24 yıl sonra gelen ‘yaşam hakkı ihlali’ kararı
Anayasa Mahkemesi, Genç ilçesinde 1999 yılında öldürülen Mehmet ve Yılmaz Eliveren için ‘yaşam hakkı ihlali’ kararı verdi.
Genç ilçesinde 14 Nisan 1999 yılında Mehmet ve Yılmaz Eliveren öldürüldü. Olay, “Saat 21.00 sıralarında ilçeye sızan teröristler ile güvenlik güçleri arasında çatışma çıktığı, çatışmada 2 teröristin öldürüldüğü” şeklinde kayıtlara geçti. Ancak, öldürülen Mehmet ve Yılmaz Eliveren’in, öğrenci olduklarını, olayın olduğu gün ikilinin kahvehanede maç izledikten sonra evlerine gitmek üzereyken öldürüldüklerini belirten yakınları, dönemin ilçe emniyet amiri ve olayla ilişkisi olduğu belirtilen polisler hakkında dava açtı. Amca-yeğen olan Mehmet ve Yılmaz Eliveren'in yakınları, 24 Haziran 2010 tarihinde Başsavcılığa şikâyet dilekçesi vererek, yakınları Mehmet ve Yılmaz Eliveren'in terör örgütü üyesi olmadığı hâlde Emniyet Amirliği'nde görev yapan polis memurları tarafından öldürüldüğünü bildirerek gerçeğin ortaya çıkarılmasını talep ettiler.
Olayın geçmişi
Olay günü görev yapan polis memurları tarafından düzenlenen olay yeri inceleme tutanağında, "17/04/1999 günü Genç ilçesinde takviye kuvvet olarak beklerken saat 21.00 sıralarında 155'e yapılan ihbarla [C.] mahallesindeki mezarlıkta bölücü terör örgütü mensuplarının görüldüğünün bildirilmesi üzerine mevcut kuvvetlerimizle bahse konu yere intikal edilmiş olup, yaya olarak mezarlık içinde arama-tarama yaparken mezarlığın yüksek kesimlerinden üzerimize önce iki adet el bombası atılmış, akabinde uzun namlulu silahlar ile ateş edilmiştir. İlk atışta polis memuru [M.A] şarapnel parçasıyla sağ bacağının vücuda yakın kısmından hafifçe yaralanmıştır. Ateş edilen yere anında karşılık vermemiz üzerine çıkan çatışma takriben 20 dakika sürmüştür. O anda yaptığımız arazi taramasında aralarında 15-20 metre aralıklarla iki örgüt mensubu ölü olarak ele geçirilmiştir. Ayrıca her ikisinin yanlarında da atılmaya hazır birer adet Rus tipi el bombası bulunmuştur. Cesetler otopsi yapılması için Genç İlçe Emniyet Amirliği Merkez Karakolu'na getirilmiştir. İnce arama için havanın aydınlanması beklenmiştir. Saat 05.45 de Cumhuriyet Savcısı ile birlikte olay yerinde yapılan incelemede, bir adet kaleşnikof tüfek, iki ayrı yerde çok sayıda bu tüfeğe ait boş kovan, iki adet el bombası pimi, mezarlığın 200 metre güney batısındaki tepede iki adet boş, iki adet dolu Bixi makinalı tüfeğe ait fişek, ayrıca bir adet noktalayıcı (ışıklı) bulunmuştur. Mezarlığın güneyine çıkan dere yataklarında güneye doğru giden 7-8 kişilik guruba ait mekap ayakkabı izleri görülmüştür. Teröristlerin havanın karanlığından faydalanarak bu şekilde kaçtıkları tespit edilmiştir." ifadeleri yer aldı.
Tanıkların ifadeleri
Başsavcılık tarafından olayla ilgili ifadesi alınan tanıklar, dönemin ilçe emniyet amiri A.K. ile M.E.’nin arasının çok iyi olduğunu, olayın meydana geldiği günden iki gün önce A.K. ile M.E. arasında dükkânda bir tartışma yaşandığını, A.K.’nın M.E.’den 8 bin dolar borç para alıp borcunu ödemediğini, M.E.’nin alacağını talep etmesi üzerine aralarında tartışma çıktığını ifade ettiler. Tanık, Y.E. ve M.E.nin herhangi bir yasa dışı örgüte üyeliğinin mümkün olmadığını, ilçe merkezinde bilinen ve sevilen bir ailenin çocukları olduklarını belirtti.
Mahkeme zaman aşımı kararı verdi
Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturma sonucunda 2013 yılında kolluk görevlileri A.K., A.K.Ç., M.Y., B.G., M.A. hakkında tasarlayarak öldürme, tehdit, resmî evrakta sahtecilik suçlarından iddianame düzenlenerek Bingöl Ağır Ceza Mahkemesi'nde kamu davası açıldı. Mahkeme, yaptığı yargılama sonucunda 24 Mart 2016 tarihinde sanıklar hakkında açılan kamu davasının zaman aşımı nedeniyle düşürülmesine karar verdi. Eliveren ailesi, vekilleri aracılığıyla 20 Nisan 2016 tarihinde hükmü temyiz etti. Başvurucular, temyiz dilekçelerinde sanıkların kasten öldürme suçunu işlediklerine dair yeterli delil olduğu hâlde taksirle öldürme suçundan davanın zaman aşımı gerekçesiyle düşürülmesinin hukuka uygun olmadığını, sanıkların resmî evrakta sahtecilik, tehdit suçlarından da mahkûm edilmeleri gerektiğini belirttiler. Sanıklar da, vekilleri aracılığıyla 28 Nisan 2016 tarihinde hükmü temyiz ederek, temyiz dilekçelerinde beraat etmeleri gerektiği hâlde davanın zaman aşımı gerekçesiyle düşürülmesinin hukuka uygun olmadığını ileri sürdüler. Yargıtay 1. Ceza Dairesince yapılan temyiz incelemesi sonucunda 14 Şubat 2018 tarihinde hükmün bozulmasına karar verildi. Daire, bozma gerekçesinde, otopsi işlemi yapılmadan ölü muayene işlemi ile yetinilerek yapılan incelemede bu kişilerin şarapnel parçaları ve ateşli silah mermi yaralanmaları nedeniyle öldüğünün tespit edildiğini, hangi silahtan çıkan mermi çekirdeği ya da kimin attığı bomba ile öldüklerine dair tespitin bulunmadığını değerlendirdi. Dairece verilen bozma kararı üzerine yapılan yeniden yargılama sonrasında mahkeme, 6 Temmuz 2018 tarihinde önceki kararında direnmiş; sanıkların taksirle ölüme sebebiyet verme, resmî belgede sahtecilik, tehdit suçlarını işlediğinin kabulüyle haklarında açılan davaların zaman aşımı sürelerinin dolması nedeniyle düşürülmesine karar verdi.
Ailelere tazminat ödenecek
Mahkemenin kararında diretmesi üzerine dosya Anayasa Mahkemesi'ne gitti. Dosyayı görüşen Anayasa Mahkemesi (AYM), üzerinden 24 yıl geçen olayla ilgili Mehmet ve Yılmaz Eliveren için ‘yaşam hakkı ihlali’ kararı verdi. Mahkeme ayrıca, Eliverenlerin ailelerine 390 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi.(Ajanslar)