiği zaman giderler, arkada bırakılan sadece makamdır..(Ajanslar)