Gazze'den sonra hedef Anadolu
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhammet Yeşilyurt, Siyonist İsrail rejiminin gerçekleştirdiği katliamların ve soykırımın teolojik temelleri ile ilgili konuştu.
Siyonist İsrail rejiminin gerçekleştirdiği katliamların ve soykırımın teolojik temellerini İzmir Katip Çelebi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhammet Yeşilyurt ile konuştuk. Siyonizm’in inanç motivasyonunu gazetemize anlatan Yeşilyurt, Siyonistlerin işgallerini meşrulaştırmak ve gerçekleştirdikleri katliam ve soykırımları aklamak için tahrif edilmiş Tevrat'a sarıldıklarını söyledi.
Doç. Dr. Muhammet Yeşilyurt, Milli Gazete’ye yapmış olduğu açıklamalarda İsrail rejiminin Filistin’e yönelik işgalini 1948 yılından itibaren başlatmanın yanlış olacağını zira 1917 yılında başlayan İngiliz işgali ile birlikte İsrail’in Filistin topraklarındaki kurumsallaşma sürecinin de başladığını kaydetti.
Yeşilyurt, konuya ilişkin olarak, “İsrail'in Filistin'e yönelik işgalini 1948 yılından itibaren başlatmak doğru değil, bu noktada baz alınması gereken tarihin 1917 tarihi olduğunu düşünüyorum. 1948 yılı İsrail'in kurulduğu, işgalin resmileştiği tarih, halbuki 1917 tarihinde İngilizlerin Filistin'e yönelik işgali başlıyor ve İsrail'in kurumsallaşma süreci de bu tarihten itibaren görülmeye başlanıyor” dedi.
“Siyonist Yahudiler diğer milletleri kendilerinden aşağı görür”
Siyonizm’in dünyadaki tüm Yahudilerin Filistin topraklarında bulunması ve burada devlet kurması gerektiğini savunan teo-politik bir hareket olduğunu belirten Yeşilyurt, Siyonizm’in bir takım teolojik inançlar üzerine inşa edildiğini söyledi. Yahudilikte ahit ve seçilmiş halk inancı olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Yeşilyurt, “Bu iki inanç gereği Siyonist Yahudiler diğer milletleri kendilerinden aşağı görürler çünkü onlara göre Tanrı yeryüzündeki amacını gerçekleştirmek için Yahudileri seçmiştir ve onlara bir takım ayrıcalıklar vermiştir. Siyonist Yahudiler kendilerine ırki bir imtiyaz verildiğini düşünmektedir halbuki Yahudilikte seçilmişlik esasen dini bir sorumluluk ve külfet anlamını taşır. Dolayısıyla Siyonistler Tanrıyla yapılan ahit sonucunda Kudüs'ü ve çevresini ele geçirmek zorunda olduklarına inanan kişilerdir” diye konuştu.
“Soykırımın kaynağını batıl inançları oluşturuyor”
Yeşilyurt, “Şunu biliyoruz ki Siyonist Yahudilerin tahrif ettiği Tevrat'ta İsrail'in bugünkü soykırımını meşrulaştıracak mesajlar vardır. Sadece iki örnek vermek istiyorum. Muharref Tevrat'ın Tesniye kitabı vardır. Bu kitapta şu ifadeler geçer: “Tanrı’nın sana mülk olarak vermekte olduğu bu Kenani halkların bölgesinde nefes alan hiçbir canlıyı hayatta bırakmamalısın. Onları Tanrı’nın sana emrettiği gibi tamamen imha etmelisin” Burada Kenani halklar denilerek kastedilen bugünkü Filistinlilerin atalarıdır. Onlara kesinlikle göz açtırmayın ve onlardan geriye yaşayan bir canlı bırakmayın deniliyor. Hani diyoruz ya bu nasıl bir insanlık, bunlar bu soykırımı nasıl yapıyor? İşte kendileri açısından yaptıkları soykırımı meşrulaştıracak bir zemin var. Buradan hareket ediyorlar. Bir örnek daha vermek istiyorum: Muharref Tevrat'ın Sayılar kitabı İsrail askerlerinin kadınlara yönelik tecavüzlerini meşrulaştırıyor. Hatta İsrail'de bir haham 7 Ekim tarihinden sonra bir fetva yayınladı ve dedi ki “İsrail askerleri psikolojik bozukluğunuzu gidermek ve rahatlamak için Gazzeli kadınlara tecavüz edebilirsiniz.” İşte bu fetva kökenini tahrif edilmiş Tevrat'tan alıyor” ifadelerini kullandı.
Yeşaya kehaneti nedir?
İsrail rejimi Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun dile getirdiği Yeşaya Kehaneti’ne dair de konuşan Doç. Dr. Muhammet Yeşilyurt, önemli sözler sarf etti. Yeşaya Kehaneti’nin Siyonisterin en önemli hareket noktalarından birini oluşturduğunu söyleyen Yeşilyurt, “Yeşaya, Yahudi tarihindeki en önemli peygamberlerden biridir. Ona atfedilen kehanette büyük Yahudi krallığının kurulmasından söz edilmektedir. Yahudi inancına göre bir peygamber olan Yeşaya, İsrail devletinin kurulacağı kehanetinde bulunuyor. Ve bunu vaat edilmiş topraklar inancına atıfla yapıyor. Yine burada insanlığı kurtaracak olan bir mesihin geleceği vaat ediliyor. Bu noktada ifade etmemiz gerekir ki Yahudilerin inanç esasları arasında Mesih’in gelmesi de vardır. Mesih’in geleceğine inanmak onlar için bir inanç esasıdır. Tabi burada şunu ifade etmeliyiz; Yahudilerin beklediği Mesih ile Hristiyanların beklediği mesih olan Hazreti İsa aynı kişi değildir. Onların beklediği Mesih farklı bir kişidir ve inançlarına göre ismi de Emmanuel’dir. Netanyahu, “Bu kehaneti HAMAS’a karşı göreceğiz” derken gerçekleştirdikleri soykırımı ve vahşeti dini bir referans ile meşrulaştırıyor. Yani Netanyahu yaptıkları bu zulmü bir ibadet gibi gördüklerini belirtiyor ve yaptıklarıyla Mesih'in gelişini hazırladıklarını vurguluyor. Bunu çok iyi anlamamız gerekiyor. Dolayısıyla anlıyoruz ki İsrail, Filistinlilere yönelik zulmünü dini motivasyon ile meşrulaştırıyor” dedi.
“Batıl inançlarına göre Mesih’in gelişini hızlandırıyorlar”
Doç. Dr. Muhammet Yeşilyurt, Siyonist Yahudilerin ve Evanjelistlerin kıyamet senaryosunu Mesih’in gelişi üzerine kurguladığını söyledi. Siyonistlerin ve Evanjelistlerin inancına göre Mesih’in gelmesi için birtakım şartlar gerektiğini kaydeden Yeşilyurt, “Bunun için evvela Süleyman Mabedi’nin yeniden inşa edilmesi gerekiyor. Bugünkü Mescid-i Aksa dediğimiz o çok büyüklükteki alanda Müslümanların inşa ettiği her türlü yapı yıkılarak yerine Hazreti Süleyman'ın inşa ettiği mabedin yeniden inşa edilmesi gerekir ki Mesih gelsin. Onlara göre Mesih’in gelmesinin en önemli şartlarından biri de bir Yahudi devletinin kurulmasıdır. Bunu 1948 yılında yaptılar fakat bazı dindar Yahudiler buna karşı çıkmaktadır çünkü sayıları az olsa da bunlar günümüzdeki İsrail devletine karşıdırlar. Onlara göre Yahudilerin Nil ile Fırat arasındaki topraklarda bir devlet kurma idealleri yoktur. Onlar Arz-ı Mevud’u dinlerini yaşayabilecekleri bir alandan ibaret görmektedir. Yani Tanrı’nın bu vaadi devlet kurma zorunluluğu anlamına gelmemektedir. Eğer devlet kurulacaksa bu devletin kurucusu Mesih olmalıdır. Mesih gelmeden bu devlet kurulduğu için anti Siyonist yani Siyonizm karşıtı kimi Yahudilere göre bu devlet bir küfür devletidir. Dolayısıyla Siyonistler Mesih’in gelişini sağlamak ve bu süreci hızlandırmak amacındadır. Siyonistler bölgede gerçekleştirdikleri katliamları işte bu dürtüyle, bu motivasyonla yapmaktadır” diye konuştu.
“Anadolu toprakları da hedefte”
Siyasi Siyonizm kavramına da değinen Doç. Dr. Yeşilyurt, bu kavramın Theodor Herzl ile ortaya çıktığını ve Siyasi Siyonizm’in zaten tahrif edilmiş olan Tevrat’ı işine geldiği gibi anlayıp yorumladığı için bir nevi anlamsal bir tahrifle de farklı bir biçime soktuğunu söyledi. Arzı Mevud sınırlarının nereleri kapsadığı sorusunun da önemli bir nokta olduğunu dile getiren Yeşilyurt, “Buna dindar Yahudiler farklı, Siyonist Yahudiler farklı cevap verir. Hatta Siyonist Yahudiler arasında dahi iki farklı görüş vardır. Siyonistler arasındaki birinci görüşe bu toprakların kuzey sınırları Hatay’daki Amanos Dağları’nı kuşatır. İkinci görüşe göre Nil ile Fırat arasındaki topraklar vaat edilmiş topraklardır ve bu toprakların sınırları Erzurum’un güney ilçelerine kadar uzanmaktadır. Bu her iki görüşe göre de Anadolu toprakları da hedef tahtasındadır. Theodor Herzl başta olmak üzere diğer birçok Siyonist’e göre ise Arz-ı Mevud’un kuzey sınırları Kapadokya'ya kadar dayanır” ifadelerini kullandı.
“Gazze’den bana ne demek gaflettir”
Arz-ı Mevud ile ilgili söylediklerinin komplo teorisi olmadığını kaydeden Yeşilyurt, “Bunların hiçbiri komplo teorisi değildir. Allah rahmet eylesin, Erbakan Hoca’mız da zamanında bunları anlattığında komplo teorisi ileri sürmekle suçladılar. Ancak Siyonist liderler de artık Arz-ı Mevud’u tıpkı Erbakan Hoca’mız gibi anlatıyor ve Erbakan Hoca’mızın haklılığı ortaya çıkıyor. Şimdi birileri çıkıp diyor ya ‘Gazze’den banane’, işte bunu söylemek bir gaflettir. Zira Gazze'den sonra hedef Anadolu toprakları olacaktır. Zaten Suriye ve Irak'ı oluşturdukları kukla yönetimlerle ele geçirmiş sayılırlar dolayısıyla Arz-ı Mevud için aşılması gereken en büyük engel Anadolu'dur. Allah muhafaza, Gazze'nin düşmesi halinde ilk hedef Anadolu toprakları olacaktır” diye konuştu.(Milli Gazete)