Gazze'nin enkazı altında can çekişen insanlık
"Gazze bize okullarda, üniversitelerde görmediğimiz dersler öğretiyor..." diyen eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Gazze direnişinin ümmete ve insanlığa öğrettiği değerlerin altını çizdi.
Gazze üç aydır ümmetin iftiharı insanlığın ise vicdanı olarak tarihe geçti bile. Siyonist vahşet devam ederken Gazze halkı ise hiçbir şekilde geri adım atmıyor. Direnerek özgürleşebileceğinin farkında olan Gazzeliler insanlığa da çok önemli dersler veriyor.
Siyonist çete saldırılar sebebiyle her geçen gün yalnızlaşırken Batı dünyasının ise insanlığa vaat edecek hiçbir şeyi kalmadığı gün yüzüne çıktı. İnsanlar Gazze ile yatıp kalkarken Gazze sayesinde binlerce insan İslam'ı araştırdı ve yüzlercesi Müslüman oldu.
İslam Düşünce Enstitüsü Başkanı Mehmet Görmez'in 28 Ekim 2023 tarihinde Aksa Muhafızları Uluslararası Birinci Konferansı'nda yaptığı Arapça konuşmanın Türkçe tercümesini olayların başlangıcından bu yana değişen ve değişmeyen gerçekleri hatırlamak adına sizlerle paylaşıyoruz.
Kavi ve cebbar olan, zalimleri helak eden, mazlumları destekleyen Allah’ın adıyla.
Her an yaratmakta olan, müminlerin ayaklarını sabit kılan, tağutların kalplerine korku salan Allah Teâlâ her türlü noksanlıktan münezzehtir. Salat'ü selam Beşerin Efendisi Hz. Peygamber’in üzerine olsun.
Kelimelerin tükendiği zamandayız. Dilin acıları ifade etmekten aciz kaldığı vakitlerdeyiz. Zira aziz Gazze’de kardeşlerimiz kuşatma, esaret ve baskı altındadır. Evlatlarımız enkaz altındadır. Nice kadınlar yaralanmış, nicesi yerinden yurdundan edilmiş, nicesi şehit olmuştur. Durum böyleyken hangi dille konuşalım? Konuşalım desek ne diyelim? Bağnaz, zalim uluslararası topluluğu mu şikâyet edelim? Yoksa uyuyan devletlerimize mi seslenelim? Yahut kardeşlerimiz sürgün edilirken, yaralanırken, şehit edilirken tarafsız mı kalalım?
Sözlerimin kıyamet günü aleyhime delil olmasından veya boş konuşmaktan çekiniyorum. Sözlerimizin sadece bizi teselli eden birer slogan olmasından, gündemin sıcaklığı gittikten sonra eski boş işlerimize geri dönmemizden utanıyorum…
Kardeşlerim, sizinle açık konuşayım. Bugün buraya gelip konuşma yapma noktasında çok tereddüt ettim. Bunun tek sebebi Filistin’de nöbette ve Gazze’de kuşatma altında olanlar önünde konuşmaktan hayâ etmemdir. Aynı şekilde sözlerimin kıyamet günü aleyhime delil olmasından veya boş konuşmaktan çekiniyorum. Sözlerimizin sadece bizi teselli eden birer slogan olmasından, gündemin sıcaklığı gittikten sonra eski boş işlerimize geri dönmemizden utanıyorum. Ancak bugün Gazze ve halkı hakkında konuşmaya gelmedim, aynı şekilde Gazzelilerin önünde bir ders vermeye de gelmedim. Aksine bugün onların önünde bir öğrenci, dizlerinin dibinde bir talebe olarak duruyorum.
Gazzeli kadınların, erkeklerin ve çocukların sabırları, sebatları ve nöbetlerinden dersler alıyorum.
Gazzeli çocukların gözlerinden umut suyu içiyorum.
Gazzeli mücahitlerin kahramanlıklarından besleniyorum.
Bugün Gazze bize okullarda, enstitülerde, üniversitelerde öğrenmediğimiz dersler öğretiyor. İzzet, haysiyet ve cesaret üzerine konferanslar veriyor…
Basın görevlilerinin cesaretlerinden dersler çıkarıyorum. Onların nefesi sizin nefesine karıştı. Sizinle aynı ortamda bulunmaktan şeref duyuyorum. Bugün Gazze bize okullarda, enstitülerde, üniversitelerde öğrenmediğimiz dersler öğretiyor. İzzet, haysiyet ve cesaret üzerine konferanslar veriyor.
Bugün dört topluluğa dört mesajım var.
Dört Topluluk Dört Mesaj
İlk mesajım Batı toplumuna olacaktır:
Yaşadığımız bu kriz -bazı insaflı olanlarını istisna etsek bile- Batı uygarlığının tabiatını, çifte standardını ve ikiyüzlülüğünü açığa çıkarmıştır. Onlar utanıyorlar! Kanla yoğrulmuş tarihlerinden utanıyorlar! Bugün Gazze’de yaşananlar onlara Doğu’da ve Batı’da yaptıkları katliamları hatırlatıyor. Batılıların İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudilere yaptıkları son mezalimleri değildi. Ancak Batı, topraklarımızda, işgalci bir devlet olarak İsrail’i, Yahudilere bir rüşvet olarak verdi.
Batı, entelektüel alanda pek çok son ilan etti: İdeolojilerin sonu, tarihin sonu, uygarlığın sonu. Ben de diyorum ki bugünden itibaren Batılı değerler sistemi Gazze’nin taşları altında nihayete ermiştir.
Batı, entelektüel alanda pek çok son ilan etti: İdeolojilerin sonu, tarihin sonu, uygarlığın sonu. Ben de diyorum ki bugünden itibaren Batılı değerler sistemi Gazze’nin taşları altında nihayete ermiştir. Son nefesini veren her çocukla, şehit olan her kadınla, Rabbine kavuşan her erkekle birlikte sona ermiştir. Batılı değerler sistemi, Batı’nın uyguladığı ve yaydığını iddia ettiği sahte değerlerin bir parçasına dönüşmüştür.
Filistin’in yanında olmak için Filistinli, Arap ya da Müslüman olmanız gerekmez. Sadece ama sadece insan olmanız yeterlidir.
Amerika Başkanı İsrail’i ziyaret ettiğinde şöyle dedi: “Siyonist olmak için Yahudi olmanız gerekmez.” Ben de diyorum ki: “Filistin’in yanında olmak için Filistinli, Arap ya da Müslüman olmanız gerekmez. Sadece ama sadece insan olmanız yeterlidir.”
İkinci Mesajımız
İkinci mesajım genel olarak uluslararası kurumlara, özel olarak ise uluslararası İslami kuruluşlaradır:
Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlar, çatışmaları önlemek ve devletlerin haklarını korumak için kurulduklarını iddia ediyorlar. Ancak gerçekte güçlülerin elindeki araçlardan başka bir şey değillerdir. Hak sahiplerinin karşısında durarak güçlerine güç katıyorlar. Toplumların iç işlerine karışıyorlar. Gerçek özgürlüklerine kavuşmaya çalışan devletlerin çabalarının tahrip edilmesine sebep oluyorlar.
Filistin krizinde de bu kurumlar çatışmaların uzayıp gitmesine sebep oluyor. Ne Gazze’deki insanımızı korudular ne çocukların kurtarılmasına katkıda bulundular. Ne kadınları korudular ne de ibadethane ve hastanelerin haklarını muhafaza ettiler.
İslam İşbirliği Teşkilatı, hayır çalışmaları ve grup gezileri düzenlemekten başka işlevi kalmayan Cidde’nin sokaklarından birinde mücerret bir binaya dönüştü.
İslam İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası İslami kuruluşlara gelince başlangıçta sadece Kudüs’ü ve Filistin’i korumak, işgale karşı Filistin halkının haklarını savunmak amacıyla kurulan bu teşkilat sadece hayır çalışmaları ve grup gezileri düzenlemekten başka işlevi kalmayan Cidde’nin sokaklarından birinde mücerret bir binaya dönüştü. Müslüman ülkelerin hayati çıkarlarını koruması gereken bu kurum Müslümanlara hiçbir hakkını vermeyen büyük isimlere sahip bir derneğe dönüştü. Sevgili ülkem Türkiye ve kıymetli yöneticilerine de bir sözüm var. Hiç şüpheniz olmasın ki Gazze, aynı zamanda Türkiye’nin ve İslam âleminin stratejik savunma hattıdır.
Üçüncü Mesajımız
Üçüncü mesajım tüm Müslüman âlimleredir:
Ey, âlim kardeşlerim!
Çekişmeler İslam ümmetinin ilmi bütünlüğünü parçalamıştır. Âlimler; mezhebi, siyasi, fikri, coğrafi ve bölgesel ihtilaflara düştüler. Hatta aynı hareketin ve aynı akımın mensupları dahi ihtilaf ettiler. Âlimler Müslümanlara tesir etme kudretlerini kaybettiler. Müslüman halklar nezdinde imajlarını kaybettiler. Bazıları cüzi, teorik konulara dalarak Müslümanların içerisinde bulunduğu realiteyi terk ettiler. Bizler böyle ihtilaf ederken ümmetten nasıl bir vahdet bekliyoruz? Ümmetin liderleri çekişmelerle meşgulken ümmetten hukukunu savunmasını nasıl talep ediyoruz? Müslümanların büyük davası olan Filistin için her gruptan ve her yönelimden olan âlimleri birlik içerisinde olmaya davet ediyorum.
Dördüncü Mesajımız
Dördüncü ve son mesajım Müslüman gençleredir:
Ey Müslüman gençler!
Sizler bu milletin istikbalisiniz! Filistin meselesi sizin birinci önceliğiniz olmalıdır. İzzetiniz ve ikbaliniz buna bağlıdır. Önceki nesillerden bir kısmı, hürriyet savaşını kaybettiler. Çünkü şaşırdılar. Hizip ve gruplara bölündüler. Asli vazifelerini unuttular. Rica ediyorum siz onlar gibi olmayın. Görev ve vazifelerinizin farkında olun.
Sosyal medya sitelerinde ve tüm dillerdeki farkındalığınız dünyayı şaşırttı, baskıcı medyaya karşı durumu tersine çevirdiniz, gerçekleri aktardınız, gerçeklerin yanında yer aldınız, tüm dünya gençliğine farkındalık aşıladınız.
Önceki nesillerden kurtuluş mücadelesinde yollarını kaybedenler; bölündükleri ve temel misyonlarını unuttukları için başarısız oldular ama umarım siz onlar gibi olmazsınız. Sosyal medya sitelerinde ve tüm dillerdeki farkındalığınız dünyayı şaşırttı, baskıcı medyaya karşı durumu tersine çevirdiniz, gerçekleri aktardınız, gerçeklerin yanında yer aldınız, tüm dünya gençliğine farkındalık aşıladınız. Hepinize selamlar. Başarınız için duacıyım.
Ey Gazze halkı!
Sebat üzere olun, sabırlı olun, nöbete devam edin!
İyi biliniz ki Allah sizinledir, amellerinizi boşa çıkarmayacaktır.
Siz şu an en hayırlı nöbettesiniz. Dünyanın en yüksek mertebelerindesiniz.
Peygamber Efendimiz (a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Allah yolunda bir saat nöbet beklemek, Hacerü’l-Esved’in yanında kadir gecesi kıyamda durmaktan daha hayırlıdır.” Sizler bugün kıyamdasınız, nöbettesiniz, rükûdasınız, secdedesiniz. Size düşmanlık edenler size bir zarar veremeyecekler.
Sizi yüzüstü bırakanlara aldanmayın.
En yüce olan sizlersiniz, alçak olanlar ise sizi muhasara altına alanlardır.
İzzetli olanlar sizlersiniz zelil olanlar ise sizi yüzüstü bırakanlardır.
Sadık olanlar sizlersiniz, yalancılar ise sizi terk edenlerdir.
Allah’ın tarafında olan sizlersiniz, sizi sırtınızdan bıçaklayanlar ise şeytanın ve ehlinin tarafındadırlar.
Ey, İslam ümmeti!
Ey, Gazze’nin kadınları!
Ey, kahramanları doğuranlar, nesilleri yetiştirenler!
Şüphe yok ki her anne, evlatlarını terbiye ederek cennete nail olur. Sizler ise cenneti üç kez kazanıyorsunuz. Evlatlarınızı doğurarak, onları terbiye ederek ve onları tereddüt etmeden şehadete uğurlayarak.
Sizin kahramanlığınız ve direnişiniz karşısında kendimizi ve yaptıklarımızı çok yetersiz görüyoruz. Şüphe yok ki her anne, evlatlarını terbiye ederek cennete nail olur. Sizler ise cenneti üç kez kazanıyorsunuz. Evlatlarınızı doğurarak, onları terbiye ederek ve onları tereddüt etmeden şehadete uğurlayarak.
Ey, Gazzeli çocuklar!
Siz doğduğunuz andan itibaren büyüksünüz. Muhasara altına alındığınızdan beri özgürsünüz. Zalim düşmanlarınız Gazze’nin çocuklarından kurtulmak için tüm gayretlerini sarf ediyorlar. Çünkü sizler bu ümmetin istikbalisiniz.
Ey, İslam ümmeti!
Bugün özelde Gazze halkı, genelde ise Filistin halkı tehlikeli bir yol ayrımındadır. Ya onları destekleyerek onların yanında olacağız ya da onları muhasara altında yalnızlığa terk edeceğiz. Bundan başka bir seçeneğimiz yoktur.
Kardeşleriniz size haykırıyor, yalvarıyor, yardım istiyor. Yaptığımız açıklamalar çocukları doyuruyor mu? Konuşmalarımız kadınları koruyor mu? Haykırışlarımız kahramanlara destek oluyor mu? “Ne yapalım elimizden gelen ancak bu kadar” bahanesinin arkasına sığınmak artık yetti! Gazze halkı bizden sadece yanlarında olmamızı istiyorlar. Gerçek şu ki ya şu an onların yanında olacağız ya da hiçbir zaman olamayacağız. Bugün özelde Gazze halkı, genelde ise Filistin halkı tehlikeli bir yol ayrımındadır. Ya onları destekleyerek onların yanında olacağız ya da onları muhasara altında yalnızlığa terk edeceğiz. Bundan başka bir seçeneğimiz yoktur.
Allah Teâla, onların yaralarını bizim elimizle, bizim yaralarımı da onların eliyle sarmayı nasip etsin. Bizim elimizle onları, onların eliyle bizleri muzaffer kılsın. Bizim elimizle onları, onların eliyle de bizi kurtarsın. Mücahitlere ve murabıtlara yardım etsin. Kadınları ve çocukları muhafaza etsin. Gazze ve Filistin’deki tüm evleri muhafaza etsin. İşgal altındaki her karış toprak, hürriyetine kavuştuktan sonra Mescid-i Aksa’da birlikte namaz kılmayı nasip etsin.
Salat ve selam Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya, ailesine ve ashabının üzerine olsun.(Ajanslar)